Yanlış Bilgi ve Sosyal Medya | Eleştirel Düşünme ve Bilinçli Tüketimin Önemi

| Adem Hüyük

Günümüz dijital çağında sosyal medya, bilgiye erişimi kolaylaştırırken yanlış ve gereksiz bilgi yayılımını da olağanüstü ölçüde hızlandırmaktadır.

İlginç bir paradoksla karşı karşıyayız: Bilim insanları ve toplum yararına çalışan uzmanlar tarafından üretilen faydalı içerikler çoğu zaman yüzlerce ya da binlerce kişiye bile ulaşamazken; anlamsız, abartılı, hatta yanlış içerikler milyonlarca kullanıcıya kısa sürede yayılabilmektedir. Bu makale, sosyal medyada yanlış bilgiye yönelimin nedenlerini ve bu durumu azaltmaya yönelik çözüm yollarını ele almaktadır.

Okuyucuların Karmaşık İçeriklerle Etkileşimi ve Tedirginlikleri

Bilim insanlarının, akademisyenlerin ve toplum için yararlı içerik üreten kişilerin sosyal medyada ilgi görmediği artık bilinen bir gerçek. Buna karşın, ne anlattığı anlaşılmayan veya içeriği tamamen boş olan paylaşımlar üzerinden rant sağlayan fenomenler milyonlarca beğeni ve takipçi kazanabiliyor.

Konuyu biraz daraltacak olursak; Avusturya ana akım medyasına baktığımızda, ülkenin gündemini belirleyen ve oldukça profesyonel işler yapan gazetelerin, üçüncü sayfa haberlerine odaklanan bulvar medyası kadar okunmadığı ve sosyal medyada benzer ilgiyi görmediği görülüyor.

Peki, rakamsal üstünlük onların toplum için daha iyi işler yaptığı anlamına mı geliyor?

Tabii ki hayır.

Hiçbir becerisi olmayan fakat cesaret isteyen davranışlar sergileyen kişilerin, bu davranışların kendilerine veya topluma ne gibi fayda sağladığını düşünmeden yarattıkları içeriklerin ödüllendirilmesi, toplumsal yozlaşmayı daha da derinleştiriyor.

Bu durum yalnızca eğitim seviyesiyle açıklanamaz. Yanlış haberin hızlı yayılması ve değer üretmeyen içeriklere gösterilen yoğun ilgi, daha derin bir psikolojik ve teknolojik zemine dayanır. Eğitim düzeyi tek başına koruyucu değildir; eleştirel düşünme, bilimsel okuryazarlık, kaynak çeşitliliği ve bilinçli medya tüketimi, bireyleri yanlış bilgilere karşı dirençli kılan temel becerilerdir.

Dijital medya, okuyuculara çok çeşitli bilgi sunsa da, aynı zamanda karmaşık ve derin içeriklerle karşılaşma ihtimalini artırır. Gözlemler gösteriyor ki insanlar anlamadıkları veya kendilerini yeterince hazırlıklı hissetmedikleri içeriklerden uzaklaşma eğiliminde. Bu davranış, çoğu zaman yanlış anlaşılma veya eleştirilme kaygısıyla birleşiyor ve okuyucuda doğal bir tedirginlik yaratıyor. Burada söz konusu olan duygu bir “eziklik” değil, bilinmezlik ve sosyal kaygıdır.

Okuyucu, karmaşık bir içerikle karşılaştığında zihninde hızlı bir değerlendirme yapar: Eğer anlamadığını hissederse, daha güvenli ve basit içeriklere yönelir. Bu, insan beyninin doğal bir koruma mekanizmasıdır. Derin analizler ve kapsamlı köşe yazıları kısa sürede kavranamadığında, kişide geçici bir yetersizlik hissi oluşabilir. Bu, öğrenme sürecinin olağan bir parçasıdır ve kişisel değersizlikle hiçbir ilgisi yoktur. Sonuç olarak, okuyucunun karmaşık içerikten uzaklaşması bilgi işleme kapasitesi ve deneyimine bağlı bir tepkidir.

Medya, bu durumu anlayışla karşılayıp içeriklerini daha erişilebilir, görsel destekli ve adım adım ilerleyen bir yapıda sunduğunda okuyucular karmaşık içeriklere daha fazla güvenle yaklaşır. Bu yaklaşım hem bireysel öğrenme deneyimini güçlendirir hem de analitik içeriklerin değerini korur.

Sosyal Medya ve İnsan Psikolojisi

Algoritmalar ve Rant Ekonomisi

Sosyal medya platformlarının gelir modeli, kullanıcıların ekranda geçirdiği süreye dayanır. Bu nedenle algoritmalar, duygusal etki yaratan, şaşırtıcı ve hızlı tüketilen içerikleri öne çıkarır. Derin ve analitik içerikler ise daha az etkileşim aldığı için görünürlük kazanamaz.

Duygusal Tetikleyiciler

İnsan beyni tarihsel olarak dramatik, beklenmedik ve tehlike sinyali taşıyan bilgilere karşı duyarlıdır. Yanlış veya abartılı içerikler bu duygusal sistemi hızla tetikler; beğeni, şaşkınlık veya öfke gibi anlık duygular oluşturur. Oysa faydalı ve derin içerik zihinsel çaba gerektirir ve anlık ödül sağlamaz.

Bilişsel Kolaycılık ve Viral Etki

Beyin, enerji tasarrufu yapmak için zihinsel çaba gerektiren bilgiden kaçınır. Bu nedenle derin analiz gerektiren bilimsel içerikler yerine kısa ve kolay sindirilen içerikler tercih edilir. Sosyal öğrenme etkisi sayesinde başkalarının paylaştığı içerik daha güvenilir görünür; bu da yanlış bilginin yayılımını hızlandırır.

İnsanlar, anlamadıkları ve karmaşık buldukları içeriklerden uzaklaşarak basit ve tanıdık medyayı tercih ederler. Bu uzaklaşmanın temelinde çoğunlukla yanlış konuşma veya yanlış yorum yapma kaygısı yatar. | ©DerVirgül

A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.