Instagram üzerinden entegrasyon | ÖVP paylaşımı ve SPÖ’ye yüklenme
ÖVP ile SPÖ arasındaki daha küçük fay hatları, toplumların kendi içindeki daha büyük kırılmalar: Halk Partisi’nin [ÖVP] yaptığı bir Instagram paylaşımının neden ciddi ve zor bir konuyu ele almak için pek uygun olmadığı ve “hissedilen gerçeklerin” de öylece yok olup gitmediği üzerine. Geçtiğimiz hafta perşembe günü kamuoyu araştırmacısı Peter Hajek ile ÖVP Entegrasyon Bakanı Claudia Plakolm, sözde Entegrasyon Barometresi’ni tanıttı.
Şaşırtıcı biçimde, adını veren konu Avusturyalıların en büyük üç endişesi arasında yer almadı. İlk sırada enflasyon, ardından bakım hizmetleri ve sağlık sistemiyle ilgili kaygılar ve fazla baskılayıcı olarak algılanan vergi yükü geliyor. Dördüncü sırada İslamcılığın yayılması korkusu, beşinci sırada ise mültecilerin ve göçmenlerin yetersiz entegrasyonunun yarattığı yük bulunuyor.
Buna rağmen ÖVP, Instagram üzerinden “Biliyor muydun, insanların üçte ikisi Müslümanlarla birlikte yaşamayı zor buluyor?” sözlerini içeren çarpıcı bir paylaşım yapmaya karar verdi. Daha büyük bir sağ popülist partiyle rekabet hâlinde olan bir siyasi parti olarak bunu yapmak mümkün. Ama şart değil.
Bu hamlenin, sonradan bazı çevrelerde iddia edildiği gibi, ileride kurulabilecek bir turkuaz-mavi [ÖVP–FPÖ] koalisyon için bir ön hazırlık olduğu yorumu ise kesinlikle fazla abartılı olur.
Die Presse gazetesinden Oliver Pink’in makalesine göre paylaşım, başka bir açıdan bakıldığında da görmezden gelinebilirdi. Partilerin gün boyunca yüzlerce paylaşım ve açıklama yaptığı düşünülürse, bu da onlardan biri olarak geçip gidebilirdi. Ancak koalisyon ortağı SPÖ bunu yapmamayı seçti. Normalde günlük siyasette daha temkinli olan Maliye Bakanı Markus Marterbauer, kendi paylaşımında ÖVP’nin kelime seçimi için gösterişli biçimde özür diledi ve böylece meseleyi asıl büyüten adım atılmış oldu.
Bu tür paylaşımların sorunu şu: Ciddi ve zor bir mesele parti politikası düzeyine indirgeniyor ve böylece sakin bir biçimde tartışılamaz hâle geliyor. Çünkü ankette Müslümanlarla birlikte yaşamayı zor bulduğunu söyleyen yüzde 66’lık kesim ortadan kaybolmuyor. Bunlar, bir bakıma, “hissedilen gerçekler”.
Ayrımı netleştirmek için şunu da eklemek gerekir: Söz konusu ankete göre iş ortamında yerli halk ile göçmenler arasındaki birlikte yaşam belirgin biçimde iyileşmiş durumda. Kişisel deneyimle de şunu söylemek mümkün: [Spor] kulüplerinde de bu birliktelik genellikle sorunsuz işliyor. Buradan şu sonuç çıkarılabilir: İnsanlar [üretken biçimde] birbirine yaklaştığında, karşılıklı saygı ve takdir—entegrasyon dâhil—işliyor.
Ancak günümüzün çeşitli toplumlarında adının konması gereken sorunlar da var. Bunlar, birçok insanın birbirine yaklaşmak yerine kendi balonlarında yalıtılmış biçimde yaşamasıyla bağlantılı. Ve bu durum, hoşumuza gideceğinden daha ciddi sonuçlar doğurabilir. Meslektaşımız Burkhard Bischof, pazartesi günü bu gazetede, Avrupa ve ABD’nin iç savaşlara doğru sürüklendiğini öngören Anglo-Sakson akademisyenlerin senaryolarını ele aldı. Buna göre neden, birçok toplumun etnik ve dinsel fay hatları boyunca bölünmesi. Milliyetçiler post-milliyetçilere karşı. Yerli halk göçmenlere karşı. Arka planda ise başıboşlaşan kentler, artan kent-kır karşıtlığı ve insanların kendi algıladığı refah kaybı var.
Dolayısıyla bu fay hatlarını daha da büyütmemek gerekir. Ama var olduklarını da görmezden gelmemek şart.| ©DerVirgül
