Sosyal yardımda suistimal mi, siyasal alarm mı?

Avusturya’da sosyal yardımlardan kaynaklı zararın ağırlığı kadar, bu zarar üzerinden yürütülen siyasal söylemler de dikkat çekici.
2024 yılında Avusturya’da 5.007 kişi sosyal yardım dolandırıcılığı şüphesiyle kayıtlara geçti. İçişleri Bakanı Gerhard Karner’in [ÖVP] açıkladığı verilere göre, tespit edilen toplam zarar 23,36 milyon Euro. Bu miktar 2023’e göre her ne kadar 2,15 milyon Euro daha düşük olsa da siyasal tartışmalar giderek keskinleşiyor.
Verilere göre şüphelilerin yalnızca 1.400’ü Avusturya vatandaşı. Geriye kalan 3.607 kişi ise yabancı kökenli. Bu dağılım, özellikle göçmen karşıtı politikaların zeminini güçlendirme çabasında olan sağ popülist aktörler için yeni bir malzeme oluşturmuş durumda. Nitekim FPÖ Milletvekili Peter Wurm’un yaptığı açıklama, sosyal suistimal vakalarından çok, bu vakaların etrafında inşa edilen siyasi atmosferi işaret ediyor: “Bu bir organize yağma. Sosyal sistem hedef alınıyor.”
Rakamların Dili ve Yorumların Çarpıklığı
Ancak söz konusu rakamlar dikkatli bir analizle değerlendirildiğinde, ‘organize yağma’ söyleminin arka planı daha muğlak hale geliyor. Örneğin, 2024’te tespit edilen zarar miktarı, bir önceki yıla göre azalmış durumda. En yüksek zarar yine Viyana’da görülürken, burada bile toplam zarar 636.000 Euro azalarak 11,19 milyon Euro’ya geriledi. Diğer bazı eyaletlerde [Vorarlberg ve Steiermark gibi] ise artışlar dikkat çekici, fakat bu artışlar bir göçmen yoğunluğu ya da sistematik bir etnik yönelime değil, yerel denetim politikalarına ve başlatılan soruşturma pratiklerine bağlı olarak açıklanabilir.
- Viyana‘da zarar 11,19 milyon Euro ile yüksek seviyede, ancak %−9,4 azalma var.
- Vorarlberg‘de zarar %+60 artarak 1,01 milyon Euroya çıktı.
- Steiermark‘ta ise en büyük artış yaşandı: %+69,9 artışla zarar 2,67 milyon Euro oldu.
Taskforce’un Etkinliği ve Siyasal Yansıması
2018’de kurulan ve bugüne dek 25 binden fazla şüpheliyi tespit eden “Sosyal Yardım Dolandırıcılığı Görev Gücü” şimdiye kadar toplamda 135,6 milyon Euro’luk usulsüzlüğü ortaya çıkardı ya da önledi. Ancak bu başarının, kamuoyuna “göçmenleri denetim altına alma” başarısı olarak sunulması, konunun adli değil, kültürel ve siyasal boyutlara çekildiğini gösteriyor.
Yabancı Uyruklu Olmak Suç Değildir
Sosyal yardımlarda usulsüzlük, göçmen ya da yerli fark etmeksizin bireysel suçtur. Ancak bu suçun etnikleştirilerek aktarılması, göçmenleri sistemin “yırtıcıları” olarak konumlandıran siyasal bir dille bütünleşiyor. Bu bağlamda, suçla mücadele edilmesi gerektiği kadar, suçun nasıl temsil edildiği, hangi grupların bu temsilden etkilenerek damgalandığı da göz önünde bulundurulmalı.
Çünkü rakamların dili, doğru okunduğunda, siyasal ajandalardan daha az çarpıcı, ama daha gerçeğe yakın bir tablo sunar.|© DerVirgül