“Kral Kaybederse” İncelemesi | Gücün Maskelediği Kırılganlık

“Kral Kaybederse” isimli dizinin varlığından dahi habersizken, bizi haberdar edenler yine film ve dizileri yorumlamamızı isteyen okuyucularımız oldu.

Kısa bir araştırma sonucunda; Halit Ergenç’in başrolünde yer aldığı, zirveden düşen bir adamın hikâyesini anlatan 2025 yapımı Star TV dizisinin özellikle final bölümüyle büyük ilgi gördüğü, sosyal medya ve ana akım medyada adeta bir “furyaya” dönüştüğü görüldü. Dizinin, Gülseren Budayıcıoğlu’nun aynı adlı kitabından uyarlandığı ve Kenan Baran karakterinin psikolojik derinliğini, nihai çöküşünü merkezine aldığı da bu süreçte netleşti.

Bir yapımın kitaptan uyarlanması, çoğu zaman anlatının yapımcı ve yönetmenlerin dar perspektifine sıkışması riskini taşır. Bu nedenle diziyi izlemektense kitabı okumak daha anlamlı göründü. Türkiye’den kitabı okuyan dostların paylaştığı PDF üzerinden metni kısmen okuma imkânı buldum. Okuma süresi ile dizinin tüm bölümlerini izleme süresi kıyaslandığında, zaman tasarrufu açısından kitabın daha verimli olduğu da açık.

Gülseren Budayıcıoğlu’nun daha kitabın 11. sayfasında okura hitaben yaptığı şu tespit, metnin omurgasını baştan kuruyor:

“Hep birlikte gördük ki, biz kadınlar kendini kral zanneden erkeklerden çokça etkileniyor, hemen kapılıyor ve onlardan kopmak istemiyoruz; çünkü aşk dediğimiz şey her neyse, bize bu harika duyguyu en iyi bu tür erkekler yaşatıyor. Hatta bu aşka kapılıp ayrılık mı ölüm mü diyenlerimiz bile var.” [Kral Kaybederse / sayfa 11]

Bu cümle, roman boyunca sürecek olan narsistik erkek figürünün ve onun etrafında şekillenen ilişkisel yıkımın habercisidir.

Yunan Mitolojisinden Doğan Narsisizm

Narsisizm bugün gündelik dilde çoğu zaman “kendini beğenmişlik” olarak kullanılsa da, kavramın kökeni Yunan mitolojisindeki trajik bir hikâyeye dayanır. Bu hikâyenin merkezinde güzelliğiyle ün salmış Narkissos vardır.

Mitolojiye göre Narkissos, tanrılar tarafından eşine az rastlanır bir güzellikle yaratılmıştır. Onu gören herkes âşık olur; ancak Narkissos kimseyi sevmez, herkesi küçümseyerek reddeder. Echo perisinin ona duyduğu karşılıksız aşk ve Narkissos tarafından aşağılanması, tanrıların müdahalesine yol açar.

Bir gün Narkissos su kenarında kendi yansımasını görür ve bu görüntüye âşık olur. Gördüğünün kendisi olduğunu fark etmez. Ulaşmaya çalıştıkça yansıma kaybolur; Narkissos yemeden içmeden kesilir ve sonunda orada can verir. Ölümünden sonra bedeninin yerinde narcissus [nergis] çiçeği açar.

Bu mit, insanın kendi benliğine duyduğu aşırı hayranlığın nasıl bir yok oluşa dönüşebileceğini anlatan en eski metaforlardan biridir.

Mitolojiden Psikolojiye: Narsisizmin Kavramsal Dönüşümü

Narkissos’un hikâyesi yüzyıllar boyunca yeniden yorumlandı. Modern psikolojide narsisizm kavramını sistematik biçimde ele alan isim ise Avusturyalı Sigmund Freud oldu.

Freud’a göre her insanda belirli ölçüde “normal narsisizm” vardır. Ancak bazı bireylerde benliğe yapılan yatırım aşırı düzeye çıkar ve bu durum patolojik narsisizme dönüşür. Freud bu durumu, Narkissos’un sudaki yansımaya duyduğu takıntıyla sembolik olarak açıklar:

Kendine bakma, kendini idealize etme, imgeye kapılma.

İnsanın kendine aşırı yönelişi, dış dünyayla bağlarını koparması ve sonunda yalnızca kendiyle baş başa kalması… Tıpkı “Kral Kaybederse” romanında olduğu gibi.

Romandaki özne erkek bir narsisttir; ancak narsisizmin cinsiyetle sınırlı olmadığı, her bedende bir davranış bozukluğu olarak ortaya çıkabildiği de açıktır.

