Milena, Yardım Et Bana…

Sinmişse varoşluk ırmak kenarına, bir tutam kahpelik kıyısında, Sessiz piyano sırasında, tartsın notalar, kalmışsa harbi dostlukları. Çalı çırpı, aydı yıldı, vardı yaşandı, durdu sandı, yalandı kandı, aktı tıkandı. Gören değil bakandı. Acıydı saklandı. Umuttu tükendi. Sormadı çekindi, Sorsaydı bilirdi, tanısaydı severdi. İlmek ilmek örerdi. Durmadı, direndi. Acıyınca gülerdi. Gurbette garipti, kızınca panikti, aslında atikti. Saatte […]

Sinmişse varoşluk ırmak kenarına, bir tutam kahpelik kıyısında,

Sessiz piyano sırasında, tartsın notalar, kalmışsa harbi dostlukları.

Çalı çırpı, aydı yıldı, vardı yaşandı, durdu sandı, yalandı kandı, aktı tıkandı.

Gören değil bakandı.

Acıydı saklandı. Umuttu tükendi.

Sormadı çekindi,

Sorsaydı bilirdi, tanısaydı severdi. İlmek ilmek örerdi.

Durmadı, direndi.

Acıyınca gülerdi.

Gurbette garipti, kızınca panikti, aslında atikti.

Saatte tik tak yaşamda taktikti …

Ben bu yazıyı kendime yazdım.

Bir bardak elmalı tarçınlı çay ve anlamını bilmediğim cümlelerle örülü ruhum eşlik etti bana…

Koleksiyonu yapılsa, her birimizi ayrı ayrı müze sahibi yapacak kadar sigara izmariti ve boş çay bardakları, olurdu bütün servetimiz .

Elimde buruşturulmuş bir gazete parçası, köşesinde kendime yazılmış cümleler.

Ruh halim aynı sen gibi diyorum yazılanlara bakarak.

Ellerim üşüyor, ruhum titriyor ..Kafka..

Kafka diyorum istemsizce.

Karşımdaki yazıya bakarak Kafka diyorum.

‘Yardım et bana Milena. Söylediklerimden daha fazlasını anla.’

Hep böyle yazılar bozdu beni böyle şarkılar şiirler anılar…

Evet ben bu sıralar ayrı yazılan ‘de ‘ gibiyim.

Vardı da yaşandı, durdu da sandı, yalandı da kandı, aktı da tıkandı..

Ben bu yazıyı kendime yazdım.

Ben bu sefer kendimi yazıyorum.

Sadece yazıyorum işte.

Edebiyat kaygısından uzakta yazım çirkin diye buraya yazıyorum.

Bu nedenle ‘times new roman’ karakteri kullanıyorum .

Kendimden kaçarak kendimi yazıyorum.

Komik olmaya çalışmadan, gitmek için değil.

Yalnızlık için de yazmıyorum.

Uzun yada kısa cümleler için hiç değil.

Sadece beyaz bir sayfayı kirletiyorum şuan. Kirlensin diye uğraşıyorum.

Neden yazmayayım ki ?

Ben zaten ‘niye’ diye sormam ‘neden’ diye sorarım.

Mesela ‘niye beni sevmedin?’ demem, ‘ neden beni sevmedin?’ derim.

Ben kendimi sevmem ama sadece beni sevmeyen tek kişi ben olmak isterim.

Kafka..

Bir konuya bağlı olmadan yazmak istiyorum.

İlgilenmiyorum ki ne anlattığımla.

Sadece eksilmek istiyorum şuan.

Her şeyden biraz eksildikçe eskiyorum.

Eksildikçe eskiyor ve yoruluyorum .

Niye mi?

Çünkü elini uzatıyor birisi.

Adım adım takip etmiş beni.

Kelimelerimden, cümlelerimden iz sürmüş.

İzleri kullanarak yazmış gördüğü ilk kağıt parçasına beni.

Sinmişse varoşluk ırmak kenarına ,bir tutam kahpelik kıyısında, sessiz piyano sırasında, tartsın notalar, kalmışsa harbi dostlukları…

Saklıyorum duygularımı bu kelimeler ardına yaralarım görünmesin diye.

Yaralarımı görmesinden korkuyorum.

Bu nedenle tutmuyorum o eli atıyorum bir ırmak kenarına .

Peki onun yaraları ?

Onun yaraları yok.

Ya da göremiyorum.

Kelimelerin ardına, hemen yanı başıma, benim cümlelerimin ardındaki kendi cümlelerine o kadar iyi saklanmış ki fark edemiyorum onu.

İnsan bir yazıyı sadece kendine yazarsa, sadece kendisinin anlayacağı dilden yazar.

Sen, aynı kelimelerin, aynı şiirin, aynı sanatın ardında saklı olduğumuz karışık kelimeli yarasız adam!

Görme beni. ‘Kafka ne olur o görmesin beni..

O bir Milena değil!

Acaba ister miyim Milena olmasını?

Sen ırmak kenarındaki karışık kelimeli adam, sorsaydım bilirdim, tanısaydım severdim.

İlmek ilmek örerdim.

Durmadım, direndim.

Elimde buruşturulmuş bir gazete parçası, köşesinde kendime yazılmış cümleler.

Yazdıkların…yazılanlar… o yazılanlarda ben varım.

O yarasız adam, sonra…

Sonrası şimdi olmuş işte.

Sebepsiz sandığım şeye bir kelebek misali kanadım değmiş.

Ya da o kanatlar bana değmiş.

Hoş geldin yeni yaşamım.

Hoş geldin ırmak kenarım.

Hoş geldin farkında olarak yada olmayarak aşacağım tüm yollarım, vereceğim her sınavım, tüm yangınlarım, heveslerim, umutlarım, mutluluklarım.

Hoş geldin Milena…

Yayınlama: 24.08.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.