Felsefenin Son Sınavı | Sokrates’in Ölümle Hesaplaşması
| Derleyen Adem Hüyük
Sokrates ölüme giderken yanında öğrencisi Platon ağlıyordu.
Sokrates, Platon’a dönerek: “Ne ağlıyorsun?” diye sordu.
Platon, “Haksız yere ölüme gidiyorsun…” diyebildi.
Sokrates ise sadece şunu söyledi:
“Demek haklı olsaydım gülecektin, öyle mi?”
Sokrates’in ölümü tarih boyunca farklı şekillerde yorumlandı. Kimileri onun idamını yaşamının doğal ve tutarlı bir finali olarak değerlendirirken, kimileri Sokrates’in mahkeme karşısındaki tutumunu mevcut düzenin devamını sağlayan bir boyun eğiş olarak okur. Sokrates’in ölümü, kimi yorumculara göre yazgısına teslim olmak, kimilerine göre ise felsefi bir cesaret eylemiydi.
Felsefi Ölüm ve Toplumsal Görev
Sokrates’e göre yaşam, sadece bireysel varoluş değil, toplumsal birlikteliğe hizmet etme sorumluluğuydu. Bu nedenle ölüm, yalnızca yaşamın sonu değil; ruhun özgürlüğe geçişiydi. Ölüm korkusu, ruhun ölümsüzlüğüne olan inançla aşılabilirdi. Bu yönüyle Sokrates’in ölümü, felsefi öğretisinin bir devamı niteliğindeydi.
Her ne kadar içinde metafizik bir taraf barındırsa da, onun yaşadığı dönemin koşulları ve toplumsal düzen de göz ardı edilemez. Atina’nın hukuki yapısı, Sokrates’i kendi kaderini kabullenmeye zorlayan bir çerçeve oluşturdu. Yani ölüm, hem felsefi hem de toplumsal bir sondu.
Platon’un Şahitliği
Öğrencisi Platon, hocasının ölümünden sonra İtalya’da küçük bir köye çekildi. Bir yandan Sokrates’in öğretilerini kaleme alırken diğer yandan ölümü yeniden düşünmeye başladı. Onun ölüm karşısındaki duruşuna bir kez daha hayran kaldı. Platon’un en önemli sorgulaması, ölümün düşünsel anlamı kadar, hocasının bu son karşısında gösterdiği olağanüstü sükûnetti.
Baldıran Zehri ve Son Ders
İnfaz günü yaklaştığında Sokrates’in yüzünde korkuya benzer hiçbir ifade yoktu. Hapishanedeki son gününü, adeta bir derslik ortamına dönüştürmüş, öğrencileri onu dinlemeye gelmişti.
Öğrencileri gözlerinin önünde bir “kurban” değil, sanki son dersini veren bir öğretmeni izliyordu. Sokrates ölüm saatinde bile mutluydu; sanki yaşamın son anı değil, yeni bir düşüncenin başlangıcıydı bu.
Acı, Haz ve Ruh
Sokrates, baldıran içmeden önce bedeninin acıyla hazzı aynı anda yaşayabildiğini anlattı. Bu durum, onun felsefesini özetleyen bir örnekti: İnsan haz peşinde koşarken acıyı hazırlar; acıdan kaçarken yanıltıcı hazlara yönelir. Bu döngü, ruhun olgunlaşması için kurulan bir sınavdır.
Ölümün Felsefi Yorumu
Sokrates’e göre ölüm, ruhun bedenden ayrılarak gerçekliğe yaklaşmasıdır. Beden duyulara bağlıdır, duyular ise yanılgıya. Ruh saflaştıkça hakikate yaklaşır. Bu nedenle ölümü korku değil bilgelik karşılamalıdır.
Zehri içerken Asklepios’a “bir horoz borçları olduğunu” söylemesi, ölüm anında bile şükran ve vazife düşüncesini nasıl koruduğunu gösterir.
Döngüsel Yaşam ve Bellek
Platon’un aktardığına göre Sokrates, yaşamın ve ölümün birbirinden doğduğunu savunur. İnsan ancak ruhun ölümsüzlüğünü kavradığında, yaşamın anlamını da kavrar. Bilmek aslında hatırlamaktır; insan doğmadan önce bildiği gerçekleri yeniden öğrenir.
Sonuç
Sokrates için ölüm, hem bireysel hem felsefi hem de toplumsal bir sınavdı. Cesaret, bilgelik ve ahlaki tutarlılık, onun idama giderken bile vazgeçmediği değerlerdi. Son nefesinde bile “iyi bir şey yaparak ölmek” gerektiğini öğütledi.
Ve böylece ölüm, onun için yaşamın değil; bilgelikle örülmüş bir yolculuğun yeni başlangıcı oldu.| ©DerVirgül
