Avusturya’da başörtüsü tartışması | “Başörtüsü yasağı çocukları korumaz, ayrıştırır”

Öğretmenler, başörtüsü takmaya zorlanan kız öğrencileri zaten koruduklarını belirten Viyana İslam Cemaati [IGGÖ] temsilcisi ve okul dairesi başkanı Carla Amina Baghajati, “Yasak, bu koruma çalışmalarını sadece zorlaştırır” dedi.

Die Presse gazetesinden Erich Kocina’ya konuşan Baghajati, çocukların ne zaman başörtüsü takma olgunluğuna ulaştığına dair soruya şu yanıtı verdi:

“İslam’da dinî olgunluk, kişiye göre değişir. Avusturya’da ise dinî reşitlik yaşı 14 olarak belirlenmiştir. Ancak İslam açısından bedensel ve zihinsel olgunluk esas alınır. Yine de bu, kişinin vicdanı ve inancıyla ilgilidir. Bunu belirli bir yaşa indirgemek ve buradan bir yasak üretmek, İslam’daki yetişkinlik anlayışına uygun değildir.”

“Başörtüsü görünmez kılmıyor, tam tersine görünür kılıyor”
Yasağın “çocukların iyiliği” gerekçesiyle savunulmasına tepki gösteren Baghajati, “Başörtüsü kızları görünmez yapmıyor, tam tersine başörtüsünün görünürlüğü insanlarda rahatsızlık yaratıyor” dedi. “Sıkça duyduğum bir söz var: ‘Artık çok oldular!’ Bu da aslında kimlik meseleleriyle ilgilidir” diye ekledi.

Gençlerin toplumda kabul görmek ve “Ben de buradayım, eşitim” diyebilmek istediğini vurgulayan Baghajati, “Ama sürekli olarak — hatta dolaylı biçimde bile — ‘sen bana rahatsızlık veriyorsun, seni istemiyorum’ mesajı verilirse bu durum ters teper” dedi.

“Advent çelengi de, başörtüsü de kimlik sembolü değildir”
Toplumdaki değişime de dikkat çeken Baghajati, “30 yıl önce Advent çelengi kutlamaları herkesin severek katıldığı etkinliklerdi, çünkü çoğunluk aynı kültürel ve dinî geçmişe sahipti. Bugünse bu değişti. Ancak şimdi de sembolleri, Advent çelengi burada, başörtüsü orada, karşıt kimlik göstergeleri gibi konumlandırmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Editörün notu: “Advent” kelimesi, Hristiyanlıkta Noel’den önceki dört haftalık dönemi ifade eder. Bu dönemde birçok Avusturyalı ve Alman aile, Adventkranz adı verilen yeşil çelenk hazırlayıp üzerine dört mum yerleştirir. Her pazar bir mum yakılır; bu gelenek Noel’in yaklaşmasını simgeler.

“Devlet bir yorumu seçip diğerini yasaklayamaz”
Başörtüsünün kadınların baskı altında olduğunun simgesi olarak yorumlanmasına da değinen Baghajati, Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki yasağı iptal ederken bunu açıkça gerekçelendirdiğini hatırlattı: “Bir sembolün birçok anlamı varken, devletin sadece ‘baskı simgesi’ yorumunu esas alıp yasak koyması kabul edilemez.”

“Zorlanan kızlar zaten korunuyor”
Bazı ailelerde başörtüsü zorlamasının olabileceğini kabul eden Baghajati, “Bu kızları zaten koruyoruz. Öğretmenler, sınıf rehberleri öğrencilerle güven ilişkisi kuruyor. Eğer bir baskı hissedilirse ya da öğrenci içine kapanırsa, okul içinde arabuluculuk yapılıyor. Tüm ebeveynlerin ortak isteği, çocuklarının iyi olmasıdır” dedi.

Ancak okullarda kaynak sıkıntısına da dikkat çekti: “Eğitim kurumlarında kaynaklar zaten sınırlı. Yasak gelirse, bu mevcut deneyim ve uzmanlığın etkin kullanımını zorlaştırır. Üstelik başörtüsüne erken yaşta başlanmaması gerektiğini en çok Müslüman ebeveynler söylüyor. Ama elbette baskılar var; örneğin bazı sözde ‘ahlak bekçileri’ başörtüsüz kızları ‘haram’ diyerek suçluyor.”

“TikTok vaazları bir tür entelektüel zehir”
Bu tür baskıların çoğu, sosyal medya kaynaklı olduğunu belirten Baghajati, “Bu sözde ahlak bekçileri, genellikle henüz olgunlaşmamış, TikTok’ta gördüğü bir trende kapılan genç erkekler. Bu, entelektüel bir zehir. Din dersleri artık aynı zamanda medya okuryazarlığı eğitimi demek; manipülasyonu fark edebilme yeteneğini kazandırmak gerekiyor” dedi.

“Yasak gelirse, Anayasa Mahkemesi’ne gider”
Olası bir yasağa ilişkin soruya Baghajati, “Gelirse yine Anayasa Mahkemesi’ne taşınır. Ancak o aradaki dönemde olanlar beni endişelendiriyor. Başörtülü kadınların ‘aptal, ezilmiş, iradesiz’ olarak görülmesi önyargısını pekiştirir. Ayrıca ebeveynlere ‘çocuklarınızı koruyamıyorsunuz’ mesajı verilmesi hem kırıcı hem de okul barışını tehlikeye atar” yanıtını verdi.

“Popülizme teslim olmayalım”
Kendi beklentisini ise şu sözlerle özetledi:
“Umarım akıl ve sağduyu, popülist eğilimlerden daha güçlü olur. Ama demokrasinin giderek tehdit altında olduğunu görünce bu konuda endişeleniyorum. İklim krizi, savaşlar, ekonomik zorluklar gibi ciddi sorunlarımız var. Fakat bazı siyasetçiler, bir grubun üzerine giderek toplumda sahte bir memnuniyet yaratmak istiyor. ‘Onlara haddini bildirdik’ duygusuyla halkı tatmin etmeye çalışıyorlar. Önemli olan bunun farkına varmak ve bu oyuna gelmemek.” |© Çeviri DerVirgül

Orijinal makaleyi okumak için tıklayınız [Die Presse]

Foto: Die Presse

Yayınlama: 19.10.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.