4. Yargı Paketi ile Düzenlenen Güncel Değişiklikler Nelerdir?

08 Temmuz 2021 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen 4. Yargı Paketi olarak anılan ‘’Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ ile başta Ceza Hukukunda olmak üzere birçok yeni değişiklik hukuk hayatımıza girdi.
Peki 4. Yargı Paketindeki düzenlemeler neler, ceza hukuku alanında hangi değişiklikleri getirdi?

4. Yargı Paketi ile Düzenlenen Güncel Değişiklikler Nelerdir?

Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan başlıca değişiklikler nelerdir ve mevcut uygulama karşısında nasıl yorumlanmalıdır?

1. ‘’ Sırf ifade almak için başvurulan yakala emirleri sebebiyle mesai saatleri dışında yakalanan kişilerin, belirlenen tarihte yargı mercilerine giderek ifade vermeyi taahhüt etmesi hali ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda bir defaya mahsus olmak üzere serbest bırakılabilecekleri ‘’ düzenlenmiştir.

Değişiklik öncesi ilgili düzenlemede kişiler, hakkında ifade almak amacı ile düzenlenmiş bir yakalama kararı olması halinde gözaltı işlemine maruz kalmakta ve yakalama emrindeki talimat doğrultusunda çoğunlukla da en yakın savcılık ya da nöbetçi mahkemeye sevk edilmekteydiler.

 Ancak yakalama tarihinin özellikle hafta sonu-idari tatil gibi mesai saatleri dışına denk gelmesi halinde bu süre uzayabilmekte ve istenilmeyen mağduriyetler yaşanmaktaydı.

Anılan değişiklik bu anlamda son derece önemli ve olumlu bir değişiklik olup, kişinin yakalama anında belirlenen tarihte ifade vermeyi taahhüt etmesi ile serbest bırakılacağı düzenlenmiştir. Böylece anılan mağduriyetlerin önüne geçilebilecektir.

Bu değişikliğin özellikle yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı da yakından ilgilendiren önemli bir değişiklik olduğu kanaatindeyiz.

Zira yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın hakkında yakalama kararı olması ve sıklıkla bu karardan haberdar olmamaları halinde ülkeye giriş esnasında bu işlemlerle karşılaşmakta ve bu tarihin mesai saatleri dışına gelmesi halinde gözaltı işlemlerine maruz kalmakta ve istenilmeyen mağduriyetler yaşamaktaydılar.  Bu değişiklik ile belirlenen tarihte ifade vermeyi taahhüt etmesi halinde serbest bırakılabilecekler. 

Bu yeni düzenleme sayesinde hakkında yakalama emri bulunan kişi, daha önce tarafına çağrı kâğıdı ulaşmadı ise, ifade işlemi öncesinde geç de olsa hakkındaki dosya hakkında haberdar olabilecek bu sayede belki dosya ile ilgili hukuki yardım almasına olanak sağlayacak bir süreye sahip olabilecek bu sayede de hem ifade işlemi daha sağlıklı şartlar altında alınabilecek hem de kişilerin mağduriyet yaşamasının önüne geçecektir.

2. ‘’ Tutuklama koruma tedbiri için öngörülen katalog suçlar bakımından kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması vurgulanmıştır.’’

Bu değişikliğin yapılan değişiklikler arasında en çok konuşulan değişiklik olduğunu gözlemlemekteyiz. 

Zira adı geçen ‘’katalog suçlar ‘’ arasında ‘’Cinsel Suçlar’’da yer almakta olup, Türkiye’nin taraf olduğu ‘’ Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ‘’ ya da medyada bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi sonrasında böyle bir değişiklik ile ‘’ cinsel suçların potansiyel failleri için cezasızlığın önü mü açılacak?’’ , ‘’ mağdurun beyanının tek başına yeterli olmaması gibi bir problem ile mi karşılaşılacak? ‘’ gibi sorunsallar vatandaşlarımızı endişelendirmiştir.

Öncelikle önemle vurgulamak gerekir ki anılan değişik bir vurgu niteliğinde olup bu değişiklik öncesinde de kanunda açıkça kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delil bulunması zorunluluğu mevcuttur.

