Gazeteci olmayan bir ortamda gazeteci sanılan kişi | “Ben”
Gazeteci olunmaz, olunur…
Ama ben, bir fotoğraf makinesi ve avcı yeleğine benzeyen muhabir yeleğiyle gazeteci olunabileceğini sandığım 1995 yıllarında gönlümü verdim bu mesleğe. Yine de gerçek bir gazeteci olmaya beni iten şey, 8 Ocak 1996 tarihinde İstanbul’da yaşadığım bir olay oldu.
İstanbul’a Avusturya’dan gelmiştim. İstiklal Caddesi’nde, Galatasaray Lisesi’ni biraz geçince sağda, altıncı katta bulunan “Evrensel Kültür Merkezi” tatillerde uğrak yerimdi. Kendimi gazeteci sandığım o yıllarda, ilk polis copunu da orada yemiştim. Galatasaray Lisesi önünde, “Cumartesi Anneleri” eylemini takip ederken…
1995 yılının 1996’ya devrildiği o kış, Türkiye cezaevlerinde iki devrimci tutuklunun öldürülmesi ülke gündemini sarsmıştı. Cenazeler İstanbul’da kaldırılacaktı ve bu durum hem valiliği hem emniyeti alarma geçirmişti. Olası bir polis müdahalesi bekleniyordu.
8 Ocak 1996 sabahı, Evrensel Kültür Merkezi’nde, cenazeye gitmek istediğimi söyledim. Ancak İstanbul’u ve Türkiye’yi yeterince tanımadığım gerekçesiyle gitmemem istendi. Kabul ettim. Dayımın yanına, Esenler’e gideceğimi söyleyerek merkezden ayrıldım.
Yolda yürürken bir düşünce sardı zihnimi: “Gazeteci olarak gitmemem istendi ama ben sıradan biri olarak gidebilirim.” O an yönümü değiştirdim ve cenazenin yapıldığı bölgeye doğru ilerledim.
Metin abi hemşerimdi. Belki onu bulurum, birkaç fotoğraf çekerim diyerek o kalabalığın içine karıştım.
Aynı gün, cezaevinde öldürülen iki tutuklunun cenazesini izlemek isteyenler arasında yer alan Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, gözaltına alınan yaklaşık bin kişi arasındaydı. “Gazeteciye özel muamele” diyen polisler tarafından dövülerek öldürüldü.
Ben oradaydım. Öldürülmesine tanık olmadım ama sonradan öğrendim ki, o dövülerek öldürülürken ben sadece 50 metre ötedeymişim. Hayatım boyunca o mesafeyle yaşadım.
O gün kendime bir söz verdim: Gazeteci olacağım.
O günden beri gazeteci olmaya çaba gösteriyorum.
Kim bilir, belki de Metin olamadığımdan, olmanın peşinde koşuyorumdur…
Bu nedenle gazetecilikte büyük bir savunmam ya da iddiam yok.
Kimileri beni kibirli sanabilir.
Kimileri, onları küçümsediğimi düşünebilir.
Kimileri için bir tehdit unsuru sayılabilirim.
Kimilerine göreyse bilinçli, ne yaptığını bilen biriyimdir.
Ama aslında, gerçek gazetecilerin olmadığı bir ortamda gazeteci sanılıyorum.
Gerçek bu.
Yoksa, hâlâ Metin olmanın peşinde neden koşayım ki?