Die Presse | PKK: Artık Bu Barışa Herkes Sıkı Sıkıya Sarılmalı

Die Presse | PKK: Artık Bu Barışa Herkes Sıkı Sıkıya Sarılmalı

Duygu Özkan – Die Presse

Not: Bu makale ilk olarak Die Presse gazetesinde Duygu Özkan imzasıyla Almanca yayımlanmıştır. Makalenin orijinalini okumak için buraya tıklayınız!


Türkiye’de PKK ile yürütülen mevcut barış süreci hâlâ kırılgan olabilir. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, genelde oldukça tartışmalı olan siyasi mirasının ötesinde, bu olumlu gelişmeyi geride bırakma yönünde eşsiz bir fırsatı var.

“40 yıllık kardeşlik savaşı sona erdi” – Türk gazetesi Milliyet, pazartesi günü bu manşetle çıktı. Kısa bir süre önce Kürt silahlı örgütü PKK, uzun süredir beklenen ve aylar süren bir hazırlık sürecinin ardından, kendini feshedeceğini açıkladı.

Gerçekten de örgüt silah bırakır ve kendini feshederse hem bölge hem de büyük Kürt-Türk diasporasına ev sahipliği yapan Avrupa ülkeleri tarihi bir ana tanıklık ediyor olabilir. 40 yıl süren bir iç savaş barışla sonuçlanırsa, sonunda toplumsal uzlaşma ve son derece acı, kanlı bir dönemin hesaplaşması başlayabilir. PKK ilk saldırısını 1984’te gerçekleştirdi, o zamandan bu yana 40 binden fazla insan bu savaşta hayatını kaybetti.

Bir Zamanlar En Sert Muhalifti

Bu, PKK’nın kendini ilk kez feshedeceğini açıklaması değil. Aynı şekilde Türk hükümeti de daha önce defalarca barış girişiminde bulunmuştu. Ancak bu kez koşullar farklı; en azından mevcut başlangıç noktası dikkat çekici.

Süreci başlatan kişi, milliyetçi ve aşırı sağcı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli oldu. Oysa Bahçeli, çok yakın zamana kadar Kürt siyasetçilere ve partilere yönelik en sert söylemleri kullanan figürdü. Onu bu fikir değişikliğine ve ardından gelen çabalara iten şeyin ne olduğu hâlâ bilinmiyor. Siyasi mirasını şekillendirmek isteyen, sağlığı yerinde olmayan 77 yaşındaki bir liderin son hamlesi mi? Yoksa bölgenin yeniden şekillendiğini ve hem Türkiye’ye hem de Kürtlere önemli roller düştüğünü fark ettiği için mi?

Bahçeli’nin bu çıkışı Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ne ölçüde ve ne zaman istişare ettiğine dair belirsizlikler vardı. Ancak Erdoğan’ın liderliğindeki AKP ile Bahçeli’nin MHP’si koalisyon ortakları olduğundan, mutlaka bir mutabakat sağlandığı varsayılıyor. Erdoğan’ın onayı olmadan böyle bir barış süreci düşünülemez. Bu nedenle asıl soru, Erdoğan’ın bu süreçten ne beklediği ve ne elde etmeye çalıştığıdır.

Yaygın görüş, Erdoğan’ın, pro-Kürt DEM partisinin desteğini alarak bir anayasa değişikliğini mümkün kılmak ve böylece görev süresini uzatmak, hatta ömür boyu başkanlığı güvence altına almak istediğidir. Bu senaryo Erdoğan’ın siyasi profiline de uygundur.

Zayıf Bir Konumdan Hamle

Yine de şu unutulmamalı: Erdoğan, bu kez geçmişteki barış girişimlerinden farklı olarak oldukça zayıf bir konumdan hareket ediyor. İç siyasette, kariyerinin belki de en kırılgan dönemini yaşıyor. Mevcut tabloya göre bir sonraki seçimi kazanması neredeyse imkânsız görünüyor.

Pek çok Türk yorumcu, barış sürecinin dahi Erdoğan’ı içinde bulunduğu çıkmazdan kurtaramayacağı görüşünde. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, “geri dönüşü olmayan bir hata” olarak değerlendiriliyor. Yine de hem iç hem de dış politikada bu barış adımı yeni, olumlu etkiler yaratabilir.

Demirtaş Olmadan Gerçek Bir Barış Olmaz

Erdoğan, bölgenin yeniden şekillenmesinde Türkiye’nin – ve dolayısıyla kendi kişisel – rolünün daha etkili olabileceğinin farkında. Ancak Kürtlerle ilişkilerinde hâlâ bir çifte strateji yürütüyor. Pro-Kürt partilere yakın binlerce siyasetçi ve destekçi hâlâ cezaevinde. Başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre serbest bırakılması gereken Kürt siyasetçi Selahattin Demirtaş olmak üzere.

Demirtaş’ın yargılanması ve hapsedilmesi hesaplaşılmadan bir barış süreci gerçekçi ve inandırıcı olmayacaktır. Şimdi herkesin gözleri, barış anlaşmasının detaylarında: Kuzey Irak dağlarında bulunan PKK kadrolarına ne olacak? Hâlen cezaevinde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın geleceği ne olacak? Erdoğan bu barış için neleri göze alacak? Yoğun ideolojik yapılanması olan PKK, mücadele hedefi kalmayınca neye dönüşecek?

Asıl süreç, politik olan kadar kolay olmayan ve çok daha uzun sürecek olan toplumsal uzlaşma süreci olacak.

Yaralı Bir Ülke İçin Geç Kalmış Bir Barış

Modern Türkiye’de Kürtler sürekli olarak dışlandı, yok sayıldı, ciddiye alınmadı, aşağılandı ve bastırıldı. PKK’nın yürüttüğü mücadele, yaralı bir ülke ve travma yaşamış bir halk bıraktı geride. Artık bu barışın gerçekleşmesi çoktan zamanı gelmiş bir zorunluluk. Ve şimdi herkesin ona sıkı sıkıya sarılması gerekiyor.

Erdoğan’ın, siyasi mirasının genellikle karmaşık ve tartışmalı yönlerinden farklı olarak, gelecek nesillere bırakabileceği gerçek bir kazanım ihtimali var.| Çeviri Der Virgül

Yayınlama: 13.05.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.