Dolayısıyla mevzuat anlamında aslında bir değişiklik olduğu söylenemez. Kanun koyucu mevcut bir duruma vurgu yapmıştır. Kaldı ki anılan ‘’katalog suçlar’’ arasında ‘’Soykırım ve İnsanlığa karşı suçlar’’, ‘’Kasten adam öldürme’’,’’ Devletin güvenliğine karşı suçlar’’, ‘’Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar’’, ‘’ Uyuşturucu imal ve ticareti ‘’ ve devamı gibi çok sayıda suç türü de yer almaktadır.

Bu kapsamda zaten bir hukuk devleti için kişi özgürlüğünün korunmaya değer en temel hukuki değer olduğu ve ancak kanunla kısıtlanabileceği göz önüne alındığında tutuklamanın istisna bir durum olması gerektiği unutulmamalıdır. Kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde dahi tutuklama bir amaç haline gelmemeli yalnızca kanunen sayılan nedenler ile gerekli ise kullanılmak zorunda kalınan bir araç, ‘’en son çare’’ olarak başvurulan bir tedbir olması gerekliliği unutulmamalıdır.

Asıl olan ve olması arzu edilen etkin ve makul sürede tamamlanan soruşturma ve yargılamalar neticesinde verilen caydırıcı cezalar ve kazanıma dönük bir infaz sistemi ile toplum açısından güvenli bir yaşam ortamı sunmaktadır.

3. ‘’ Konutu terk etmeme adli kontrol yükümlülüğü, cezadan mahsup edilen haller arasına alınmış ve bu doğrultuda bu yükümlülük altında her iki gün, bir gün olarak sayılacağı düzenlenmiştir. ‘’

Konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri de tıpkı tutuklama gibi kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir adli kontrol tedbiri olup cezadan mahsup edilen haller arasında sayılması son derece olumlu bir değişiklik olmuştur. Zira hakkında konutu terk etmeme tedbirine karar verilen kişi de üzerinde taşımak zorunda olduğu bileklik diye tabir edebileceğimiz bir araç vasıtası ile kontrol edilmek sureti ile konutunu terk etmemeye zorlanmakta ve yaşam alanı kısıtlanmaktadır.

Bu anlamda bu tedbirde geçen sürenin de cezadan mahsup edilen tutuklama gibi diğer tedbir sürelerinden bir farkı olduğu düşünülmemektedir.

Anılan değişiklik olumlu ve yerinde bir değişiklik olup bu değişiklik kapsamında artık kişilerin konutu terk etmeme adli kontrolünde geçen süreleri yargılama sonunda verilen ceza sürelerinden mahsup edilebilecektir.

4. ‘’ Adli kontrol tedbirlerinin devam edip etmeyeceği hususunun en geç 4 aylık aralıklarla incelenmesi düzenlenmiştir. ‘’ (Yürürlük tarihi: 01.01.2022)

5. ‘’ Adli kontrol tedbirleri bakımından ‘azami süreler’ düzenlenmiştir. Bu süre, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde en çok 2 yıl olup zorunlu hallerde gerekçesi gösterilmek koşulu ile 1 yıl daha uzatılabilecektir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde adli kontrol süresi en çok 3 yıl olup zorunlu hallerde gerekçesi gösterilmek şartı ile 3 yıl, terör suçlarında ise 4 yıl daha uzatılabilecektir. ‘’ (01.01.2022’den itibaren.)

6. ‘’Ayrıca adli kontrol tedbirlerinde geçirilecek azami sürenin çocuklar bakımından yarı oranda uygulanması düzenlenmiştir.’’

Türk ceza hukuku kapsamında adli kontrol tedbirleri yargılamanın etkili bir şekilde ilerlemesi için başvurulan yollardır. Zaman zaman uygulamada karşılaşılan uzun yargılama süreçleri göz önüne alındığında adli kontrol tedbirlerinin amaçlarının dışına çıkarak kişilerin adil yargılanma hakkına zarar verebileceği endişesi ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar avukatlar ve bizzat taraflarca bu tedbirlerin kaldırılması her zaman talep edilebilse de böyle bir düzenleme ile sistematik bir inceleme yapılacak olması ve tedbirler için azami süreler öngörülmüş olması son derece olumlu bir değişikliktir.

