Madımak | Unutulmayan Acı, Uyandıran Gerçek
2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan Madımak Olayı, yalnızca bir insanlık dramı değil, Türk milletinin kültürel dokusunu hedef alan derin bir kırılmanın tezahürüdür. Olayın sunumu “Ak ile Kara” arasındaki çatışma gibi sunulsa da bu olayı Türk milleti ve devletine bağlı bir bireyin gözünden değerlendirdiğimizde meselenin çok daha derin ve sistematik bir boyutu olduğunu görmekteyiz. Bu hadise, Türk milletinin ortak tarih, kültür ve inanç üzerinden şekillenen milli bilincine yöneltilmiş bir sabotajdır.
Türk milleti binlerce yıl boyunca, halk ozanları, şamanlar, kamlar ve ardından da dervişler ve âşıklar vasıtasıyla kendi milli ruhunu dile getirmiştir. Pir Sultan Abdal’dan Aşık Veysel’e, Muhlis Akarsu’dan Kemter Baba’ya, Ruhsati’den Feyzullah Çınar’a kadar uzanan bu çizgi, yalnızca bir sanat ve şiir geleneği değil; milletin hafızasını diri tutan bir kültürel direniştir.
Madımak’ta katledilen insanlar, Anadolu Türklüğünde merkezi otoritenin unuttuğu kültürel temsilcilerdi. Bu insanlar “sol” ya da “Alevi” olarak ayrıştırılmaya çalışılsa da işin özünde Türk halkının binlerce yıllık sözlü kültürünün taşıyıcısıydılar. Yani, Madımak’ta hedef alınan yalnızca insanlar değil; Türk milletinin vicdanı, hafızası ve sözlü mirasıydı.
Madımak Katliamı’nın gerisinde Türk milletini inanç temelinde bölmeyi, mezhepler üzerinden çatıştırmayı hedefleyen küresel ve yerli odakların etkisi büyüktür. 1990’larda Türkiye üzerinde uygulanmaya başlanan etnik ve mezhepsel ayrışma projeleri (BOP’un ön adımları), bu olayla birlikte iç çatışma fitilini ateşleme niyetindeydi.
Cumhuriyetimizin temel amacı, ortak kültür, dil, tarih ve ülkü temelinde milleti birleştirmektir. Bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde, Sivas’ta yakılmak istenen şey yalnızca insanlar değil; Türk milletinin birliği, çok katmanlı kültürü ve yüzyıllardır süren kardeşlik hukukuydu.
Sivas, Türk halk şiirinin, millî müziğin ve sözlü edebiyatın merkezidir. Aşık geleneğinin kalbidir. Ozanlık, yani halkın diliyle milleti anlatma sanatı, burada yaşamıştır. Bu nedenle Sivas’ta gerçekleştirilen bu saldırı, simgesel anlamda bir merkez üssüne yapılan müdahaledir. Sivas’ta bir otelin değil, bir kültürün ateşe verilmesi amaçlanmıştır.
Madımak, Türk milletinin karşı karşıya olduğu iç düşmanlıkların bir göstergesidir. Mezhepçilikle, etnikçilikle, sınıfsal ayrımcılıkla Türk milletinin iç dokusu parçalanmak istenmiştir. Bu olay “Vatan bir bütündür, parçalanamaz.” düsturunun ne kadar hayati olduğunu bizlere yeniden hatırlatır.
Madımak, Türk milletinin hafızasında derin bir yara olarak kalacaktır. Ancak bu yara, doğru okunursa bir uyanışa da vesile olabilir. Anadolu’daki her kültürel unsur, bu milletin özüdür; mezhebi, inancı, siyasi duruşu ne olursa olsun, Türk’e ait olanı sahiplenmek boynumuzun borcudur…