Haberler yapay zekâ üzerinden derlenerek okunacaksa biz neden içerik üretelim?
| Adem Hüyük
Peki, biz içerik üretmezsek, yapay zekâ bilgileri nereden derleyecek?
Daha anlaşılır olması için şöyle devam edeyim; Akademisyen, gazeteci, yazar, sanatçı ve diğer toplumsal araştırma yapan kişilerin artık kitapları, gazeteleri veya internet sayfaları ziyaret edilmez, yapay zekâ üzerinden bilgi akışı sağlanırsa, bu insanlar neden içerik üretsinler?
Örneğin, Der Virgül neden araştırma veya röportaj yapsın? Zira, okuyucu yapay zekâ üzerinden istediği içeriliğe Der Virgül sayfasına hiç girmeden ulaşabilmektedir. Bu durum, haber sitelerinin okuyucu trafiğini düşürerek ekonomik kayıplara yol açıyor.
Yapay zekalar “öğrenmek” için kullanacakları yeni veriyi nereden bulacak?
Gelecekte yapay zekâ insan içerik üreticilerini boşa çıkarırsa, yani artık insanlar özgün bilgi, analiz, yorum, sanat veya haber üretmezlerse, yapay zekâ tekrara düşerek var olan bilgileri vermeye başlayacaktır.
Yapay zekalar, mevcut internet verileriyle eğitilir — yani insanın yazdığı, çizdiği, söylediği şeylerle. Yapay zekâ “yeni bilgi” yaratamaz, sadece mevcut olanı yeniden düzenler.
Yapay Zeka Çağında Gazeteciliğin Yeni Mücadelesi: Gerçeği Kimin Anlatacağına Kim Karar Verecek?
Yapay zekânın yükselişi sadece teknolojik bir dönüşüm değil, bilgi düzeninin de yeniden inşası anlamına geliyor. Bugün haber üretiminden köşe yazılarına kadar birçok alan, artık insan eliyle değil algoritmalarla şekilleniyor. Peki bu durumda gazetecilik neye dönüşecek? Daha da önemlisi: Gerçeği kimin anlattığına kim karar verecek?
Yapay zekâ sistemleri saniyeler içinde binlerce haber üretebiliyor. Okur, artık gündemi bir muhabirin gözlemlerinden değil, bir makinenin taradığı veri yığınlarından öğreniyor. Bu hız ve hacim karşısında insan gazeteciler yavaş, pahalı ve hataya açık görünebilir. Ancak asıl mesele bu değil. Mesele, bilgi ile gerçeğin birbirinden ayrılması.
Bir yapay zekâ “olanı” aktarabilir, ama “neden olduğunu” anlayamaz.
Bir belediyenin hangi şirkete ihale verdiğini saniyeler içinde yazabilir; fakat o şirketin kiminle bağlantılı olduğunu, o kararın kimlerin çıkarına hizmet ettiğini sormaz. Gazeteciliğin özü tam da bu soruları sormakta gizlidir. Yapay zekâ bilgi üretir, ama hesap sormaz. Bu yüzden gazeteci sadece bir haberci değil, toplumun vicdanıdır.
Gelecekte bağımsız gazeteciliğin tanımı da değişecek. Eskiden medya, devletten ve sermayeden bağımsız olma mücadelesi veriyordu; artık üçüncü bir güç daha var: algoritma.
Haberlerin görünürlüğünü, okunma oranını, hatta hangilerinin “önemli” olduğunu yapay zekâ sistemleri belirleyecek. Böyle bir ortamda “bağımsız gazeteci” olmak, devlete değil, yapay zekâya karşı özgür kalmak anlamına gelecek.
Yine de karanlık bir tablo kaçınılmaz değil. Yapay zekâ, gazetecinin yerine değil, yanına konumlandığında güçlü bir araç olabilir. Belgeleri analiz eder, arşivleri tarar, verileri düzenler. Ama son sözü yine insan söylemelidir. Çünkü anlam, bağlam ve vicdan hâlâ insana aittir.
Gazeteciliğin geleceği, yapay zekâyla rekabet etmekte değil; onun ürettiği bilgiye anlam ve güven kazandırmakta yatıyor. Okur, haberi yapay zekâdan öğrenebilir; ama gerçeği, hâlâ insandan duymak isteyecektir. Çünkü gerçeğin kaynağı algoritma değil, tanıklıktır. | ©DerVirgül
