Viyana, Ankara’nın İşaretini Yasaklıyor

Ankara mevcut iktidar partisinden birisi veya Ankara mevcut iktidarının iktidarda kalması için ona destek veren Milliyetçi Hareket Partili bir siyasetçi, 2019 yılı ortalarında Avusturya’ya her hangi nedenden dolayı ziyarete gelmiş bulunsa ve yine bu siyasetçileri karşılayacak olan, göçmen taraftarlarına, es kaza parti sembollerini yapmış olsalar, ne olacak?   Avusturya yönetimi, Ankara yönetimi ve yönetimin tam […]

Ankara mevcut iktidar partisinden birisi veya Ankara mevcut iktidarının iktidarda kalması için ona destek veren Milliyetçi Hareket Partili bir siyasetçi, 2019 yılı ortalarında Avusturya’ya her hangi nedenden dolayı ziyarete gelmiş bulunsa ve yine bu siyasetçileri karşılayacak olan, göçmen taraftarlarına, es kaza parti sembollerini yapmış olsalar, ne olacak?

 

Avusturya yönetimi, Ankara yönetimi ve yönetimin tam destekçisi olan iki partinin işaret sembollünü radikal İslam ve aşırı sağ Türk milliyetçiliğini temsil ettiği için yasaklanmasını gündemine aldı.

 

Rabia ve Bozkurt işareti 2019 başlarında yasaklanması planlanıyor. Hükümet tek bir hedefe odaklanmış görünmemek için, yasağın kapsamını anlamsız ve hatta zaten yasak olan sembollerle genişleterek süsledi.

 

Bu durumda, Cumhurbaşkanı Erdoğan Avusturya ziyareti esnasında, AK Partili taraftarlarına Rabia işareti yaptığı zaman, Avusturya’da yasa ihlali yapmış olacak.

 

Rabia işareti ve Rabia işaretinin en büyük destekçisi olan Bozkurt işaretinin yasaklanmasını nasıl okumamız gerekir?

 

Avusturya Rabia işaretini her ne kadar, ‘’Sünni İslam Müslüman Kardeşler’’ sembolü olarak ifade etse de, bu işaretin AK Parti tarafından kullanıldığını çok iyi biliyor.

 

Avusturya kendi içerisinde lobi çalışması yürütülmesinden ve bu lobi çalışmaları sonucunda paralel yaşamların yeşermesinden rahatsız. O kadar rahatsız ki, başkent Viyana’da Türkiye göçmenlerinin gettolaştığı, içine dönük ve kurtarılmış bölgeler gibi görünen semtlerin, istihbarat tarafından analizini yaptırmakta.

 

Türkiye göçmenlerinin örgütlenme şekilleri üzerinde kafa yoran istihbaratın verdiği raporlar doğrultusunda, siyasi kanat önlem olarak, yeni yasalar ve yeni uygulamalar gündeme getirmektedir.

 

Avusturya istihbaratı, Türkiye göçmenlerinin iki kanal kullanılarak örgütlendiğini çok iyi bildiğinden, bu iki araca yönelmekte.

 

Din ve Ulus eksenli örgütlülük yapan çevrelere, bu eksende kısıtlayıcı kanunlar çıkartarak engel olmayı planlıyor. Bu nedenle, ‘İslam Yasaları’ adı altında ama çok geniş kapsamlı bir proje üzerinde duruyor.

 

Cami ve derneklerin denetlenmesi öteden beri hep var olduğu bilinmekte. Avusturya kendi çıkarlarına dokunmadığı sürece bu tür örgütlülüklere, din özgürlüğü adı altında yol vermiştir. Lakin dünya dengelerinde yeni paylaşımlar sonucu öne çıkan bazı olaylar, Avusturya kamuoyunun endişelenmesine sebebiyet verdiğinden, Avusturya bir zamanlar görmezden geldiği oluşumları denetimine alarak veya onların işlerini zorlaştırarak, Avusturyalıların endişelerinin, Avusturya yönetimine tepki olarak dönmesini engelliyor.

