Hakan Fidan’la Erdoğan sonrası için rekabet mi var?

Türkiye’de iç siyaset bir taraftan CHP’ye yönelik operasyonlar, çözüm süreci tartışmaları ile devam ederken diğer yandan görev süresi 2028’de dolacak olan Erdoğan sonrası için AKP içinde örtülü bir rekabet yaşandığına dair çok sayıda işaret bulunuyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın diplomasıyla ilgili son aylarda çıkan haberler ve Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) yaptığı açıklamalar da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sonrası olası bir dönem için AKP içinde bir yarış olup olmadığı sorularını yeniden gündeme taşıdı.

Bu rekabetin bir ayağında Fidan bulunuyor, diğer ayakları ise Erdoğan’ın oğlu ve TÜGVA Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan ile son yıllarda savunma sanayinin önemli ismi haline gelen Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar.

Hakan Fidan’la ilgili CHP Genel Başkan Yardımcısı Namık Tan’ın hafta sonu sosyal medyadan Hakan Fidan’la paylaştığı bir bilgi de Ankara kulislerini hareketlendirdi. Namık Tan, YÖK’ün verdiği bilgilere atfen Fidan’n YÖK denkliği olmadan Bilkent Üniversitesi’nde yüksek lisans programına başladığına dikkat çekti. Ancak tartışılan Fidan’ın öğrenim durumuna ilişkin bilgiden öte Tan’ın yaklaşık üç ay verdiği soru önergesine YÖK’ten yanıt gelmesi oldu.

Bu yanıt AKP içinde Erdoğan sonrası için yaşanan olası bir yarışın göstergesi olarak yorumlandı.

TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın 28. Yasama Döneminin Temmuz 2025’a kadarki bölümüne ilişkin açıkladığı rakamlara göre milletvekilleri toplamda 30 bin 546 yazılı soru önergesi verdi. Önergelerin sadece 4 bin 3 tanesi yasal süresi içinde ilgili Bakanlarca cevaplanırken 16 bin 908 önerge yasal süresi geçtikten sonra yanıtlandı. 8 bin 792 önerge ise yanıtsız bırakıldı.

TBMM İç Tüzüğü’ne göre milletvekillerinin yazılı soruları TBMM Başkanlığı tarafından muhatabına gönderiliyor ve en geç 15 gün içinde cevaplandırılıyor. Ancak bu süreç için yasal bir zorunluluk bulunmuyor. Yani soru önergeleri teorik olarak yanıtlanmak durumunda ancak bunun için fiilen bir yaptırım bulunmuyor ve bu nedenle birçok önerge ya cevapsız kalıyor ya da sembolik şekilde yanıtlanıyor.

Erdoğan sonrası için yarış mı var?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev süresi normal koşullarda 2028’de dolacağı için her ne kadar yeniden aday olabilmesi için farklı alternatifler değerlendirilse de AKP içinde olası Erdoğan sonrası dönemine yönelik bir yarışın olduğu da zaman zaman dillendirilen bir husus.

Bu iddialarda Fidan’ın yanı sıra son dönemde tüm yurtdışı gezilere katılan Bilal Erdoğan ve damat Bayraktar öne çıkan isimler arasında. Özellikle bu üç isim etrafında parti içinde gruplaşmaların olduğu, farklı grupların kendi adayını desteklediği kulislerde konuşuluyor.

Eylül 2025’te Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump’ın görüşmesi sonrası Fidan’ın New York’ta düzenlediği basın toplantısında yerli savaş uçağı KAAN’ın motorlarının ABD Kongresi’nde bekletildiğini açıklaması büyük yankı uyandırmıştı. Bazı yorumcular bu açıklamayı Bayraktar’ın projelerine “darbe” olarak görmüş ve iç çekişmelere bağlamıştı.

