Graz ve Siyaset | Şefkatli Cumhuriyetçilik

Empati ile Aşırı Gösteriş Arasında: Devletin zirvesindeki kişilerin felaket anlarında nasıl davranmaları gerektiğine dair bir kılavuz yok. Ancak Graz’daki okul saldırısı sonrasındaki tutum, uygun ve hatta örnek niteliğinde olarak hatırlanacak gibi görünüyor.
Geçtiğimiz salı günü saat 12.30’da, hükümetin önde gelen isimleri Christian Stocker, Andreas Babler ve Beate Meinl-Reisinger’in gazetecilerle görüşerek turkuaz-kırmızı-pembe hükümetin 100 günlük sürecine dair olumlu bir bilanço sunmaları planlanıyordu. Ancak Graz’daki bir okulda silahlı saldırı olduğuna dair haberin ulaşması ve ölü sayısının dakikalar içinde artması üzerine bu plan hızla rafa kaldırıldı. Basın toplantısı iptal edildi, başbakanın şoförüyle iletişime geçildi. Christian Stocker’ın tek yapması gereken üstünü değiştirmekti. Görünüşe göre başbakanlıkta uygun bir siyah takım elbise ve siyah kravat hazır bekliyordu. Ardından Graz’a hareket edildi. Yolda başbakan, daha sonra söyleyeceklerini yazılı olarak hazırladı.
Saat 15.00’te Christian Stocker Graz’da gazetecilerin karşısına çıktı. Yanında ÖVP İçişleri Bakanı Gerhard Karner, Steiermark Eyaleti FPÖ Valisi Mario Kunasek, NEOS Eğitim Bakanı Christoph Wiederkehr, SPÖ Devlet Sekreteri Jörg Leichtfried ve Graz’ın KPÖ’lü Belediye Başkanı Elke Kahr vardı. Tüm partilerden siyasetçiler, görüntülerle de verilen mesajda olduğu gibi, acıda birleşmişti. Polis teşkilatının üst düzey yöneticileri de hazır bulunuyordu.
Başbakan şöyle konuştu: “Bu akıl almaz eylem, dokuz insanı bir anda hayattan kopardı. Tüm Avusturya’nın hissettiği acıyı, şok ve yas duygusunu anlatacak kelimeler yok. Ülkemiz şu an dehşet içinde donup kaldı.” Steiermark Eyalet Başkanı Mario Kunasek’in ise sesi titreyerek söylediği şu sözler daha da etkileyiciydi: “Yeşil kalp – ağlıyor.” Bu sözün ülkenin kolektif hafızasına kazınacağı söylenebilir.
Daha sonra hükümet ortaklarının diğer iki önemli ismi Andreas Babler ve Beate Meinl-Reisinger de Graz’daki anma ayinine katıldı. Ertesi gün ise Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, olayın yaşandığı şehirdeki yas etkinliklerine katıldı ve yerinde ifadeler kullandı.
Üç Günlük Ulusal Yas
Olayın ardından üç günlük ulusal yas ilan edildi. Federal hükümet tüm etkinliklerini iptal etti. Steiermark dışındaki eyaletler ilk etapta nasıl bir yol izleyeceklerini tam bilemeseler de sonunda saygı ve muhtemelen olumsuz tepkilerden duyulan kaygı ile harekete geçtiler. Örneğin Aşağı Avusturya Eyalet Başkanı Johanna Mikl-Leitner, Çarşamba günü Wachau Avrupa Forumu’nun açılışına katılımını iptal etti. Yukarı Avusturya eyaleti de Viyana’da cumartesi günü yapılması planlanan balo ve Eyalet Başkanı Thomas Stelzer’in davetini iptal etti. Viyana Eğitim Müdürlüğü ise okullara, üç günlük yas boyunca tüm okul şenliklerini, kutlamaları ve spor etkinliklerini iptal etmeleri veya ertelemeleri yönünde “ısrarlı tavsiyede” bulundu. Elbette bunların hepsi yapılabilir; ancak muhtemelen yapılmasa da olurdu.
Siyasetçilerin Felaket Anlarındaki Görünüşleri ve Konuşmaları: Bu, empati ile istismar arasında bir denge yürüyüşüdür. Graz’daki örnekte, siyasiler – hem federal hem eyalet hem de belediye düzeyinde – bu sınavı yerinde bir şekilde geçti. Ne aşırı dramatikti, ne kalıp laflarla doluydu; aksine samimi ve empatikti. Aynı zamanda profesyonel bir düzeydeydi, kamuoyuna krizi yönetebildikleri ve ne yapılması gerektiğini bildikleri izlenimini verdiler.
1998’de Lassing’deki maden kazasında Waltraud Klasnic’in performansı felaketlerde bir siyasetçinin nasıl davranması gerektiğine dair örnek olarak kabul edilir. “Tüm ülke ağlıyor,” demişti gözyaşları içinde, mağdur yakınlarını teselli etmeye çalışmıştı. Bu, ona “eyaletin annesi” unvanını kazandırmıştı. Fakat bu itibar uzun ömürlü olmadı; Klasnic, Herberstein hayvanat bahçesiyle ilgili mali skandalda siyaseten sarsıldı.
2020’deki Viyana terör saldırısının ardından dönemin İçişleri Bakanı Karl Nehammer’in kararlı ve duygusal konuşması da övgü almıştı. Kimse ondan böyle bir konuşma beklememişti. Ancak daha sonra eleştiriler geldi: güvenlik birimlerinin saldırı öncesi Müslüman Kardeşler’e yönelik operasyonlara çok fazla odaklanmış olması nedeniyle saldırıya yeterince hazırlıklı olunmadığı ileri sürüldü.
Klima’nın “En Kötü Durumu”
Siyasi kriz yönetimi açısından en olumsuz örnek olarak ise halen, SPÖ’lü dönemin başbakanı Viktor Klima’nın 1997 sel felaketi sırasında giydiği çizmelerle verdiği “aşırı gösterişli” poz gösteriliyor.
Öte yandan trajik olaylar, siyasi kariyerlerin başlangıcı da olabilir. Örneğin 2015 Ağustos’unda Burgenland’da Parndorf yakınlarında bir kamyonun içinde 71 boğulmuş mülteci cesedi bulunmuştu. O sırada Burgenland Eyalet Polis Müdürü olan Hans Peter Doskozil’in sakin ve sorumlu tavrı – ve genel olarak mülteci krizi yönetimi – onu siyasi olarak daha yüksek görevlere taşıdı. Önce Savunma Bakanı, sonra Eyalet Başkanı oldu. Az kalsın SPÖ genel başkanı da olacaktı.
Graz olayında siyasetçilerin ortaya koyduğu performans, felaketlere nasıl uygun bir şekilde yaklaşılması gerektiği ölçüsünde en üst seviyelere yerleştirilecek gibi. Ancak siyasetçilerin asıl görevi felaketlerden sonra kamera karşısında konuşmak değil, devlet kurumlarının kriz anlarında işlevsel olmasını sağlamaktır. Bunun dolaylı bir takdiri de Graz’taki “Kleine Zeitung” gazetesinin genel yayın yönetmeni Hubert Patterer’den geldi: “Doğrudan olaya müdahil olan tüm makamlar, kurumlar ve örgütler olağanüstü düzeyde bir profesyonellik sergiledi.” | ©DerVirgül