Avusturya Vatandaşlığı | Geçmişten Günümüze Zorlaşan Süreç ve Sınavın Detayları
| Adem Hüyük
Avusturya’da 1990’ların başından, Avrupa Birliği’ne [AB] katılım tarihi 1 Ocak 1995 tarihine kadar vize, oturum izni ve çalışma müsaadesi, ayrı kurumlar tarafından onaylanmaktaydı. Bu durum beraberinde bürokratik anlamda belge derleme zorunluluğu yaratır ve bir işkenceye dönüşürdü…
Göçmen, vize almak için çalıştığı işyerinden çalıştığına dair bir belgenin yanı sıra, ücret bordrosu, [Arbeits- und Lohnbestätigung] alarak yabancılar polisine sunmak zorundaydı. Ancak bu tek başına yetmiyor, İş ve İşi Bulma Kurumu’nun [AMS] verdiği çalışma izni [Arbeitsbescheinigung] belgesini de sunmak zorundaydı.
Yabancı işçilere karşı son derece katı kurallar uygulayan Avusturya, Avrupa Birliği üyesi olduğu 1 Ocak 1995 tarihinden sonra, AB yaptırımlarıyla göçmenlere karşı daha esnek yasalar uygulamaya başlamıştır.
Ancak o tarihlerde Avusturya vatandaşlığı almak son derece kolaydı…
1989 yılının son aylarında öğrenci olarak geldiğim Avusturya’da her iki yılda bir vize alıyordum. O dönem de vizeler pasaportumuza yapıştırılan pullarla anlaşılıyordu. İki pul, iki yıl demekti. 1992 yılında vize başvurusu yapılan Türkçe karşılığı “kaymakamlık” olan Bezirkshauptmannschaft polisinin bana sunduğu öneriyi, sanırım şu günlerde hiçbir göçmen duymamıştır. Vize almaya gittiğim yabancılar polis bana neden Avusturya vatandaşlığına geçmediğimi sordu. İstersen vatandaşlık işlemlerini hemen başlatabiliriz diye de ekledi.
Sınav yok, Almanca bilme mecburiyeti yok, entegrasyonun ise daha bahsi bile geçmiyordu.
Talep çok olunca vatandaşlık değer kazandı
Yugoslavya iç savaşı, Türkiye kökenli işçilerin aile birleşimi aracılığıyla başlattığı yeni bir göç dalgası, Avusturya vatandaşlığını kıymetli kılarak alınması zorlaştırıldı.
Bugün, Avusturya’da vatandaşlık sonradan kazanılmak istendiğinde, yasa oldukça net ve ayrıntılı kriterler öngörmektedir. Bu kriterler, başvuru sahibinin hem hukuki hem ekonomik hem de toplumsal açıdan entegrasyonunu temel almaktadır.
Öncelikle, ikamet şartı büyük önem taşır. Vatandaşlık başvurusu yapabilmek için kişi, yasaya uygun olarak 10 yıl boyunca Avusturya’da ikamet etmiş olmalı, bu süre zarfında en az 5 yıl oturum hakkına [Niederlassungsbewilligung] sahip bulunmalıdır. 21 yaş altındaki başvuru sahipleri için bu süre 6 ay olarak uygulanır.
Adli sicil ve ceza durumu da başvuru sürecinde kritik bir rol oynar. Küçük cezalar [3 aydan kısa hapis cezaları] genellikle sorun teşkil etmezken, ciddi idari ihlaller veya halen görülmekte olan davalar vatandaşlık için engel oluşturabilir.
Başvuru sahibinin yeterli gelire sahip olması da zorunludur. Son 6 yıl içinde en az 36 ay boyunca düzenli iş geliri, yasal nafaka veya sosyal sigorta yardımlarının kanıtlanması gerekir. Bununla birlikte, engellilik veya sürekli ağır hastalık durumunda, gelir yetersizliği vatandaşlık verilmesine engel sayılmaz.
Dil ve kültürel uyum da önemli kriterler arasındadır. Başvuru sahiplerinin Almanca bilgisi, demokratik düzenin temel ilkeleri ve Avusturya ile ilgili eyalet tarihine dair bilgi sahibi olmaları gerekir. Bu bilgiler okul eğitimi veya entegrasyon programları aracılığıyla kanıtlanabilir; aksi hâlde yazılı sınav uygulanır.
Bunların yanı sıra, başvuru sahiplerinin Avusturya Cumhuriyeti’ne olumlu yaklaşımı, kamu düzeni ve yasalar karşısında sorunsuz bir geçmişe sahip olması gerekmektedir. Hakkında geçerli ikamet yasağı veya geri gönderme kararı bulunmamalı, radikal oluşumlar veya terör örgütleri ile bağlantısı olmamalıdır.
Ayrıca olarak, Avusturya vatandaşlığının verilmesinde, başvuru sahibinin genel davranışı ve toplumsal entegrasyonu da değerlendirilir. Burada amaç, kişinin Avusturya’daki sosyal, ekonomik ve kültürel yaşama uyum sağlaması ve Avrupa demokratik değerlerini benimsemiş olmasıdır.
