Avusturya’da Türkçe’nin çektiği eziyet…

Türkiye’den Avusturya’ya göçün 60’ıncı yılına girildiği şu günlerde, Avusturya’da en çok konuşulan diller arasında olan Türkçe, kendisini koruyabildi mi? Ülkede Türkçe konuşanlar, konuşma becerilerini neden geliştiremedi? Ve neden ana dillerini kullanmakta zorlanıyorlar? Günde kaç kelime kullanıyorlar?

Avusturya’da Türkçe’nin çektiği eziyet…

| Adem Hüyük

1964 yılında yapılan anlaşmayla birlikte başlayan Türkiye’den Avusturya’ya işçi göçü 60. Yılına girdi. Teoride kısa bir dönem için geldikleri Avusturya’da, pratik olarak 60 yılı doldurmuş durumdalar.

Bugün Avusturya’da Türkçe konuşan yaklaşık 320.000 kişi yerleşik hayat sürdürmekte.

Viyana, Graz, Linz, Salzburg, Bregenz, Wels, St. Pölten, Wiener Neustadt, Neunkirchen, Kufstein gibi birçok kent ve kasabaların, cadde ve sokaklarında Türkçe konuşan bir kişiyle karşılaşmak mümkün. Hatta bazı bölgelerde Almanca dışında, günlük yaşamı ve ihtiyaçlarınızı tamamen Türkçe konuşarak giderebilirsiniz. Ancak buna rağmen, Avusturya’da yaşayan Türkiye kökenli insanların Türkçe konuşma becerilerini geliştiremedikleri ve ana dillerini kullanmakta zorlandıkları görülmekte.

Kıta Avrupa’sına Türkiye’den edilen göç nedeniyle, bugün Türkçe konuşan insanların sayısı, birçok Avrupa dillerini anadili olarak konuşanların nüfusundan daha fazladır. Buna rağmen Türkçe, Avrupa ülkelerinde olumsuz anlamda büyük bir değişim yaşamakta.

1964 yılında ilk gelen işçilerin torunları ve de onların çocukları olan dördüncü nesil, çok kültürlü ve çok dilli ortamlarda yetişmesinin verdiği kimlik arayışı ve aidiyet duygusunun yarattığı bilinmezliğin girdabında hem Türkçe hem de Almanca da olması gereken beceriyi gösterememiştir.

Yeni neslin Türkçeyi olması gerektiği gibi telaffuz edememesinin bir başka olumsuz etkeni ise, aile içerisinde konuşulan Türkçenin yetersizliğidir.

Bu yetersizliğin nedeni ise, Avusturya’da doğmayanlar, yani Türkiye’den gelenlerin kullandığı Türkçenin yöresel olmasıdır. Ayrıca Türkiye’nin kırsal kesimlerinden göç etmiş olmaları, eğitim seviyesinin düşük olması ve en önemlisi yurt dışında olduğundan Türkçenin geçirdiği gelişimi dil becerisine katamamasıdır. Bütün bunların sonucunda her Türkçe konuşan, geldiği yörenin genel karakteristik yapısını yansıtıp, Almancayla harmanlayarak ortaya çürümeye doğru giden bir Türkçe çıkmıştır. Türkçe argo sözcüklerle işlevsiz bir lisan olurken, iletişim ise Almanca Türkçe karışımı ile ortaya çıkan karma bir dille yapılmaktadır.

Avusturya’da Türkçe konuşanların tamamı olmasa da büyük bir çoğunluğu günlük kullandığı kelime sayısı, Türkçe/Almanca 90’nı geçmemektedir. Bu bazı çevrelerde 20 ila 30 arasında kalmaktadır. Bu rakam Türkiye’de de yeterli seviyede olmadığı ve 400 civarında olduğu araştırmalarla ortaya konmuştur.
Kendimizin ve iletişimde olduğumuz insanların kurdukları cümleleri daha dikkatli gözlemlersek, ifade gücünün çok zayıf olduğunu görebilir ve (şey), (yani), (ııı) gibi ses taklitleriyle kendilerini ifade ettiklerini fark edebiliriz. Kendisini ifade etmekte zorlanan insan, küfür, şiddet veya vaz geçme gibi eylemlerde bulunmayı seçmektedir.

Avusturya Eğitim Bakanlığı kaynaklarına göre, Avusturya okul öncesi çocuklarına 2000 kelime, 7-12 yaş grubundaki çocuklarına en az 5000 kelime öğretmeyi hedefliyor. Bir insanın günlük hayatında en az 3000 kelime kullandığını, kültürlü ve eğitimli bir insanın kelime dağarcığında yaklaşık olarak 22000-27000 kelime bulundurmasının ve kullanmasının gerektiğini, kendini yetiştirmiş ve iyi bir eğitim almış insanın ise 40000 kelime bilmesi gerektiğini tespit ederek, eğitimde hedef göstermişlerdir.

Türkçeyi doğru bilmeyen Almancayı da doğru öğrenemez

Almanca öğrenme konusunda, Avusturya’da doğan, ilk ve ortaokul eğitimini Avusturya’da tamamlayanların öğrendiği Almancayı saymazsak, Türkiye’den gelenlerin Almanca dil bilgisi konusunda zorluk çekmelerinin en önemli faktörü, Türkçeyi iyi bilmediklerinden kaynaklanmaktadır. Almanca kurslarında sıkça rastlanan ezberci Almanca öğrenimi, Almanca öğrenilen kelimelerin Türkçe karşılığının bilinememesinden kaynaklanmaktadır.

Türkçe konuşma becerisinin yetersizliği, Almanca dilinin de yetersiz olmasına neden oluyor. Hepimize sorulmuş, bizde sormuşuzdur: “Bunun Türkçesi neydi?” diye.

Sonuç

Kişinin kelime hazinesinin zenginliği onun aile yapısı, çevresi, ortamı, öğrenim düzeyi, kültürü ve bilgisi hakkında fikir vereceği gibi bu kalabalık toplumlar içinde geçerlidir. Türkçenin doğru telaffuz edilmesi ve kelime hazinesinin zenginleşmesinin olmazsa olmaz kuralı okumaktır. Bu Almanca dili içinde geçerlidir.

Avusturya okullarında istenildiği taktirde Türkçe dilbilgisi dersleri verilmektedir. Öte yandan yüzlerce sivil toplum kuruluşlarının Türkçenin argolaşmasına karşı çalışmalar yürütmesi, sivil toplum kuruluşu olmanın verdiği bir zorunluluktur.

Ve en önemlisi Avusturya’da Türkçe basın/yayın kurumları yayınladıkları haberlerde Türkçeyi doğru bir şekilde kullanmak zorundadır. Biz dahil birçok medya grubu, haberleri yazılı veya sözlü aktarırken Türkçeye en büyük zararı veriyoruz. Dolayısıyla okuyucunun zaten yetersiz olan Türkçe konuşma/yazma becerisini daha da yetersiz bir duruma getiriyoruz.

Bir başka ülkede yaşamak zorunda olmak veya tercih etmek, o ülkenin dilini yani Almancayı öğrenmeyi zorunlu kılar. Ancak Almancayı doğru öğrenebilmekte, Türkçenin yani ana dilin doğru bilinmesini zorunlu kılmaktadır… | ©DerVirgül

Yayınlama: 24.03.2024
Düzenleme: 27.04.2024
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.