Karınca Misalinde Virgül’ün Yadsınamaz Anlamı
Karınca misali söylemi, büyük bir zulme karşı küçük de olsa bir destek sağlamanın, tarafını belli etmenin ve inancın gereğini yerine getirmenin önemini anlatan sembolik bir hikâyeden gelir.
Rivayete göre, “Nemrut’un Peygamber İbrahim’i [Hz. İbrahim], ateşe attığı sırada, bir karınca ağzında bir damla su ile ateşi söndürmeye koşar. Diğer bir hayvan [kartal veya başka bir karınca] bu çabanın anlamsız olduğunu söyler; karınca da ‘Olsun, en azından safım belli olur’ diye cevap verir. Bu yanıt, iyiler ve kötüler arasındaki farkı ve küçük çabaların bile değerini vurgulayan bir anlatı olarak, yüzyıllardır günümüze ulaşmıştır.”
Bu anlatımdaki karıncanın yerine Virgül’ü koymak gibi bir hadsizlik veya iddiada bulunma amacımızın olmadığını belirtmek isteriz; yalnızca anlam ve içerik açısından kısmen de olsa benzerlik taşıdığına inandığımız diyaloglara değinmek istiyoruz.
Not: “Her ne kadar bu yazı benim kalemimden çıkmış olsa da, burada dile getirilen her sözün, Virgül için bıkmadan usanmadan ve hiçbir karşılık gözetmeden dokuz yıldır emek veren ‘Virgül ailesi’nin ortak kaleminden yazılmış olduğu kabul edilmelidir.”
Virgül’e, “Güzel makaleler üretiyor, başlıklar çok vurucu ve etkileyici, toplumun sorunlarına derinlemesine nüfuz etmeye çalışıyor, bunu yaparken güç odaklarının kimi zaman sinir uçlarına dokunuyor” gibi övgüler diziliyor. Ama hemen ardından sorular geliyor: “Peki, harcadığınız bu kadar emeğe değiyor mu? Karşılığını alabiliyor musunuz? Gördüğümüz kadarıyla kimi zaman Virgül’den haber çalan ve kelime hazinesinde küfürden başka bir şey olmayan insanlar Virgül’den fazla para kazanıyor!” Ve ekliyorlar: “Üzülüyoruz.”
Oysa bunu Virgül’e söyleyenlerin çoğu ticaretle uğraşan kişiler ve ticari reklamlarını, Virgül yerine kelime hazinesinde küfürden başka bir şey olmadığını ileri sürdükleri kişilere vermektedirler.
Onlar adına ne acı bir durum, değil mi? Emeğe, fikre ve gerçek değerine sahip çıkamamak, övgüyü kendi kazançlarıyla çarpılamak…
Virgül’ün muhasebesini kendilerine görev kabul edenlerin, “Kaç para kazanıyorsunuz, kazanmıyorsanız neden yapıyorsunuz?” diye soranları düşündüğümüzde, Virgül olarak aklımıza hemen karınca hikâyesi geliyor.
Karınca, ateşi söndürmek için damla damla su taşırken, diğer hayvan onun çabasını anlamsız bulur ve küçümser. Karınca ise “Olsun, en azından safım belli olur” der. İşte Virgül’ün durumu da buna çok benziyor. Çoğu insan yaptığımız işi yalnızca gözle görülür sonuçlarla ve maddi kazançla ölçüyor; onlar için niyet, çaba ve erdemin kendisi önem taşımıyor.
Virgül içinse önemli olan, doğru bildiğini cesurca ifade etmek, risk alarak farkındalık yaratmak ve toplumu görünmeyen sorunlarla yüzleştirmek. Görünür bir ödül veya somut bir kazanç olmayabilir, ama niyetin ve çabanın kendisi zaten değerli. Tıpkı karıncanın damla suyla ateşe koşması gibi, Virgül’ün yazdığı şeyler de belki hemen büyük bir değişim olmayacaktır; ama saf niyet ve küçük çabalar bir gün anlamını bulacaktır…
Aslında soruyu soran kişiler kendi güvenlik ve değer ölçütleri üzerinden bu işin anlamını sorguluyor; onların kaygısı, somut kazanım ve ölçülebilir fayda ile ilgili: Virgül ailesi olarak, onları da anlıyoruz…
Oysa erdem, niyet ve doğruyu yapma cesareti ölçülemez, ancak hissedilir ve zamanla fark yaratır. Burada Virgül’ü erdemli gösterecek kadar ukalalıkta yaptığımız zannedilmesin.
Bakış acısını kısa bir süre değiştirin…
Küçük bir çabanın, ne kadar yetersiz görünürse görünsün, erdem ve niyetin simgesi olduğunu; iyiler ve kötüler arasındaki farkın niyet ve safiyet üzerinden belirlendiğini gösteren bu hikâyeyi felsefi bir perspektife taşıdığımızda aklımıza ilk olarak, Çin uygarlığının en önemli temsilcilerinden biri olan Konfüçyüs gelir.
Konfüçyüs’ün öğretileri, özellikle küçük iyiliklerin ve erdemli davranışların önemini vurgular:
“Büyük işler küçük adımlarla başlar.”
“Kendi kendine yetebilen, başkalarına zarar vermeyen ve her gün küçük iyilikler yapan kişi, erdemi öğrenmiş demektir.”
Karınca tam olarak bunu yapıyor: Ateşi söndürmeye çalışıyor, başarısız olsa da niyeti saf ve iyidir.
Mevlana, insanın niyet ve içtenliğiyle değer kazandığını şöyle ifade eder:
“Ne olursan ol, yine gel.”
Yunus Emre de benzer şekilde der ki:
“İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, Bu nice okumaktır?”
Sokrates için erdem, bilgiyle doğrudan bağlantılıdır; bilmeyen kötülük yapar. Karıncanın çabası, bilincin ve erdemin birleştiğinde kendini gösterebileceğini sembolize eder.
Platon’a göre ise önemli olan eylemin büyüklüğü değil, ruhun erdemidir. Karınca, ateşi söndürme gücünün sınırlı olduğunu bilir, ama niyeti saf ve erdemlidir; alaycı diğer hayvan, Platonik bakış açısında, niyeti ve erdemi eksik olan kötülüğün simgesidir.
Karınca hikâyesi, küçük çabaların bile etik ve ahlaki değer taşıdığını gösterir. İyiler niyetleri ve erdemleriyle kendilerini ortaya koyar; kötüler ise niyet ve erdemden yoksundur.
Karıncanın “safım belli olur” cevabı, ahlaki cesaretin ve erdemin simgesidir. Hem Batı hem Doğu felsefesi ve tasavvuf, iyilik ve erdemin büyüklüğünün değil, niyet ve içtenlikle bağlantısının önemli olduğunu vurgular. Diğer yandan bir zulmün yaşandığına inanan karınca, her şeyden bağımsız olarak niyetin merhamet olduğunu temsil eder.
Biz hep, yenilen takımın taraftarı olmayı, görünmez olanın, değeri ölçülemeyen emeğin ve doğru bildiğimizin yanında olmayı seçtik; çünkü gerçek değer, zaferle değil, niyet ve çabayla ölçülür.
Ve işte tam burada, bütün bu çabanın, küçük ama kararlı çabaların bir karşılığı olarak Virgül var:
Yanlış ve hatalarıyla emeğin, niyetin ve dürüstlüğün somut simgesi, sesini duyuran bir işaret, uğruna çabaladığımız değerlerin ve saf niyetin işareti…| ©DerVirgül