Siyaset Bilimci Dr. Nurettin Kalkan’a göre ise son aylarda görünür olmaya başlayan bazı gelişmeleri iktidar içindeki bir liderlik yarışından ziyade, “Erdoğan sonrası dönemde sermaye ve rant dağıtımını kimin kontrol edeceğine dair bir mücadele” olarak okumak daha doğru.

“Türkiye’deki ahbap-çavuş kapitalizmi bürokratik bir dönüşüm geçiriyor” diyen Kalkan, bu sistemi “siyasi aktörlerin iş dünyasıyla kurduğu kişisel ağlar aracılığıyla piyasaları kendi lehlerine yönlendirmesi” olarak tanımlıyor ve şöyle konuşuyor:

“Bu dönüşümün lokomotifi kim olacak? Bir liderlik yarışından ziyade lokomotifin kim olacağına yönelik bir kavga yaşanıyor. Erdoğan’ın liderliğinin tartışıldığını ya da Erdoğan’ın kendisine bir halef aradığını sanmıyorum. Çünkü eğer öyle bir şey olsa biz çok daha farklı bir Erdoğan görürdük.”

Erdoğan Anayasa’ya göre iki dönem olan görev süresini 2028 yılında tamamlıyor. Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesi için ise iki yol bulunuyor. Birincisi Anayasa’da cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili değişiklik yapmak, ikincisi ise TBMM’nin erken seçim kararı alması. Anayasa değişikliğinin referanduma gidilerek kabulü için 360, referandumsuz kabulü için ise 400 milletvekilinin onayı gerekiyor. Erken seçim kararı ise Meclis’te 360 oyla alınabiliyor.

“Kendi sadakat rejimlerini” inşa çabası
Bu arada Cumhur İttifakı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de zaman zaman devlet içinde paralel bir yapının varlığından ve bundan duyduğu rahatsızlıktan bahsediyor.

Bahçeli 11 Eylül’de çocuk suçları ile ilgili açıklamasında paralel yapı uyarısı yaparak “Suç, suçlu, suçluluk ve cezalandırma karmaşasını kaos üretmek maksadıyla istismar eden yeni bir paralel yapının milli bünyemize sızmış olup olmadığını derhal sorgulamak gerekmektedir” demişti.

Kalkan’a göre, Türkiye’de son 10 yıldaki otoriterleşme süreci pek çok sonuca yol açarken ayrıca hesap verebilirlik mekanizmalarını da aşındırdı ve bu durum yalnızca siyasetçilere değil, bürokratlara da önemli avantajlar ile manevra alanı sağladı.

Kalkan, hesap verebilirlik mekanizmalarının aşınmasından doğan boşluktan yararlanan bazı bürokratların kendi çıkar ağlarını kurmaya başladığına dikkat çekerek, Türkiye’de bürokrasi ile siyasi merkez arasındaki ilişkinin, otoriter rejimin geleneksel hiyerarşisinden sıyrılarak rekabete açık hâle geldiği yorumunu yapıyor.

“İktidar içerisinde aleni bir liderlik yarışı yok ancak olası liderlik yarışının hazırlık safhası çoktan başladı” diyen Kalkan’a göre; Hakan Fidan, Bilal Erdoğan ya da Selçuk Bayraktar’a yakın bürokratik gruplar lider olarak tartışmasız bir biçimde Erdoğan’ı kabul ederken, aynı zamanda Erdoğan sonrası için “kendi sadakat rejimlerini inşa etme ve bunun için gerekli olan ekonomik cephaneyi sağlama alma çabası” içindeler.

Kalkan’a göre, sermaye-siyaset-bürokrasi üçgenindeki bu dinamiği şöyle özetlemek mümkün:

“Özellikle savunma sanayii gibi stratejik sektörlerde kümelenen bürokratik klikler, ekonomik kaynakları hem kendilerinin hem de irtibatlı oldukları siyasi figürlerin nüfuz ağlarını güçlendirmek üzere mobilize ederek Erdoğan sonrası döneme yönelik sessiz ama kararlı bir pozisyon alma yarışına girişmekte.”| DW

Yayınlama: 04.11.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.