Anneler Günü | Kutlamayanların Sessizliği | Bir Göçmenin İçinden Geçenler

Anneler Günü | Kutlamayanların Sessizliği | Bir Göçmenin İçinden Geçenler

| Adem Hüyük

Annesi olmayanların gelmesini bile istemediği, annesine bir gün bile vefa gösteremeyenlerin ise ileride vicdan azabıyla baş başa kalacağı o gün: Anneler Günü.

Reklamlar çiçeklerle süslenmiş; kahvaltılar, hediyeler ve sosyal medya paylaşımlarıyla dolup taşıyor. Ama bir köşede sessizce oturanlar var. Fotoğrafları artık yalnızca anılarda saklı annelerin çocukları… Bugün onlar için ne kutlama ne de tebessüm var. Herkes “kutlu olsun” derken, içlerinden sadece “keşke” geçiyor.

Bazıları içinse bugün, hatırlamamanın ayıbını saklamaya çalıştıkları bir gün. Yıl boyunca yüzünü dahi görmedikleri, sesini bile duymadıkları annelerine bir mesajla vicdanlarını susturmaya çalışanlar…

Ama unutmasınlar: İnsan yalnızca annesini değil, annesiyle birlikte vicdanını da kaybeder. Bir gün gelir, annenin boş sandalyesine bakar, içinde yanıt veremeyecek sorularla kalırsın.

Anneler Günü, bir pazarlama kampanyası değildir. O gün, seni hiçbir çıkarı olmadan seven bir kadına bir ömrün karşılığı olan minneti gösterme fırsatıdır. Ve bu fırsat, her zaman elinde olmayabilir.

Ben Anneler Günü’nü artık kutlamıyorum. O gün, içimdeki en derin sessizliğe denk geliyor. Çünkü ben annemi kaybettim.

Avusturya’ya ve Avrupa’nın başka ülkelerine savrulan binlerce göçmenden biriyim.

Annemden küçük yaşta ayrıldım. Onun yokluğu, büyüdükçe içimde büyüyen bir boşluğa dönüştü. Birlikte geçiremediğimiz yılları telefonlarda, kısa tatillerde, özlemin en ağır hâlinde yaşadım. Araya sınırlar girdi, araya yıllar girdi, ama annemin sesi hep içimdeydi.

Sonra bir gün, o en çok korktuğum haber geldi. İzmir Havalimanı’ndan hastaneye yetişemedim. Annem, ben varamadan bir saat önce ölmüştü.

O an sadece bir annenin ölümü değildi; yılların özlemi, hasreti, suçluluğu ve pişmanlığı da öldü içimde. O gün annemin ellerine değil, bir mezar taşına dokundum. Ve anladım ki, bazı vedalar, gelmeyen vedalardır. İçine oturur, konuşmazsın ama hep seninle yaşar.

Bu yazıyı, benim gibi annesine yabancı topraklardan veda edenler için yazıyorum. Ve hâlâ annesine dokunma şansı olanlara da bir çağrı olarak bırakıyorum:

Vakit varken sarılın. Vakit varken affedin. Vakit varken susmayın.

Yoksa bir gün mezar taşına anlatırsınız her şeyi. O taş dinler ama cevap vermez.| ©DerVirgül

Yayınlama: 11.05.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.