Bu kriterler, Avusturya’nın hem vatandaşlık hakkını hem de toplumsal düzenini koruma amacını yansıtmaktadır. Vatandaşlık başvurusunda bulunmak isteyenlerin bu şartları eksiksiz yerine getirmesi, sürecin başarılı olabilmesi için temel bir gerekliliktir.
Avusturyalıların bile bilmediği sorular var!
Göçmenlerin Avusturya Vatandaşlığına geçmeleri, onların Avusturya hakkında, tarihsel, siyasal ve kültürel bir birikime sahip olmalarını gerektiriyor. Ülke hakkında bilgi sahibi olmayı entegrasyon olarak niteleyen kanun koyucular, vatandaşlık alımlarında sorulan tarih sorularıyla adayları terletiyor. Peki ne soruyorlar?
Avusturya, her geçen gün göçmenlere vatandaşlık verilmesinin şartlarını daha da zorlaştırıyor. Almanca dil bilgisine sahip adaylar, yani günlük yaşamı sürdürebilecek düzeyde Almanca konuşabilenler, aynı zamanda siyasal, kültürel ve tarihsel konulardan oluşan teste tabi tutuluyor. Avusturya vatandaşı olmayı hedefleyenleri zorlu bir süreç bekliyor.
Vatandaşlık almak isteyenlerin, Tuna Nehri kıyılarına obalar kuran ve daha sonra yerleşik hayata geçen kavimlerin, M.S. miladın başında Roma İmparatorluğu himayesine girdiğini bilmeleri gerekiyor. Benzer şekilde, 1848 Devrimi sadece tarihsel bir bilgi değil; özümsemeyi gerektiren bir konu. Bu soruya yanıt verebilmek için, 19. yüzyılın ortasında Avrupa’da yaşanan sosyal ve ekonomik koşulları anlamak gerekiyor.
O dönemde Sanayi Devrimi büyük ölçüde tamamlanmış, sanayicilerin ve şirketlerin gelirleri artarken, köy ve kentlerde yaşayan fakir halk bu zenginlikten pay alamıyordu. İşçiler günde 13–15 saat çalışıyor, sağlıksız ve kalabalık konutlarda yaşamlarını sürdürüyordu. Aynı yıllarda Karl Marx ve Friedrich Engels, 1 Şubat 1848’de yayımladıkları Komünist Manifesto ile özel mülkiyeti kaldırıp sınıfsız bir toplum düzeni kurulması gerektiğini savundu. Devrim düşüncesi toplumun çeşitli kesimlerinde taraftar buldu ve 1848 devrimleri tüm şiddetiyle patlak verdi.
Avusturya monarşi döneminde hangi ülke ile imparatorluk kurduğunu herkes bilir. Ancak vatandaşlık adayları, bu imparatorluğun hangi koşullarda kurulduğunu ve bugünkü bağımsız ülkelerin o dönemde nasıl bir çerçevede yer aldığını da bilmek zorunda. 1866’da Prusya-Avusturya Savaşı yenilgisi ve Alman Konfederasyonu’nun dağılmasıyla Avusturya İmparatorluğu prestij kaybetti. Yıkılan monarşinin tümünü kapsayacak, içinde tüm ulusların eşit ve özerk olacağı bir federasyon yerine, Macarların baskısı sonucunda 1867’de ikili monarşi kuruldu. Yeni devletin adı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu oldu.
1918 yılında Avusturya, İslam dinini resmen tanımış ve diğer bazı dinler de resmiyet kazanmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte, Habsburg Hanedanı’nın dönemi sona ermiş ve 10 Eylül 1919’da 1. Avusturya Cumhuriyeti kurulmuştur. Vatandaşlık adayları, bu tarihi değişimleri ve savaş sonrası sonuçlarını anlamak zorundadır.
Avusturya vatandaşlığı almak isteyenler, Nazi dönemi hakkında da bilgi sahibi olmalıdır. Anayasa kapsamında Nazi sembolleri, övgü, propaganda ve ajitasyon yasaklanmıştır. Avusturya, ırkçılığı ve faşizmi fikir özgürlüğü kapsamına almadığı için, vatandaşlık başvurusunda bulunanlardan bu konuda hassasiyet beklemektedir. Testlerde, toplama kamplarının bulunduğu kasabalar ve Hitler’in zulmü hakkında sorular sorulmaktadır. Bu sorularda özellikle engelli insanlara yapılan zulüm vurgulanmaktadır. Toplum genellikle Yahudilere yapılan katliamı bilir; ancak Nazilerin engelli doğan veya sonradan engelli olan insanları yok etmesi pek bilinmemektedir.
Vatandaşlık sınavı toplam 27 sorudan oluşur ve her soru için 4 şıklı yanıt verilmesi gerekmektedir. İçişleri Bakanlığı, bazı soruların tekrar edileceğini ve benzerlerinin sınavda yer alacağını duyurmuştur. Bilgi sahibi olmak çok önemlidir; insana değer katar. Ancak bilgi dışarıdan dayatma yoluyla verilirse ters tepme riski vardır. Ezberci bir öğrenim sergilenirse, sonuç cehalet kadar tehlikeli olur. Ezberleyerek sınava girenlerin sayısı arttıkça, etrafımızda Avusturya hakkında bilgili olduğunu düşünen ama aslında bilgisiz insanların çoğalması kaçınılmazdır.| ©DerVirgül

