Toskana yapıyorsa, Edremit neden yapmasın?
Türkiye’nin batısında, Kazdağları’nın eteğinde bir mucize var: Zeytin. Binlerce yıldır aynı gövdeden yeniden doğuyor, aynı topraktan kök salıyor. Edremit, bu mucizenin başkentidir. Fakat ne yazık ki bu başkent, son yıllarda sessiz bir gerilemenin eşiğinde.
Bir zamanlar sabah ayazında zeytin silkelerken, taş baskı değirmenlerin uğultusunu duyardık. Bugün o sesin yerini ithal dolum makinelerinin metal uğultusu aldı. Zeytin artık sadece bir ağaç değil, küresel rekabetin tam ortasında bir stratejik üründür. Fakat biz hâlâ onu köy meydanında tartıyoruz; dünya ise laboratuvarda, blockchain’de, markalaşmada tartıyor.
Dünü: Taş değirmenin romantizmi
Edremit’in zeytin hikâyesi, aslında Anadolu’nun tarım tarihinin özeti gibidir. Yüzyıllar boyunca aile emeğiyle, gelenekle, sabırla şekillenmiş bir üretim kültürü.
Ama romantizmin ekonomiyle arası hiçbir zaman iyi olmadı. Geleneksel üretim modeli, yıllar içinde maliyetleri düşüremedi, kalite standardını koruyamadı, pazarlama ağını genişletemedi. Sonuç: Zeytin altın gibi değerli ama üretici yoksul.
Bugünü: Dallarda zenginlik, raflarda yoksulluk
Bugün Edremit Körfezi’nde üretilen zeytinyağının yüzde 80’i dökme olarak ihraç ediliyor. Yani başkaları bizim emeğimizle şişeyi, etiketi, markayı paraya çeviriyor.
Daha kötüsü, iç piyasada hâlâ sahte zeytinyağı meselesini konuşuyoruz. Üretici güven kaybediyor, tüketici tereddüt ediyor. Bu zincir kırılmadıkça Edremit markası sadece coğrafi bir isim olarak kalacak, küresel raflarda hak ettiği yere ulaşamayacak.
Yarını: Zeytinin Teknolojiyle Buluştuğu Gün
Artık “akıllı tarım” çağı başladı. Dronlar zeytinlikleri izliyor, yapay zekâ hastalığı tespit ediyor, sensörler toprağın nabzını tutuyor. Edremit bu dönüşümü geç başlattı ama geç kalmış değil.
Asıl devrim ise Blockchain’de
Zeytin dalından market rafına kadar her adımı şeffaf biçimde kayıt altına alan bir sistem, hem güveni hem de ihracat değerini artırır. “Bu zeytinyağı gerçekten Edremit’ten mi?” sorusuna verilecek en net yanıt artık laboratuvarda değil, Blockchain’da yazacak.
Çözüm önerileri: Dallardan dünyaya
- Kooperatifçilikte yenilik:
Klasik üretici birlikleri artık yetersiz. Dijital altyapıya sahip, ihracata odaklı, profesyonel yönetilen yeni nesil kooperatifler kurulmalı. - Markalaşma seferberliği:
Her köyün bir “Edremit Zeytinyağı” etiketiyle değil, özgün marka kimliğiyle küresel pazarda yer alması gerekiyor. Tasarım, ambalaj, hikâye artık lezzet kadar önemli. - Tarımda girişimcilik ekosistemi:
Genç girişimciler zeytine sadece bir tarım ürünü olarak değil, bir teknoloji alanı olarak bakmalı. Tarım start-up’ları desteklenmeli. - Zeytinyağı turizmi:
Toskana yapıyorsa, Edremit neden yapmasın? Tadım rotaları, butik tesisler, gastronomi turları bölge ekonomisini katlayabilir. - İhracatta Değer Odaklı Strateji:
Dökme ihracat yerine markalı ihracata geçilmezse, dünya bizim yağımızla kendi ekmeğini yemeye devam edecek.
Zeytinin hatırlattığı şey
Zeytin, sabır ağacıdır. Her yıl bize aynı şeyi fısıldar: “Kökünü unutma, ama toprağa aynı yerden bakma.” Edremit’in geleceği, gelenekten beslenen ama yenilikle büyüyen bir zeytin kültüründe saklı. Eğer bu dönüşümü başarabilirsek, sadece bir ürün değil, bir medeniyeti ihraç ederiz.