Silvan, bir gönül insanını kadına şiddete kurban verdi | Muhtar Murat Ateş
Silvan bugün, sadece bir muhtarını değil, insanlığa adanmış bir gönül insanını, bir iyilik meleğini yitirmenin derin acısını yaşıyor. Silvan Muhtarlar Derneği Başkanı ve Kale Mahallesi Muhtarı Murat Ateş, adı anıldığında akla sadece görevleri değil, koşulsuz yardımlaşması ve bitmek bilmeyen insan sevgisi gelen nadide şahsiyetlerden biriydi. O, Silvan’da sevilen bir hizmet adamı, ihtiyaç sahiplerinin umut kapısıydı.
Murat Ateş, aileleri tarafından terk edilmiş yaşlılara kol kanat gerer, babasız kalmış çocukların her türlü ihtiyacına koşardı. Gece gündüz demeden, iyilik için çırpınan bu koca yürekli insan, ne yazık ki yaptığı iyiliklerin bedelini canıyla ödedi. Bu menfur olay, iyiliğin nasıl bir kötülükle sınandığını, insanlığın nasıl bir barbarlıkla karşı karşıya kaldığını bir kez daha yüzümüze çarptı.
Kadına şiddetin karanlık gölgesi ve hain Saldırı
Muhtar Murat Ateş’in hayatına kasteden Abdullah Uyan, sadece bir katil değil, aynı zamanda kadına şiddetin somut bir örneğiydi. Uyan, eski eşine şiddet uygulayan, onu açlık ve yoksullukla terbiye etmek isteyen bir zihniyetin temsilcisiydi. İşte bu sapkın zihniyet, Muhtar Ateş’in her yoksula ve ihtiyaç sahibine uzattığı yardım elini, kendi terk ettiği eşine uzatmasını hazmedemedi. Bu durum, kadının en temel haklarına, yaşam hakkına bile tahammül edemeyen bir anlayışın ne denli tehlikeli boyutlara ulaşabileceğinin kanıtıdır. Murat Ateş, boşandığı eşini açlık ve yoksullukla terbiye etmek isteyen, kadına şiddet uygulayan Abdullah Uyan tarafından katledildi.
Abdullah Uyan, Silvan’da hiç kimsenin sevmediği, işsiz, yalnız yaşayan, toplumda hiçbir karşılığı olmayan biriydi. Hazro’nun köyünden Silvan’a husumet yüzünden göç etmiş ailenin bir ferdi olan bu şahıs, iyilikle yoğrulmuş Muhtar Ateş’i, Silvan Aşağı Çarşı meydanında, kendi kurduğu “Silvan Muhtarlar Derneği”ne giderken, arkadan pusu kurarak alçakça katletti. Bu cinayet, sadece bir gönül insanını hayattan koparmakla kalmadı, tüm bir ilçeyi, hatta bir şehri yasa boğdu.
Yitirilen bir değer, yükselen bir çığlık
Muhtar Murat Ateş, yaşadığı topluma faydası dokunan, insanların ve toplumun yaşamına anlam katan, yardımsever bir gönül insanıydı. Böylesine değerli bir insanın, kadına şiddet uygulayan, toplumda hiçbir karşılığı olmayan ve “evsiz” olarak nitelendirilebilecek bir zihniyet tarafından katledilmesi, sevenlerini derinden yaraladı. Murat Ateş’in bu acı sonu, onu tanıyan herkes için bir hayal kırıklığı, bir isyan çığlığı oldu. Evet, Murat Ateş, kadına şiddet mağduruydu. Boşandığı kadına yardım edilmesini istemeyen boşandığı kadına şiddeti bir yaşam tarzı haline getirip bu şiddeti periyodikleştiren biri tarafından katledildi.
