“İslam Ülkeyi Ele Geçiriyor” Çığırtkanlığı | Başörtüsü Yasağı ve Siyasetin Döngüsü
| Adem Hüyük
Başörtüsü yasağının yeniden gündeme gelmesiyle birlikte, bu konudaki makalemizi hazırlamak için Der Virgül haber arşivinde tarama yaptık. 2019 yılından bu yana onlarca haber yayımlanmış. Ancak dikkatimizi çeken yalnızca haberlerin içeriği değil, yayımlandıkları günlerde ülkenin içinde bulunduğu siyasi konjonktür oldu.
Başörtüsü yasağının gündeme geldiği dönemler, siyasetin başka olumsuz gelişmelerin üzerini örtme ve gündemi değiştirme çabasıyla çakışıyor. 2019’da yasa gündeme geldiğinde, Ibiza Skandalı, ÖVP siyasetçilerinin yolsuzluk söylentilerinin Başbakan Sebastian Kurz’a ulaşmasına ramak kalması ve FPÖ’nün seçmenine verdiği sözlerin tutulması tartışmaları yaşanıyordu.
2025’te ise tablo farklı değil. Üçlü koalisyon hükümeti ekonomik reformlar üzerinden dar boğazı aşmak istiyor. Halk ise, ekonominin bozulmasında rolü olmadığı için bedel ödemek istemiyor. Ve yine, entegrasyon başarısızlığını yasaklarla çözme geleneği devam ediyor.
Yasak süslendirildi
2019’da çıkarılan yasa, fiilen yalnızca Müslüman kız çocuklarını hedefliyordu. 2020’de Anayasa Mahkemesi iptal etti: gerekçe, devletin dinî tarafsızlığı ve eşitlik ilkesiyle çelişmesiydi.
2025’teki yeni tasarı ise “güçlendirme programları” ve aileye yönelik yaptırımlar gibi süslemelerle geliyor. Ama temel sorun aynı: Kimin özgürlüğünü kısıtladığımız ve bunun gerçekten entegrasyonu sağlamak mı yoksa siyasi gündemi yönetmek için mi yapıldığı hâlâ belirsiz.
Hükümet, Fransa örneğini referans gösteriyor. 1994’ten beri uygulanan yasakların entegrasyonu olumlu etkilediğini iddia ediyor. Oysa akademik literatür çelişkili: bazı araştırmalar okul başarısında artış, bazıları ise dışlanma ve okul terklerini bildiriyor. Fransa örneği tek başına bir kanıt olamaz; seçici referans, siyasetin ideolojik motivasyonunu ortaya koyuyor.
Burada asıl soru şu: Eğer gerçekten kız çocuklarının özgürlüğü korunacaksa, neden baskıyı uygulayan ebeveynler, erkek kardeşler veya toplumsal normlar değil de kızın başörtüsü hedef alınmakta? Anayasa Mahkemesi 2020’de bunu net bir şekilde sormuştu: “Neden müdahale edilen kızların kendisi ve onların özgürlüğü?”
Ve belki en kritik mesele: Avusturya toplumu, başörtüsü tartışmasını bir kenara bırakıp, çocukların gerçek özgürlüğünü güvence altına alacak cesareti gösterebilecek mi? Yoksa her seçim döneminde, ekonomik kriz anında ve toplumsal baskı altında, entegrasyonu yasaklarla simgesel bir şekilde çözmeye devam mı edecek?
Çünkü mesele yalnızca bir kıyafet değil. Bu tartışmada toplumsal gerçeklik, aile içi dinamikler ve eğitimdeki yapısal eşitsizlikler çoğu zaman göz ardı ediliyor. Kız çocuklarının başına örülen örtü, siyasetin elinde bir “görünür düşman”a dönüşüyor. Oysa bu çocukların hayatında belirleyici olan çoğu zaman göçmen ailelerin sosyo-ekonomik koşulları, eğitim sisteminin dışlayıcı yapısı ve toplumdaki önyargılar.
Başörtüsü yasağı, Avusturya’nın gerçek entegrasyon sorunlarını çözmüyor; sadece toplumda bir sembolün etrafında yeni bir kutuplaşma yaratıyor. Ve bu kutuplaşma, siyasetin gündem yönetme ve semboller üzerinden oy ve zaman kazanma aracına dönüşmüş durumda.| ©DerVirgül