Yine de anılan tedbirlerin bir yargılama amacı değil birer tedbir olduğu göz önüne alındığında belirlenen azami sürelerin uzunluğu dikkat çekmektedir.

Uzun yargılama süreçlerine neden olan etmenler başta yargıdaki iş yükü ile ilgili işlevli değişiklikler yapılarak makul bir sürede yargılamanın tamamlanarak kişilerin adil yargılanma hakkının güvenceye alınması gerektiği kanaatindeyiz.

7. ‘’ Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrol kararlarına karşı dikey itiraz usulü getirilmiş ve bu kararların asliye ceza mahkemesi tarafından denetlenmesi öngörülmüştür.’’ (01.01.2021’den itibaren)

Son derece önemli bir değişiklik olan itiraz usulündeki bu değişikliğin yalnızca tutuklama ve adli kontrol kararlarına karşı değil Sulh ceza mahkemesinin diğer tüm kararlarına karşı da getirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Zira değişiklik öncesi mevcut ‘’ yatay itiraz usulünde’’ sulh ceza mahkemesince verilen tutuklama veya adli kontrol kararlarına karşı yine sulh ceza mahkemelerine itiraz edilmekte ve itirazlarımız bu mahkemelerce incelenmekte idi.

Doktrin ve uygulamadaki eleştiriler ışığında eski uygulamaya yani ‘’dikey itiraz usulüne ‘’ geri dönülmüştür.

Yargının tarafsızlığı ve hukuk devleti olmanın temel ilkeleri arasında hiç kuşkusuz ki yargı kararlarının işlevsel itiraz mekanizmalarından geçerek kesinleşmiş olmaları yer almaktadır.

8. ‘’ Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının ya da banka veya kredi kartlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenen suçlarda mağdurun yerleşim yeri mahkemeleri de yetkili kılınmıştır.’’

Anılan değişiklik hak arama özgürlüğü anlamında olumlu bir değişikliktir. Zira uygulamada bilişim suçları gibi suçun gerçekleştiği yer kriterlerini zaman zaman biz hukukçuların bile belirlemekte zorlandığımız suçlarda mağdurun ‘’ yetkili mahkeme’’ ye başvuru yapacağım derken ya da kendisi yetkili mahkemeye başvuru yaptım sanıyorken dosya hakkında yetkisizlik kararı verilmesi sıkça yaşadığımız bir durumdu. Bu esnada dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi için geçen süre de uygulamada kişilerin daha da mağdur olmasına hak arama özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olmakta idi. 

Bu değişiklik ile anılan suçlarda mağdur olan kişiler artık kendi yerleşim yerindeki mahkemeler aracılığıyla şikâyette bulunup mağduriyetinin giderilmesini talep edebilecektir.

9. ‘’ Seri muhakeme usulü yaptırımın belirlenmesinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesine imkan tanınmış mahkemenin talep yazısında olması gereken hususlarda eksiklik tespit etmesi halinde, mahkemeye eksikliklerin giderilmesi için iade kararı verebilme yetkisi tanınmıştır.

10. “Seri muhakeme ile ilgili olarak, seri muhakeme usulüne tabi bir suçun seri muhakeme usulüne tabi olmayan bir başka suçla birlikte işlenmesi halinde seri muhakeme usulünün uygulanamayacağı hükme bağlanmıştır.’’

11.‘’ Mahkeme tarafından iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününün belirlenmesi halinde basit yargılama usulünün uygulanamayacağı hükme bağlanmıştır.’’

Anılan değişikliğin ceza muhakemesi hukukunun, “doğrudanlık” ve “meram anlatma” ilkeleri gibi temel ilkeleri kapsamında değerlendirerek olumlu olduğu kanaatindeyiz.

12. ‘’ Mağdur veya şikayetçiye yapılacak olan çağrı kağıdına, iddianamenin eklenmesi zorunlu kılınmıştır.’’