Bu olay, kadına yönelik şiddetin sadece doğrudan fiziksel saldırılarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda iyiliğin, insanlığın ve vicdanın hedef alındığı bu tür menfur saldırılarla da kendini gösterdiğini acı bir şekilde ortaya koymuştur. Muhtar Murat Ateş’in anısı, kadına şiddete karşı verilen mücadelede daima yol gösterici bir fener olacaktır. Onun iyilikleri, insanlara dokunuşları ve en önemlisi kadına şiddetin bir kurbanı olarak aramızdan ayrılışı asla unutulmayacaktır.
Silvan’ın kalbinde iyilikle yoğrulmuş bir isim, Muhtar Murat Ateş. O sadece bir muhtar değildi; Silvan’da yoksulların ve ihtiyaç sahiplerinin sesi, eli ve umuduydu. Yardımseverliğiyle nam salmış, adeta bir gönül insanı olarak anılıyordu. Murat Ateş, makamının ve unvanının ötesinde, insanlara dokunmayı, onların dertlerine ortak olmayı yaşam felsefesi edinmişti.
İhtiyaç sahiplerini sadece dinlemekle kalmaz, onların hayatlarına maddi ve manevi anlamda gerçek dokunuşlar yapardı. Özellikle aileleri tarafından terk edilen yaşlıların kimsesizliğini gidermek için çabalarken, babaları tarafından terk edilen çocukların tüm ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz demeden çalışırdı. Onun için ayrım yoktu; mağdur olan her cana el uzatmak, boynu bükük her yüze tebessüm kondurmak en büyük gayesiydi. Yaptığı gıda yardımlarıyla, yoksul evlerini tadilat etmekle, bakıma muhtaç ve çocukları tarafından yalnızlığa terk edilen yaşlıların bakımını üstlenerek ve sağladığı desteklerle sayısız ailenin yüzünü güldürmüş, zor zamanlarında onlara kol kanat germişti.
Murat Ateş, Silvan’da sadece bir hizmet adamı değil, sevgi ve şefkatle dolu bir yüreğin temsilcisiydi. Yaptığı iyilikler, gösterdiği fedakârlıklar onu Silvan halkının gönlünde taht kurmuş, adını iyilikle özdeşleştirmişti. Onun varlığı, Silvan için bir umut ışığı, bir dayanışma köprüsüydü. Muhtar Murat Ateş, iyiliğin ve yardımseverliğin Silvan’daki yaşayan sembolü olarak anılmaya devam edecek.
Katil Abdullah Uyan, ‘Kadına Şiddetin’ sembolü olarak anılacaktır
Katil Abdullah Uyan kadına şiddet uygulayan ve şiddet uyguladığı kadına insani yardım ve desteklerin ulaştırılmasını istemeyen şiddete meyilli biri. Muhtar Murat Ateş kadına şiddet uygulayan Katil Abdullah Uyan tarafından 13 Haziran 2025 günü Silvan’da katledildi.
Kadına şiddet uygulayan erkeklerin neden yeterince engellenemediği ve boşandıktan sonra bile eski eşlerinin maddi olarak kendilerine muhtaç olmalarını istemelerinin arkasında karmaşık psikolojik ve toplumsal faktörler yatar. Bu durum, yalnızca yasal boşluklar veya toplumsal duyarsızlıklarla açıklanamaz; aynı zamanda kadına şiddet uygulayan erkeğin iç dünyasındaki derin davranış bozukluklarını da gözler önüne serer.
Şiddetin engellenememesi ve Ataerkil yapılar
Kadına şiddetin engellenememesinin birden fazla nedeni vardır:
- Ataerkil toplum yapısı ve gelenekler: Birçok toplumda köklü ataerkil yapılar ve cinsiyet rolleri, erkeğin kadın üzerindeki tahakkümünü normalleştirebilir. Bu durum, şiddetin “aile içi bir mesele” olarak görülmesine ve dışarıdan müdahalelerin sınırlı kalmasına yol açar. Geleneksel değerler, kadının erkeğe itaat etmesini bekler ve şiddeti bu beklentinin bir sonucu olarak kabul edebilir.
