Avusturya’da Tatil Parası ve Türkiye’ye Gidemeyenler

Avusturya’da Tatil Parası ve Türkiye’ye Gidemeyenler

| Adem Hüyük

Zehra abla her yaz başında evin ortasına bir valiz indirirdi. İçine biraz hediye, biraz özlem, biraz da İzmir güneşi sığdırırdı. Temmuz gelmeden, tatil parası yatar, bilet alınır, yolculuk başlardı.
Bu yaz ise ne valiz var ne heyecan. Çünkü bu yaz tatil parası yok.

Fırında çalışan Hasan’ın planı her yıl aynıydı: Mayıs’ta pasaportları yenile, temmuzda Kayseri’ye geç, oradan köye… Bu sene planlar iptal. Maaş yetmiyor, tatil bir hayal. Çünkü Hasan’ın işyeri tatil parası ödemiyor.

Zehra’nın ve Hasan’ın yaşadıkları, sadece kişisel birer hikâye değil; Avusturya’daki on binlerce Türkiye kökenli emekçinin ortak kaderi.

Tatil parası nasıl hak oldu?

Avusturya’da bugün çoğu çalışan, yılda bir kez maaşına ek olarak “Urlaubsgeld” [tatil ikramiyesi] alıyor. Hatta 13. ve 14. maaş şeklinde yıl sonunda Noel parası da ödeniyor.
Bu, sanıldığı gibi işverenin gönlüne göre verdiği bir “jest” değil; uzun yıllar süren sendikal mücadelelerin sonucu kazanılmış bir haktır.

Tatil parasının kökeni, 19. yüzyılda bazı fabrika sahiplerinin özel günlerde çalışanlarına verdikleri gönüllü hediyelere dayanır. Ancak bu uygulama, uzun süre sistematik ve zorunlu hale gelmedi.
1930’larda yüksek kârlı sektörlerde kıdemli çalışanlara Noel ve tatil ödemeleri verilmeye başlandı. Bu hâlâ sadece işveren inisiyatifiyle mümkündü.

Gerçek kırılma noktası, 1950’lerde GPA [Özel Sektör Sendikası] ve [Avusturya Sendikalar Birliği] ÖGB’nin devreye girmesiyle yaşandı.
1954’te sendikalar, ücret taleplerini sadece geçinmek için değil, yaşanabilir bir hayat için istemeye başladı. 1958’e gelindiğinde, toplu sözleşmeler sayesinde maaşın tamamı kadar tatil katkısı birçok sektörde zorunlu hale geldi.
Bu dönemde çalışanlar ilk kez yılda 14 maaş alır hâle geldiler: biri geçinmek için, biri nefes almak için.

1964’te yasal tatil süresi üç hafta olarak belirlendi.
1975’te bu dört haftaya, ardından beş haftaya çıkarıldı.
1972’de yapılan vergi reformuyla tatil ve Noel ödemelerine belirli bir tutara kadar vergi muafiyeti tanındı.

Bugün – hakkı olan var, hakkı yenen de

Tatil parası, yasal güvenceye ve toplu sözleşmelere rağmen, herkese ulaşmıyor.
Özellikle:

  • Küçük işletmelerde çalışanlar,
  • Kayıt dışı veya geçici işlerde bulunanlar,
  • Sendikasız ve güvencesiz emekçiler
    bu ödemeden yararlanamıyor.

Türkiye kökenli göçmen işçilerin büyük kısmı bu grupta yer alıyor. Tatil parası alamayan binlerce insan için yaz ayları artık yalnızca çalışmak anlamına geliyor.
Yani: Tatil parası yoksa, Türkiye de yok.

2.500 Euro maaş alan bir çalışan, tatil ikramiyesiyle birlikte o ay 5.000 Euro gelir elde ederken, bu haktan mahrum kalanlar temel harcamaları bile karşılayamaz durumda.
İşsizlik maaşı [Arbeitslosengeld] ya da acil yardım [Notstandshilfe] alanlar içinse böyle bir ödeme hiç yok.

Tatil lüks mü, hak mı?

Tatil parası almak, yalnızca birkaç gün dinlenmek değil; temsil, eşitlik ve aidiyet meselesidir.
Türkiye’ye gitmek, sadece bir yolculuk değil; köklerle bağ kurmak, aileyle hasret gidermek, kimliği canlı tutmak demektir.

Sosyal medyada deniz kıyısında kahve içenler görünürken, bir başka kesim süpermarketin soğuk raflarında oyalanıyor.
Çünkü biri 14 maaşla yaşıyor, diğeri yalnızca temel ihtiyaçlara yetişmeye çalışıyor.

“Türkiye’ye gitmek için değil, geçinmek için çalışıyoruz” diyenlerin sayısı artıyor.

Tatil hakkı, sadece refah göstergesi değil, sınıfsal bir eşik hâline gelmiş durumda.
Ve sormamız gereken soru şu:
Yılda bir kez güneşe çıkmak herkesin hakkıysa, neden bazıları hâlâ gölgede bırakılıyor?| ©DerVirgül

Yayınlama: 20.06.2025
Düzenleme: 20.06.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.