Unutmak mı, Hatırlamak mı Daha Zor?

| Adem Hüyük

Unutmak ve hatırlamak gibi zihinsel ve duygusal düşünce eylemleri, insan tarafından başarıldığı zaman görülebilen ve tanımlanan iç dünya hesaplaşmasının bir sonucudur.

Bu nedenle her insan bu soruya sübjektif yaklaşmanın ötesine geçemez; zira kişinin deneyimlerine, yaşanılan olaya ve psikolojik durumuna göre yanıt değişebilir.

Bugün gördüğüm bir paylaşımda, filmden alındığı anlaşılan birkaç saniyelik görüntüde şöyle bir diyalog geçiyor:

“Unutmak mı daha kolay, yoksa hatırlamak mı? Unutmak zaman gerektiren bir şey. Ama hatırlamak bir an!”

 

Bu sorunun yanıtı konusunda genel bir kanı kendisini göstermektedir. Keza film sahnesinin verdiği mesaj da bu yönlüdür. Bu soruya yanıt verenlerin akıllarına ilk olarak karşı cinse duyulan sevgi ve aynı duyguda alınamayan karşılık nedeniyle unutmak zorunda kalmak gelmektedir. Aslında soru, manipüle edilerek Arabesk bir karaktere büründürülmektedir.

Soruya bu şekilde yaklaşanlar için, soru artık ağlamaklı bir ses tonuyla sorulurken gözlerin yaşarmasıyla, yanıt kaderci bir yaklaşımla zaten verilmiş olmaktadır: “Unutmak.”

Ancak aradan belirli süre geçmesi, sevginin bitmesi ve başka birine duyulan sevgi sayesinde bir önceki sevginin hatırlanması, ne kadar kolay olabilir? Burada altını çizmek istediğim şudur: Hatırlamak “dışsal bir etki” olmadan çok zordur. Örnek verecek olursak; yeni birisine sevgi besleyen kişi, eski sevdiğini görene kadar hatırlaması olasılıklar arasında değildir. Zira bu kişi, unuttuğunu dahi yeni sevginin etkisiyle unutmuş olacaktır.

“O halde birlikte hatırlarız”

Hastaneden yeni çıktığım ilk üç ay, Almanca dahil yakın tarihe dair birçok yaşadığımı unuttuğumu fark ettim.
Evdeki kitaplarımı karıştırırken kendime sordum: “Ben bunların hepsini okumuş muydum?”
Küçük bir kütüphaneyi andıran kitaplarıma olan bağlılığımı hatırlıyordum ama hepsini de okumuş olamazdım.

Dikkatimi çeken üç kitabı, sanki birilerine verecekmişim gibi ayırdığımı fark ettim.
Üç kitabın da yazarı aynıydı: Platon…
Devlet, Platon Diyalogları ve Platon’un Aşkı.

Üçünü de okuduğumu hatırladığım gibi, Platon ve Sokrates’e dair başka kitapların da zihnimde yer ettiğini fark ettim. İşte o an aklıma, Sokrates ile Platon’un ilk karşılaşmasında geçtiği rivayet edilen sözler geldi: “O halde birlikte hatırlarız.”

Platon, Sokrates’ten öğrenmişti: Bilgi, aslında ruhun hatırladığıdır. İnsan doğarken bildiklerini unutur, sonra yaşam boyunca tekrar hatırlamaya çalışır. Benim durumum da buna çok benziyor: Unuttuğum dil, unutulan bir bilgi değil; ruhumda hatırlamayı bekleyen bir hafıza gibiydi.

Belki de felsefi olarak cevap şudur: Hatırlamak tek başına güçtür; unutmak ise tek başına hüzün. Ama hatırlama ve unutma, birlikte yaşandığında anlam kazanır.

Benim unuttuklarımı hatırlamam, sadece onları var eden kelimeleri geri getirmiyor; yılların birikmiş sessizliğini, emeğini ve hayatın hatırlanmayı bekleyen yanını da gün yüzüne çıkarıyor.

Benim cevabım şu: Ne unutmak, ne hatırlamak kolaydır. Asıl zor olan, ikisinin arasında yaşamayı öğrenmektir. Ve belki de asıl umut, unuttuğumuzun bir gün yeniden kapımızı çalabilmesindedir — birlikte hatırlayabilmemizde.| ©DerVirgül

Yayınlama: 07.09.2025
Düzenleme: 07.09.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.