- Hukuki boşluklar ve uygulama eksiklikleri: Şiddeti önlemeye yönelik yasalar olsa bile, bunların etkin bir şekilde uygulanmasında sorunlar yaşanabilir. Yargı süreçlerinin yavaşlığı, delil toplama zorlukları, mağdurun şikâyetinden vazgeçmek zorunda kalması gibi faktörler, faillerin cezasız kalmasına neden olabilir. Bu cezasızlık, şiddeti uygulayanlar için bir “cesaretlendirici” etki yaratır.
- Toplumsal duyarsızlık ve normalleşme: Şiddetin belirli bir düzeyde toplumda normalleştirilmesi, mağdurların sesini duyurmasını zorlaştırır. “Komşunun meselesine karışılmaz,” “Kocasıdır, döver de sever de” gibi söylemler, şiddetin gizli kalmasına ve yaygınlaşmasına zemin hazırlar.
- Mağdurun çaresizliği ve bağımlılığı: Ekonomik bağımlılık, çocukların velayeti, toplumsal baskı veya hayati tehlike gibi nedenlerle mağdur kadınlar, şiddet döngüsünden çıkmakta zorlanabilirler. Bu durum, faillerin şiddet eylemlerine devam etmesi için bir alan yaratır.
Boşandıktan sonraki maddi bağımlılık isteği: Kontrol mekanizması
Kadına şiddet uygulayan erkeklerin boşandıktan sonra bile eski eşlerinin maddi olarak kendilerine muhtaç olmalarını istemeleri, derin bir kontrol ve güç arayışının göstergesidir. Bu davranış bozukluğu, şu faktörlerle açıklanabilir:
- Kontrol ve güç kaybı korkusu: Şiddet uygulayan erkekler için ilişki, genellikle güç ve kontrolün bir aracıdır. Boşanma, bu kontrolün ellerinden alınması anlamına gelir. Maddi bağımlılık isteği, kaybettikleri gücü bir nebze olsun geri kazanma çabasıdır. Eski eşlerinin kendilerinden bağımsız bir hayat kurmasını kabullenemezler, çünkü bu, onların üzerindeki etkilerinin tamamen bitmesi demektir.
- Narsisistik yaralanma ve öfke: Şiddet uygulayan bireylerde sıklıkla görülen narsisistik eğilimler, boşanma ile birlikte ciddi bir “yaralanmaya” yol açar. Terk edilme, değersizlik hissi ve reddedilme algısı, yoğun bir öfke ve intikam alma arzusunu tetikleyebilir. Eski eşin maddi olarak zor durumda kalması, bu öfkenin tatmin edilmesi ve “cezalandırma” aracı olarak görülür.
- Mülkiyetçi zihniyet: Bazı erkekler, kadını “kendilerine ait bir mal” gibi görürler. Boşanma sonrası kadının kendi ayakları üzerinde durması, bu mülkiyetçi anlayışa ters düşer. Maddi bağımlılık, kadının hala “kendi kontrolünde” olduğunun bir göstergesi olarak algılanır.
- Psikolojik taciz ve yıldırma: Maddi baskı kurma çabası, aynı zamanda psikolojik tacizin bir biçimidir. Eski eşi sürekli zor durumda bırakarak, onun hayat kalitesini düşürerek ve bağımsızlığını engelleyerek, mağdurun yıpranması ve pes etmesi hedeflenir. Bu, şiddetin farklı bir boyutta devam etmesidir.
- Cinsiyetçi normların içselleştirilmesi: Toplumdaki cinsiyetçi normlar, erkeğin ailenin reisi ve kadının geçim kaynağı olduğu algısını pekiştirir. Bu normları içselleştiren bir erkek, kadının kendisi olmadan var olamayacağı düşüncesine sıkı sıkıya bağlı kalabilir.
Bu davranış bozuklukları, kadına şiddetin ne denli derinlere kök salmış bir problem olduğunu ve sadece fiziksel şiddetle sınırlı kalmadığını göstermektedir. Şiddetin engellenmesi ve mağdurların güçlendirilmesi için hem yasal düzenlemelerin hem de toplumsal farkındalığın artırılması büyük önem taşımaktadır.