 

Avusturya yönetimi bu konuda ne kadar ciddi olduğunu göstermek için, Ankara yönetiminin işaretlerini ülkesinde yasaklıyor.

Avusturya koalisyon hükümetinin ileriye dönük göçmenler üzerinde yaptırımları devam edecek. Kimselerin aklına gelmeyen uygulamalar gündeme alınacak ve uygulanacaktır.

İlk başta, kendi içine dönük yaşam süren ve bedeni burada, aklı geldiği ülkede olan kesimlerin, akıllarını bu ülkeye yormaları sağlayacak. Bunu yaptırım yasalarıyla yapacak.

 

Birileri bu yasalara anti-demokratik diyecek, Avusturya entegrasyon olarak adlandıracak.

 

Avusturya kendi yanlışları ve itici tutumundan bağımsız, Türkiye göçmenleri tarafından benimsenmek istiyor. Avusturya’nın bu isteği kendisini çifte vatandaşlık konusunda göstermektedir.

 

Türkiye yönetimlerinin göçmenlerin üzerinde etkin olmak istemesi ve bu etkinliği dinsel ve ulus eksenli örgütlülük yaparak hayata geçirmesi, beraberinde karşıtını yaratıyor.

 

Avusturya devleti, İslam ve Türklük eksenli örgütlülük yapılmasına kendi sınırları içerisinde izin vermeyeceğini, verildiği taktirde, İslam’ın karşısına Hıristiyanlık ve Türklüğün karşısına Avusturya milliyetçiliğinin, diyalektik yasaları gereği çıkacağını biliyor.

 

Avusturya’da dengeler tekrardan kuruluyor. Kurulan bu dengelerde yer edinmek isteyenler kendilerine saf seçerek, renklerini belli etmekteler.

 

Türkçe yayın yapan gazetelerin, göçmenleri bilgilendirirken daha dikkatli ve her türlü ayrıştırmadan uzak durmaları gerekmektedir.

 

Devletler arasında yaşanan diplomatik gelişmeler ışığında, rüzgara göre habercilik anlayışı toplumları felakete sürükler.

 

Dün cep telefonları kırdıranlar, bu gün telefonunu kırdırdığı ülke ile yapılan anlaşmaları överek yazabiliyorlar.

 

Almanları Nazi olarak gösterenler, bu gün ilişkilerin düzeldiğinden bahsediyor.

Dün Nazi olanlarla bu gün nasıl iyi ilişkiler kurula biliniyor? Buradan da görüldüğü gibi, devletlerin duyguları olmaz.

Diplomatik ilişkiler, göçmenlerin hayatını etkiliyorsa, bunun en büyük nedeni, anlaşmazlıkları düşmanca bir tavır içerisinde kitlelere yansıtan medya sayesinde olmaktadır.

 

Avusturya’da Türkçe yayın yapan habercilerin ‘bizde dahil’ kendi içlerindeki cehaletle mücadele etmeleri gerekmektedir.

 

Avusturya’da entelektüel bir Türkçe okuyucu kitlesi yoksa, bu burada yayın yapan habercilerin, kitle kuyrukçuluğundan ileri gelmektedir.

 

Biz göçmenler, medyasıyla, sivil toplum örgütleriyle ve tüm katmanlarıyla var olan haklarımızı tabi ki savunacağız.

Ama bunu yaparken, bize uygulanan ve insanlık sucu olan ırkçı konumuna düşmeyeceğiz.

 

Biz göçmenler, haklarımızı bizimle beraber yürüyen ilerici Avusturyalılarla bir olarak, her türlü ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı durarak yapmalıyız.

 

Ankara ve Viyana’nın dayatmalarından bağımsız, eşit haklar çerçevesinde, birlikte yaşamayı becermekten başka bir çıkar yolumuz yoktur…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yayınlama: 01.10.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.