“Terörsüz Türkiye” çağrısı | Oya Eronat Viyana’da barış mesajı verdi
| Adem Hüyük
“Terörsüz Türkiye” söylemi, Türkiye’nin yıllardır süregelen güvenlik sorunları ve terör saldırılarının yarattığı toplumsal travmaya karşı umut ve direniş temalı bir çağrı olarak sunuluyor. Bu ifade, yalnızca terörle mücadelede askeri başarıyı değil, aynı zamanda toplumsal barışın ve güvenliğin yeniden inşasını da simgelediği biçimde iktidar tarafından vurgulanıyor.
PKK’nın Diyarbakır’da düzenlediği bir saldırıda oğlunu kaybettikten sonra siyasete atılan Oya Eronat, pazar günü Viyana’da bir söyleşi gerçekleştirdi. Kişisel acısını siyasi mücadeleye dönüştürdüğünü anladığımız Eronat, söyleşide “terörün sadece güvenlik sorunu değil, insanlık sorunu” olduğunu vurguladı ve şiddetsiz, barışçıl ve birleştirici bir Türkiye ideali etrafında mesajlar verdi.
Oya Eronat, 1962 Diyarbakır doğumlu olup TBMM 24. ve 27. dönemlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi [AK Parti] Diyarbakır milletvekilliği yapmıştır. Barış ve Demokrasi Partisi [BDP] desteğiyle Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin Yüksek Seçim Kurulu tarafından milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından AK Parti’den 6. sıra adayı olarak seçilmesi tartışmalara yol açsa da Eronat, iki dönem mecliste AK Parti sıralarında görev yaptı.
Eronat’ın Viyana’daki söyleşisinin ana konusu, PKK’nın silah bırakması süreci, bu sürece nasıl gelindiği ve bundan sonra sürecin nasıl işleyeceğine dair bilgilerdi. AK Parti iktidarının bu hamlesini, çatışmaların mağduru bir annenin anlatımıyla geniş kitlelerden destek arayışı olarak değerlendirdiğimi belirtmek isterim.
Eronat, konuşmasına bin yıldır bir arada yaşamaktan söz ederek başladı ve iç içe geçmiş toplumsal ilişkilerin, örneğin evlilikler bağlamında bile bir bölünmeyi imkânsız kıldığını vurguladı. Türkiye’deki feodal ilişkilerin derinliğine dikkat çekti.
Söyleşide dikkat çeken noktalardan biri de Eronat’ın sloganlarla değil, neden-sonuç ilişkileri kurarak ve çözüm odaklı bir dille konuşmasıydı. Diğer AK Partililer gibi yüksek perdeden, “bitiririz, yok ederiz” gibi soyut söylemlerden kaçınarak daha ikna edici ve “vatan-millet” edebiyatından uzak bir dil kullanmasıydı.
“Diyarbakır Anneleri”ne atıfta bulunan Eronat, küçük çocukların ailelerinden örgüt tarafından koparıldığını söyleyerek bu annelerin yaşadığı acının derinliğini dile getirdi. Terör olaylarının Türkiye’ye maliyetinin iki trilyon dolara ulaştığını, ayrıca binlerce yurttaşın hayatını kaybettiğini ifade etti. Ölenlerin hepsinin bu ülkenin evlatları olduğunu belirtti, dağa çıkan genç sayısının son yıllarda neredeyse sıfıra indiğini ve örgütün kadrosunun Türkiye içinde yaklaşık 200, yurt dışında ise yaklaşık 2.000 civarında olduğunu aktardı.
“Terörsüz Türkiye” hamlesinin şehit analarının yüreklerine dokunduğunu ve “artık analar ağlamasın” diyen çevrelerde birleştiğini söyleyen Eronat, bu hareketi desteklediğini belirterek [“Terörsüz Türkiye”] girişiminin daha güçlü bir Türkiye’ye giden yol olduğunu ifade etti.
Soru-Cevap
Bana göre, AK Parti ve MHP tabanında tartışma yaratan Abdullah Öcalan ile ilgili görüşmeler kısa vadede kabul görmesi zor gibi görülüyor. Zira başlatılan bu ikna söyleşileri de bu nedenle yapılıyor…
Soru–cevap bölümünde Öcalan’ın “İmralı Notları”ndan alıntı yaparak iki tarafın da tarif edilmesi zor acılar çektiğini, bu acıların derinleştirilmesi için bilinçli eylemler yapıldığının ileri sürüldüğünü hatırlattım: “İki halkın birbirinden nefret etmesi için her şey yapıldı.”
Konuşmamda Eronat’ı, siyasete girdiği ilk dönemlerden tanıdığımı ve Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından meclise girme sürecinde karşılaştığı eleştirileri anımsadığımı belirterek, bu olgulardan ötürü söyleşiye bir önyargıyla geldiğimi söyledim.
Öte yandan Eronat’ın, yakılan köylere atıfta bulunması ve bu tür olayların sorumluları olarak FETÖ’yü işaret etmesinin yetersiz olduğunu belirterek, uyuşturucu bağımlısı özel tim mensuplarının gerilla kıyafeti giyerek köylülere zulmettikleri ve köyleri yaktıklarının ispat edildiğini, bunu da FETÖ’cüler değil maaşlarının kesilmesinden korkan devlet memurlarının yaptıklarının günlerce medyada yer aldığı savunmasında bulundum.
Bu eleştiriyi kabul eden Eronat, devletin içinde temizleme operasyonları yapıldığını ve 2002’den sonra benzer olayların yaşanmadığını söyledi.
2013–2015 yılları arasındaki Çözüm Süreci’ne değinen Eronat, sürecin sonuca ulaşmasını istemeyen faktörlerin provokasyonlarla süreci bitirdiğini savundu. Bugünün koşullarının farklı olduğunu, artık güç dengelerinin değiştiğini ve terörü bitirme gücünün ellerinde olduğunu; bu gücün SİHA’larla da kanıtlandığını belirtti; “Kimseyi dağa kaçırmıyorlar. Açıkçası silah bırakmaktan başka çareleri kalmadı.” diye konuştu.
Söyleşiyi bitirirken 1974 Kıbrıs harekâtını hatırlatan Eronat, Diyarbakır’da gönüllü savaşa gitmek isteyenlerin oluşturduğu kuyruğun üç kilometre olduğunu anlattı ve “böl-parçala-yönet” stratejisinin özünün bölüp yok etmek olduğunu söyledi. Kürtleri bölünmeye çağıranların emperyalist güçlerin emrine Kürtleri yem olarak sunmak isteyenler olduğunu ifade etti.| ©DerVirgül
Foto: UID Wien