“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

Ehliyetsiz araç kullanmaktan ceza almış ve 18 yaşıma girdiğimde ehliyet alma hakkımı bir buçuk yıl kaybetmiştim. Nihayetinde cezam bitmiş ehliyeti almıştım. Tam üç ay sonra aşırı hız yüzünden ehliyetime el konuldu.

İlk basın kartımı almış, güzel bir de fotoğraf makinam vardı. İşçi Odaları Seçimleri [AK] yaklaşmış, Türkiye kökenli adaylarla röportaj yapmalıydım…

Avusturya’yı tanıyanlar bilir, Viyana dışında yaşayanlar için otomobil hayati değer taşır. Yerleşim yerleri dağınık ve toplu taşıma yoğunluklu olarak demir yolları ile yapılır. Ancak aracınız yoksa büyük bir kısmı yaya olarak tamamlamak zorunda kalırsınız.

Aşağı Avusturya Eyaletinde çok da büyük olmayan bir ilçede yaşıyordum. Sonuç itibariyle araba yani ehliyetime el konulması, yapacağım işi de engelliyordu.

Bütün bunları düşünerek, bölgenin kaymakamlığına [Bezirkshauptmannschaft] gittim. Durumumu anlattım ve işimi yapamadığımı, para cezamı zaten ödediğimi ancak ehliyetime el konulmasının da para cezasına çevrilmesini talep ettim…

Polis memurunun bana verdiği yanıt, ders veren nitelikteydi.

“Paran olduğu zaman her ihlali yapabileceğini mi sanıyorsun. Kanunlar senin ehliyetini neden aldı? Bir daha hız ihlali yapmaman için. Sen şimdi para vererek ehliyetini geri almak istiyorsun […]

Peki 30 kilometre hız sınırı konmuş bir sokaktan çocuğuyla gecen bir anneye 90 kilometre hızla çarpmış olsaydın, vereceğin para o anne ve çocuğu geri getirebilir miydi?”

Bu sözler karşısında utanarak kaymakamlığı terk ettim. Kendime çok kızdım…

Maliye Bakanın ehliyetine el konuldu…

Avusturya Maliye Bakanı Magnus Brunner’in [ÖVP] ehliyetine dört hafta süreyle el konuldu.

Vorarlberg eyaletinde hızlı araç kullandığı gerekçesiyle ehliyetine el konulan Brunner, yazılı bir açıklama yaparak özür diledi. Yapılan açıklamada, maliye bakanının özel bir randevuya giderken geçici hız sınırını gözden kaçırdığı söylendi.

Üstelik bakanların da özel olarak kullanabileceği “resmi” BMW 7 Serisi ile seyahat ediyordu. Sivil polisler hız sınırının ihlalini fark ederek, otoyolda bakanı durdurup gerekli cezai işlemi yaptılar.

Bakanın ben bakanım demesine bile gerek yoktu. Zira araç resmi…

Avusturya’da bu gibi şeyler ilk defa yaşanmadı.

Korona kuralları kapsamında gece 00:00’dan sonra uygulanan kafe ve restoranların kapatılma zorunluluğuna uymayan bir restorandan 00:14’de çıkan Cumhurbaşkanı da ceza yedi.

Veya ülkenin ilk kadın başbakanı, seçim hükümetine üç aylık başbakanlık yapan, üstelik Anayasa Mahkemesi eski başkanı da alkollü araç kullanmaktan ehliyetine el konulmuştu.

Peki bu olayın Türkiye’de yaşanma ihtimali var mı?

Kesinlikle yok. Bırakın bir bakana ceza kesmeyi, onun en uzak akrabasına bile bu işlemi hiçbir trafik polisi yapamaz… Yanlış anlaşılmasın, Trafik polisi yapmaz demiyorum… Yaptırmazlar…

Türkiye’nin en meşhur kendini tanıtma şekli olarak bilinen, “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” saçmalığına, bir gün kim olursan ol diyecek bir topluma ihtiyacı var.

Bu alışkanlık içimize o kadar sinmiş ki daha 20 yaşlarında beni kaymakamlığa itiyor ve ben “gazeteciyim” dedirttirebiliyordu.

Ayrıcalık beklemek bir topluma üst akıldan yani üst yapıdan bulaşır. Devletin tüm gücünü arkasına almış olanlar, yaptıkları yanlışlara karşın, sen benim kim olduğumu biliyor musun diyerek, devleti küçük düşürürler ve sonra güven ve saygı beklerler.

Artık “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” sorusu yerine, “ben kimim?” demek gerekir.

Sahi siz kimsiniz?

Yayınlama: 11.01.2024
Düzenleme: 11.01.2024
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 2 Yorum
  1. Normaldir dedi ki:

    Türkiye’nin ……., “sen benim kim olduğumu biliyor musun?”… Türkiye’de Neden böyle nedense Türkiye resmen Muz Cumhuriyeti oluyor o nedenle Türkiye’nin iki yakası bir araya gelmiyor vergi kaçıran kaçak iş yapan hepsi de var vergi ödenmeyen bir ülkede yolsuzluk olan bir ülkede torpil hemşerimcilik geçen bir ilkede ne düzen olur nede o ülkenin ekonomisi düzelir ne de o ülke kalınır önüne gelen çalıyor resmen

  2. Mu cumhuriyeti dedi ki:

    Türkiye’de yaşanmış bir olaydan bahsediyorum tanıdığım birisinin çocuğunu ara mahalle sokakta yüksek hızla bir otomobil çarpıp kalıyor başka birisi plaka numarasını alıyor plaka numarasını hemen emniyete polise veriliyor sonra ne mi oluyor akşam üstü sürücüyü bulduk 16 yaşında ehliyettdib bir çocuk olduğunu söyledyip polisler çocuğun babasını emniyete götürüyorlar zaten kaza alanında görgü tanıkları sürücünün genç bir çocuğun olduğunu görmüşler emniyette hem o çocuk hemşeri onun babası hazırda duruyormuş sürücünün babası büyük bi meuhane restorana işletmecisiymil belli ki polislere büyük bir miktarda para rüşvet vermiş ki polisler çocuğun bababası ile sürücü genç ve onun babasıyla yüzleştirip anlaşmaya ikna edip davacı olmamak için kâğıt imzalarıyorlar şimdi sormalı sen ne biçim polis oluyorsun sen kimi koruyorsun çocukları mı yoksa para babalarını mı koruyorsun sen Türkiye Cumhuriyetine mi hizmet ediyorsun yoksa kendi cebini para rüşvetle doldurmak için Muz Cumhuriyetine mi hizmet ediyorsun . Türkiye’de böyle polisler varlarken ne düzeni ne de Türkiye düzelmez