Ölüme borcum yok | Zamanla ve kaçınılmaz olanla hesaplaşma

Ölüme borcum yok | Zamanla ve kaçınılmaz olanla hesaplaşma

| Adem Hüyük

Ölüm, insanın en eski muhatabıdır. Tarih boyunca filozoflar, şairler, sanatçılar ve sıradan insanlar onun gölgesinde düşündüler, yazdılar, yaşadılar. Kimi zaman kaçınılmazlığını kabullenip sessizce beklediler, kimi zaman ona isyan edip ölümsüzlüğü aradılar. Ancak kaçınılmaz olan bir şey var: Hepimiz bir gün onunla yüzleşeceğiz. Peki, bu yüzleşme nasıl olmalı?

Deniz Gezmiş, babasına yazdığı son mektubunda “Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığın sürece çok iş yapmaktır.” demişti. Bu söz, yalnızca bireysel bir hayat felsefesini değil, bir mücadele anlayışını da özetler. Uzun yaşamak bir başarı değil, dolu yaşamak bir meziyettir. Önemli olan, bir ömür süresince kaç nefes aldığımız değil, o nefeslerle dünyaya ne kattığımızdır.

Ölüme yaklaştığını hisseden biri için zaman farklı işlemeye başlar. Dakikalar ağırlaşır, anılar daha keskinleşir, yaşamak sıradan bir alışkanlık olmaktan çıkar. Kimi bu gerçeği bir teslimiyet içinde kabul eder, kimi ise son ana kadar varlığını haykırarak, dünyada bir iz bırakmaya çalışarak yaşar. İşte bu ikinci duruş, ölüme meydan okumanın bir yoludur.

Ölüme borcumuz var mı gerçekten? Onun gelip bizi almasına, her şeyi bizden söküp götürmesine boyun eğmek zorunda mıyız? Belki de değiliz. Çünkü insanın varlığı, sadece bedenin sınırlarına sıkışmış bir olgu değil. Bir şair dizelerinde yaşar, bir yazar kelimelerinde, bir düşünür fikirlerinde. Bir insan, bir başkasının zihninde, kalbinde, hatırasında yankı buldukça kaybolmaz.

Ölüm gelip kapıyı çaldığında, ona sessizce “tamam” demek yerine, “henüz işim bitmedi” diyebilmek, asıl cesaret gerektiren şeydir. Çünkü bazıları sadece yaşar ve gider, bazıları ise yaşadıklarıyla sonsuzlaşır. Eğer geride bir iz bırakıyorsak, dünyaya bir sözümüz, bir katkımız, bir meydan okuyuşumuz varsa, ölüm bizi tam anlamıyla alamaz.

Ölüme borcumuz yok. Zamanın dişlileri arasında ezilmeye mahkûm değiliz. Biz eksilmeyiz, biz silinmeyiz. Zamanın yüreğine kazınanlar, ölümle bile silinmez.

Ben hâlâ düşler kuruyorum.
Gecenin sırtında yürüyen bir yıldız gibi,
Yanıp sönsem de yolumu biliyorum.

Ölüm, kapıyı çalsa da erkenden,
Borçlu değilim ona,
Biriktirdiğim kelimeler var hâlâ,
Beni unutamaz dünya.

Toprak mı? Altında uyuyamam,
Rüzgâr gibi, yağmur gibi kalırım.
Gökten iner bir yankı olur sesim,
Her baharda tomurcuklanırım.

Kim demiş bitmek böyle olur diye?
Ben eksilmem, ben silinmem,
Zamanın yüreğine kazındım bir kere,
Ölüme borcum yok,
Ben gitmem. | ©DerVirgül

Yayınlama: 03.04.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.