Kişinin çağrıda bulunulduğu, ifade veya beyanda bulunacağı yargılama hakkında bilgi sahibi olması olay ve deliller hakkında bilgilendirmesinden daha olağan bir şey yoktur. Olumlu ve yerinde bir değişiklik olduğu kanaatindeyiz.

13.‘’ Mağdur, şikayetçi ve tanıklar için verilen zorla getirme kararlarının telefon, e-posta gibi iletişim araçları ile bildirilmesine ve ayrıca iddianameye ilişkin bilgiler ile duruşma tarihinin, telefon, e- posta gibi iletişim araçları ile sanık, mağdur veya şikayetçiye bildirilebilmesine imkan tanınmıştır.’’

Anılan bildirimler, asıl olan tebligat usulü yerine geçmemektedir.  Bu değişiklik ile asıl amaçlanan, bilgilendirmenin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesinin sağlanması ve uzun yargılama sürelerinin önüne geçmektir.

14. ‘’ İddianamede, yüklenilen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. ‘’

Değişiklik öncesi veya sonrasında bir iddianameye konu suçu oluşturan olaylar ve deliller ile ilgisi bulunmayan bir bilginin iddianamede zaten yer almaması gerektiği aşikârdır.

Zira iddianamede yer alması gereken unsurlar kanunda sayılmış olup bu değişikliğin amacının mevcut bir düzenlemeyi vurgulamak olduğu kanaatindeyiz.

15. ‘’ Yargılanmanın beraat ile sonuçlanması halinde, iletişimin tespitine veya dinlenilmesine ilişkin kayıtların yok edileceği hükme bağlanmıştır.’’

Uygulamada sıklıkla başvurulmaya başlanılan ‘’iletişimin tespitine veya dinlenilmesi’’ ilişkin tedbir Anayasaca koruma altına alınan temel haklar çerçevesinde düşünüldüğünde son derece hassas bir uygulama alanı olan bir tedbirdir. Zira iletişimin tespiti veya dinlenilmesi ile kişinin en mahrem alanlarından biri özel hayatı ihlal edilmektedir. Hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerim hukuka aykırı delil olması nedeni ile delil vasfını yitireceği ve karara dayanak teşkil edemeyeceği zaten kanunun açık emridir.

Ancak hukuka uygun elde edilse dahi mevcut değişiklik ile beraat halinde yok edilmesinin yanı sıra yargılama esnasında da suçlamaya ilişkin bir delil elde edilememesi halinde hem kişisel verileri koruma kanunu ilkeleri hem de içeriğin mahiyetine göre yargılamanın tarafsızlığına şüphe düşmemesi için delil niteliği taşımayan tüm bilgi ve belgelerin dosyadan çıkarılması, yok edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Türk Ceza Kanunun açısından ise

‘’Kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları yönünden, suçun boşanmış eşe karşı işlenmesi, nitelikli hal kapsamına alınmıştır.’’

Değişiklik öncesi mevcut düzenlemenin anılan suçların yalnızca ‘’eşe ‘’ karşı işlenilmesi halinde nitelikli hal kapsamında değerlendirileceği öngörüldüğünden her ne kadar değişiklik lehe bir düzenleme gibi görünse de ülkemizde kadına karşı şiddet olaylarının sistematik ve yoğun bir şekilde devam ettiği göz önüne alındığında düzenlemenin yetersiz olduğu kanaatindeyiz.

Zira düzenlemenin nikâhlı-nikâhsız birliktelik ayrımı gözetmeksizin her türlü birlikteliği ve aile içi şiddet olaylarını da özenle ve açıkça düzenlemesi halinde daha kapsayıcı ve adil bir düzenleme olacağı kanaatindeyiz.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yapılan Değişiklikler ise

‘’ Sağlık Bakanlığının önerisi üzerine Adalet Bakanlığı tarafından her defasında 2 ayı geçmemek üzere verilebilen Covid-19 iznine ilişkin uzatma sayısı 7’den 9’a çıkarılmıştır. ’’ |DerVirgül 

AV. CEMRE DİRİK

FACEBOOK-INSTAGRAM:  @turkhukukuavukatihollanda

Website: www.turkishlawconsultancy.com

Yayınlama: 08.08.2021
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.