Şule Çet davasında kadınların mücadelesi sonuç getirdi

Şule Çet’in ölümünü ‘İki erkekle lüks plazaya girdi sonrası…’ başlığı ile duyuran medyaya ve olayı ‘basit bir intihar meselesi’ olarak anlatan sanıklara karşı kadınların mücadelesi kazandı.

Şule Çet davasında kadınların mücadelesi sonuç getirdi

Buse VURDU /Ankara

Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet, 29 Mayıs 2018 günü Ankara’da bulunan Yelken Plaza’nın 20’nci katından düşerek yaşamını yitirdi.

Şule’nin ölümünü birçoğumuz ana akım medyanın “İki erkekle lüks plazaya girdi” başlıklarıyla öğrendik. Olayın ardından gözaltına alınan sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akand, ilk ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.

Ana akım medyanın Şule’nin ölümünü magazinleştiren ve meşrulaştıran haberleri ise günlerce devam etti.

Şule’nin ölümünden bu yana bir buçuk yıl, ilk duruşmadan bu yana ise tam 10 ay geçti. Şule Çet davası bugün itibariyle sonuçlandı.

Bir yıla yakın süredir devam eden duruşmalarda Şule’nin ölümünün intihar değil cinayet olduğu, Şule’nin plazada alıkonulduğu ve cinsel saldırıya uğradığı açığa çıktı.

Sanıklardan Çağatay Aksu müebbet hapis ve 12 yıl 6 ay hapis cezası, sanık Berk Akand ise 18 yıl 9 ay hapis cezası aldı.

KADINLARIN ISRARI VE DİRENCİ SONUÇ GETİRDİ

Şule’nin davası, her ne kadar sanıkların ikisi için de istenen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmemiş de olsa, kadınların mücadelesi ve dayanışmasıyla kazanılan örnek bir dava oldu.

Sanıkların, cinayete intihar süsü vererek karakoldan ellerini kollarını sallayarak çıktığı ilk dönemden müebbet hapis cezası aldıkları sonuca, bu davayı “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” diyen kadınların ısrarı ve direnci getirdi.

Kamuoyu tepkisi olmaksızın kadın katillerinin, tecavüzcülerin yargılanmadığı, yargılansa dahi hak ettiği cezayı almadığı herkesin malumu olan bir ülkede, müebbet hapis cezasıyla sonuçlanan bu dava, en çok da kadınların kendi yaşamlarına sahip çıkma davası oldu.

BUNU HATIRLAYALIM

Davanın sonuçlanmasının ardından sosyal medyada birçok hesap tarafından, ana akım medyanın yukarıda bahsettiğimiz haberleri yeniden gündem edildi. Kadın cinayetlerinde medyanın dili ve sorumluluğuna ilişkin birçok tartışma yürütüldü.

Ben burada, Şule Çet cinayeti özelinde bir şeyi daha hatırlatmak istiyorum: Şule’nin ölümünden birkaç gün sonra, 2 Haziran 2018 günü “İki erkekle lüks plazaya girdi sonrası…” başlığı atan Milliyet’e karşı, 4 Haziran 2018 günü Şule’nin arkadaşlarının sesini başlığına taşıyarak “Şule’nin ölümü intihar değil cinayet” diyen Ekmek ve Gül…

Bunu neden hatırlatıyorum?

Hikayenin sadece küçük bir kısmından bahsedeceğim…

Şule’nin arkadaşları tarafından yazılan, Ekmek ve Gül’ün de sitesine taşıdığı bu mektup, ODTÜ’de bir toplulukta yan yana gelen kadınların sözünün ulaşabildiği, Şule’nin arkadaşlarından biri tarafından ulaştırıldı.

ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu’nun Kadın Çalışmaları Grubu’ndan kadınlara ulaşan Şule’nin arkadaşları, Şule’yi suçlayan başlıklar karşısında cinayet şüphelerini dile getirebilmek, soruşturmanın genişletilmesini sağlayabilmek için dört bir koldan çalışıyordu.

ADIM ADIM DAYANIŞMA

Şule’nin arkadaşlarının olayı ‘basit bir intihar vakası’ gibi göstermeye çalışanlara karşı öfkesini ve bunun karşısında bir şeyler yapma isteğini hep beraber paylaştık.

Cinayet şüphesine ilişkin birçok haber yapıldı, görüş alındı.

Aileyle, avukatlarla görüşüldü, hiçbir detay atlanmadı.

ODTÜ’deki kadınlar kendi üniversitelerindeki topluluklardan başlayarak Türkiye’nin dört bir yanındaki kız kardeşlerine ve üniversite öğrencilerine “davanın takipçisi olma” çağrısı yaptı, bir imza kampanyası başlattı.

Katillerin hiçbir ceza indiriminden yararlanmadan cezalandırılması talep edildi. 14 üniversiteden onlarca topluluk tarafından imzalanan metinde “Katiller cezalarını bulana kadar, gerçek adalet sağlanana kadar bu davanın takipçisiyiz.

Bir kişi daha eksilmeyeceğiz!” denildi.

Neredeyse bir yılı bulan dava sürecinde duruşmalara hep birlikte gidildi; eylemlerde, yürüyüşlerde “Şule Çet için adalet” dövizleri hep en önlerdeydi.

Genç kadınlar Şule’nin davasını kendi davaları olarak sahiplenirken birlikteliklerini de güçlendirdiler.

Davanın karar duruşmasında da adalet talebiyle adliye salonlarında yan yanaydılar…

Şule Çet davası, kadınlar olarak yan yana gelebileceğimiz alanları yaratmanın, adaletsizliğe karşı koyabileceğimiz birliktelikler oluşturmanın, kadınların sesini, sözünü büyüten yayın organlarını sahiplenmenin, inadın, direncin önemini gösteren bir örnek oldu.

Şule’nin karar duruşmasına giderken bir başka kız kardeşimizin ölüm haberini almamız ise bu birliktelikleri ve olanakları geliştirmenin, güçlendirmenin, çok daha kararlı durmanın ihtiyacını önümüze koydu./ekmekvegul.net

Yayınlama: 05.12.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.