O güzel “Gurbetçiler” o güzel arabalarına binip “Türkiye’nin kıymetini bilin” diyerek gittiler…

Adem Hüyük | Gazetecilik adı altında entelektüel fahişelik yapmayın… Gazetecilerin “büyük kısmının” yalnızca gündemi takip etmesi ve gündemin ötesine geçerek farklı bir perspektif oluşturamaması, kısır döngüler ve nefret söylemleri etrafında oportünist tüccar olmalarından kaynaklanmaktadır. Sıradan insanlar, kendilerini ve çevresini etki altına alabilir… Ancak gazeteler toplumun büyük çoğunluğunu etkiler ve infial yaratabilir…

O güzel “Gurbetçiler” o güzel arabalarına binip “Türkiye’nin kıymetini bilin” diyerek gittiler…

Adem Hüyük 

Bu yıl Batı Avrupa’da yerleşik yaşam süren iki milyonun üzerinde Türkiye kökenli tatilini Türkiye’de geçirdi. Şu günlerde Türkiye’nin “Gurbetçi” olarak tanımladığı Türkiye göçmenleri yaşadıkları ülkelere geri dönmekteler. Kara yolu ve hava yolu ile…

Her yıl yaşandığı gibi bu yıl da vizyonsuz ve tüccar medya bu durumdan vazife çıkartarak, partizan bir anlayışla olaya yaklaşıp, Avrupa’da yaşayan sıradan iktidar sempatizanlarının sokak röportajlarında bilimsel hiçbir gerçekliği olmayan, Türkiye’nin ekonomik değerlendirmelerini, sanki bir ekonomi uzmanının değerlendirmesi gibi yansıtması, entelektüel olmayan okuyucularında yankı buldu…

Zira entelektüel okuyucu, şu veya bu şekilde Avrupa ile Türkiye kıyaslamasında mantık yürütür ve sokak röportajlarına beyanda bulunanların sübjektif konumlarını hesaba katar ve bu yorumların objektif olmadığına kanaat getirir ve itibar etmez… 

Almanya’nın sadece bir eyaletinin sermayesinin Türkiye sermayesine eşit geldiğini bilir ve bu gibi yorumların duygusal veya yandaşlık olduğunu anlar – kıyaslamanın saçmalık olduğundan bu tür haberlere itibar etmez…

Gazeteler ülkelerin mevcut durumu üzerinden analiz yapmak zorundadır. Ancak bazı gazeteler, Türkiye gerçekliğinde akademisyenlerin yaptığı analizlere değil bu analizlerin gündelik siyasetin sığlığında kimin işine yaradığına kafa yormakta… 

Türkiye tarafından “Gurbetçi” olarak tanımlanan Türkiye göçmenleri, Türkiye’den geri dönüşlerinde DerVirgül’e Türkiye hakkında anlattıkları ekonomik tecrübeleri konusunda dürüst olmadıklarını, siyasi görüşlerine göre değerlendirme yaptıklarının farkındayız. Ancak, mevcut iktidar yanlılarının abartılı övgülerine karşın, muhalefet partilerini destekleyenlerin de dürüst olmadıkları, aşırı karalama yaptıkları resmi istatistikler incelendiğinde görülmüştür. 

Göz ardı edilen bir başka gerçeklik ise, Türkiye’de tatil yapan Türkiye göçmeninin, Batı Avrupa’daki ekonomik ve sınıfsal durumudur. Viyana’da görüştüğüm bazı tatilciler için Türkiye gerçekten ucuz… Ancak aynı kişilere göre Viyana’da çok ucuz… Ama bize göre elektriğe yüzde 300, merkezi ısıtmaya yüzde 92 zam gelen Viyana ucuz değil… 

Türkiye göçmenlerinin hepsini işçi olarak değerlendirmek, yanlış bir araştırma olmakla beraber, Türkiye gazetelerinin düştüğü, “Gurbetçiler” nitelendirmesi hatasına düşmemize neden olur.

Türkiye göçmenleri, Avrupa her ne kadar ulus bilincinden sınıf bilincine geçmiş olmasa da çeşitli sınıfsal katmanlara ayrılmış, en azında kültürel olmasa da ekonomik anlamda sınıf atlamış ve kendi içerisinde burjuvazisini oluşturmaya başlamıştır. 

Yıllık beş milyon Euro cirosu ve yüzlerce çalışanı olan sermaye sahiplerimiz var – her ne kadar hafta sonu benimle kuru fasulye yese de literatürde o bir burjuvadır… Bu ekonomik büyümenin, kültürel gelişimin dengesizliğinden kaynaklanmaktadır.

Bu anlamıyla, Türkiye’de yaşayanların Almancı dedikleri toplum, çok farklı sınıflara bölünmüş ve Türkiye’ye bakış açıları da değişmiştir. 

Yaşar Kemal’in “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler.” Sözünü, O güzel “Gurbetçiler” o güzel arabalarına binip “Türkiye’nin kıymetini bilin” diyerek gittiler… başlığıyla haber yapmak. Bütün Türkiye göçmenlerini Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik dar boğazı görmezden geldiğini ileri sürmektir. Ancak bu Avrupa’dan bakıldığında böyle görülmüyor. En azından bizim görüştüğümüz tatilciler, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi çıkmazdan üzüntü duymakta ve bir an önce iyiye gitmesini istemektedir. 

Çok az sayıda sempatizanın gerçeklere dayanmayan verilerle Türkiye’nin nesnel durumunu farklı anlatması, sizin deyiminizle tüm “gurbetçilere” mal edilemez ve onlara nefret duyguları doğuracak başlıklar atılamaz. 

Çalıştığı gazeteler inanmadığı şeyler yazması için her hafta para ödüyor gazetecilere. Bunu Türkiye’deki bir gazeteci arkadaşım itiraf etti bana.  

New York Times Yazı İşleri Müdürü John Swinton’un şu sözler geliyor aklıma: “Gazetecilerin bütün işi doğruyu yok etmek, açıkça çarpıtmak, yalan söylemek, olayları çarpıtmak, kara çalmak, para denen putun önünde diz çöküp tapınmak ve günlük ekmeği için ülkesini pazara çıkartmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Biz arkada saklanan zenginlerin buyruğundaki paralı askerleriz. Kuklayız hepimiz onlar ipleri çeker, biz de oynarız. Bizim bütün yeteneklerimiz, bütün yaşamamız, becerilerimiz başkalarının malı. Biz entelektüel fahişeleriz!”

Gazetecilik adı altında entelektüel fahişelik yapmayın… | © DerVirgül 

Yayınlama: 10.08.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.