Kenan Karakteri: Dışarıda Parlak, İçeride Çorak

Romanın merkezindeki Kenan, dışarıdan bakıldığında başarılı, güçlü, kendine güvenen ve kadınlar tarafından hayranlıkla izlenen bir erkek figürüdür. Ancak anlatı derinleştikçe bu parlak imgenin arkasında çözülememiş travmalar, duygusal yoksunluk ve derin bir boşluk olduğu ortaya çıkar.

Kenan’ın kişilik yapısı; narsistik özellikler, bağlanma sorunları, manipülasyon ve yoğun kontrol ihtiyacıyla örülüdür. Budayıcıoğlu, bu özellikleri Kenan’ın çocukluğuna ve aile içi dinamiklerine dayandırarak açıklar. Böylece karakter yalnızca bireysel değil, toplumsal erkeklik kalıplarının bir ürünü hâline gelir.

Çocukluk Travmalarının Yetişkinliğe Sızması

“Kral Kaybederse”, travma psikolojisini didaktik bir dille anlatmaz. Travmaların yetişkinliğe nasıl sızdığını, ilişki seçimlerini ve davranış örüntülerini nasıl biçimlendirdiğini hikâye üzerinden gösterir.

Kenan’ın çocukluğunda yaşadığı sevgi eksikliği ve otoriter aile yapısı, yetişkinliğinde sevgiyi güçle ikame eden bir kişilik yaratır. Terapi sahneleri, okura Kenan’ın savunma mekanizmalarını görme imkânı sunar.

Terapi Odasının Edebiyata Dönüşmesi

Budayıcıoğlu’nun romanlarını ayıran temel özelliklerden biri terapi odasının anlatıdaki merkezi rolüdür. Psikiyatrist anlatıcı figürü, karakter ile okur arasında bir köprü kurar. Bu teknik romanı hem kurgu hem de vaka anlatısı arasında konumlandırır.

[Bu yöntemin anlatıya klinik bir ton kattığını düşünen eleştirmenler olsa da], geniş bir okur kitlesi bu yaklaşımı romanın ayırt edici gücü olarak görmektedir.

Erkeklik Krizi ve “Kral” Metaforu

“Kral” metaforu, toplumun erkeklere yüklediği güç, kontrol ve duygusuzluk beklentisini temsil eder. Roman bu metaforu yıkarak erkekliğin ne denli kırılgan bir zemine kurulduğunu gösterir:

  • Duyguların bastırılması • Başarı baskısı • Kontrol ihtiyacı • Çöküşün kaçınılmazlığı

Dışarıdan güçlü görünenin aslında en kırılgan olan olduğu, güç maskesi düştüğünde insanın kendi boşluğuyla yüzleştiği vurgulanır.

Kadın Karakterler ve İlişkisel Şiddet

Roman yalnızca Kenan’ı değil, onunla ilişki kuran kadınları da görünür kılar. Kadın karakterler çoğunlukla iki uçta yer alır: Kenan’ın manipülasyonuna kapılanlar ve ona direnenler. Ancak her iki grup da psikolojik yıpranmadan payını alır.

Budayıcıoğlu, psikolojik şiddetin görünmezliğini ve ilişkisel istismar döngülerini güçlü bir toplumsal eleştiriyle ortaya koyar.

“Kral Kaybederse”, yalnızca bir adamın düşüş hikâyesi değildir. Toplumsal rollerin bireyi nasıl bir kapanın içine sürüklediğini, travmalarla yüzleşmeden kurulan gücün ne kadar kırılgan olduğunu gösteren çok katmanlı bir anlatıdır.

Roman; erkeklik normlarını sorgulayan, narsisizmin yıkıcı etkilerini görünür kılan ve okuru kendi içsel yüzleşmesine davet eden güçlü bir metin olarak değerlendirilebilir. | ©DerVirgül

“Hem kendini bitirdin hem de kadınları… Ama senin hikâyen pek çok kralı tahtından indirdi. Meğer senin gibi ne çok kral varmış bu ülkede! Ve ne çok kadın bu krallara hayatını vermiş.

Kral o kadar yakışıklı, o kadar varlıklı, o kadar ulaşılmaz ki. Bir Yunan tanrısı gibi dolaşıyor kendisine hayran kadınların arasında. Handan, Fadi, Özlem ve diğerleri… Hepsi hayran, hepsi ölesiye tutkun Kral’a. O ışıltılı hayatın içinde, Kral’ın yanı başında, onun insanı sarhoş eden kokusunu içlerine çekerek yaşayabilmek için her şeyi yapmaya hazırlar. Oysa bilmiyorlar ki, Kral’ı kral yapan onların bu tutkusu…”

Yayınlama: 13.12.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.