Avusturya – sonsuza kadar tarafsız mı kalacak? | Avusturya’yı kim savunacak?
100 yıl tarafsızlık. 15 ila 30 yıl sonra tarafsızlığın durumu ne olacak? Demografi ile Avrupa savunması arasında bir düşünce deneyi. Her yarım ya da tam on yılda bir, tarafsızlığın yıldönümü vesilesiyle birçok makale, hatta bazen tüm kitaplar yayımlanır [ben de Franz Cede ile birlikte bir tane yazdım, adı Auslaufmodell Neutralität ]. Bu yazılarda genellikle Devlet Antlaşması, Kreisky, Soğuk Savaş’ın sonu, AB ve güncel durum ele alınır. Ancak gelecekte nasıl devam edeceği sorusunu pek az kişi sorar. Bunu yapmak için yeterli sebep var.
Bir şey kesin: Tarafsızlık her ne kadar “daimi” olarak nitelendirilse de, sonsuza kadar sürmesi gerekmiyor. Anayasa yasası olduğu için, halkın doğrudan katılımı olmadan da kaldırılabilir. Ulusal Konsey’de üçte iki çoğunluk yeterlidir; demokrasi gibi temel anayasal ilkelerden farklı olarak, halk oylaması gerekmez.
Elbette bu bugün ya da yarın olacak kadar gerçekçi değil. Tarafsızlık onlarca yıldır yüksek popülarite oranlarına sahip. Bildiğim en eski anket 1972 yılına ait: O zaman katılımcıların on kişiden dokuzu, tarafsızlığın daha çok avantaj sağladığını söylemişti. Bugün de durum pek değişmedi. Ancak bu tür anketler çok şey anlatmıyor. Asıl ilginç olan, halkın tarafsızlık kavramını nasıl anladığı. Klagenfurt Üniversitesi’nde görev yapan askeri psikolog Rita Philipps’in birkaç ay önce yaptığı bir araştırmaya göre bu konuda oldukça belirsiz bir tablo var. Araştırmanın temel bulgusu: Tarafsızlık “çoğu zaman yüzeysel temellere dayanan güzel, altın bir pelerin” gibi görülüyor – yani bir tür koruyucu kalkan ya da barış ve pasifizmin eş anlamlısı. Kim buna hayır diyebilir ki?
Bu yüzden tarafsızlığın daha uzun süre, hatta 100. doğum gününü bile kutlaması mümkün görünüyor. Ancak bugünkü ya da dünkü haliyle değil. Bu, hukuki açıdan değil – çünkü en büyük değişiklikler zaten AB’ye katılımla birlikte yaşandı – fakat reelpolitik açıdan böyle. FPÖ’nün tek başına iktidar olmadığı sürece – kim bilir, o zaman neler olurdu – Avusturya, AB çerçevesindeki askeri iş birliğinin gelişimini bir şekilde desteklemeye devam edecektir. Üstelik halk da, yaygın AB karşıtlığına rağmen, bu fikre beklenenden daha sıcak bakıyor: Avusturya Silahlı Kuvvetleri’nin 2025 Trend-Radar araştırmasına göre halkın %62’si “AB’nin ortak bir güvenlik ve savunma politikasına sahip olması gerektiğini” (ki zaten var) düşünüyor ve yaklaşık %50’si bu yönde “AB ortaklarıyla birlikte hareket etmeyi” destekliyor – bu oran özellikle gençler arasında artarken, yaşlılarda düşüyor.
Tarafsızlık ve AB
Bu aslında temel bir sorun değil. AB çerçevesinde, barış zamanında askeri iş birliği tarafsızlığa aykırı değil. Tarafsızlık, ancak NATO’ya ya da kurulacak başka bir askeri ittifaka katılım durumunda fiilen sona erer. Bu da, az önce belirtildiği gibi, pek gerçekçi görünmüyor. Planlanan “Sky Shield” projesinde ise tarafsızlık, askeri operasyonlara ilişkin egemen karar alma yetkisinin Avusturya’nın elinden çıkacağı noktada sınır koyuyor. Öte yandan, tarafsız ülkeler kendi topraklarına saldırı olması durumunda başkalarından yardım alabilir. Örneğin Kosta Rika, 1983’te tarafsızlığını ilan ettiğinde Amerika Devletleri Karşılıklı Yardım Antlaşması’ndan çıkmadı. Ancak Kosta Rika’nın başkalarına yardım etmesi mümkün değil: Anayasası gereği ordusu yok. Bu açıdan bakıldığında, sadece biz “bedavacı” değiliz.
Tarafsızlık ve Küreselleşme
Tüm bunların yanında şu soruyla da yüzleşmek gerekiyor: Küresel olarak birbirine bağlı bir dünyada ne kadar tarafsız olunabilir? Avusturya da, diğer ülkeler gibi, yabancı silah üreticilerine ve “çift kullanımlı” ürünlerin [hem sivil hem askeri amaçla kullanılabilen] üreticilerine bağımlı. Bir ülke ne kadar küçük ve doğal kaynaklardan yoksunsa, dış baskıya boyun eğme olasılığı da o kadar artar. Ciddi bir durumda tarafsızlığın sürüp sürmeyeceği iki şeye bağlıdır: [a] hiçbir savaş tarafı için ihlal etmeye değmemesi ve [b] Avusturya’nın gerekirse onu savunabileceğine inandırıcı biçimde ikna etmesi.
Avusturya’yı kim savunacak?
Burada son önemli noktaya geliyoruz: Avusturya – Kosta Rika’nın aksine – anayasaya ve uluslararası hukuka göre tarafsızlığını savunmakla yükümlü. Bunun için sadece uygun askeri teçhizat [şu anda büyük ölçüde satın alınıyor] değil, aynı zamanda bu ekipmanı kullanabilecek [ve kullanmak isteyecek] insanlara da ihtiyaç var. Avusturya burada demografik zorluklarla karşı karşıya: Genç erkek nüfusu azalıyor.
İstatistik Austria’nın güncel tahminlerine göre, 100. yıldönümünde nüfusun %28’i 65 yaşın üzerinde olacak – bugün bu oran %22, 1955’te ise yalnızca %11 idi. Göç sayesinde nüfus yine de artmaya devam edecek. Yani gelecekte askeri yaşta epey erkek [ve kadın?] bulunacak. Ancak onların ülkeyi silahla savunup savunamayacağı, Avusturya vatandaşlığını alıp alamamalarına bağlı. Bu da ülkede bilindiği üzere zorlu bir süreç. Vatandaşlığa erişim kolaylaştırılsa bile, kaç kişinin bunu isteyeceği ayrı bir soru. Anketlerden bilindiği üzere, Avusturyalıların kendileri bile bu konuda pek istekli değil. Geleceğin vatandaşlarının [doğum ya da vatandaşlığa kabul yoluyla] farklı düşünüp düşünmeyeceği ise belirsiz.| Çeviri DerVirgül
