Duygudan Stratejiye | SÖZ Partisi ile SPÖ’lü Aday Arasında Beş Yıllık Paralellik
18.10.2020 tarihli köşe yazımda, 2020 Viyana Eyalet Seçimleri’ni değerlendirirken, seçime ilk kez katılan SÖZ Partisi’nin kampanya sürecinde stratejik hatalar yaptığını yazmış, nedenlerini de detaylıca açıklamıştım.
Beş yıl sonra, 2025 seçimlerinde SPÖ’den ikinci kez aday gösterilen Türkiye kökenli kadın adayın da benzer stratejik hatalar yaptığını gözlemledim. Bu hatalar, tercihli oy mücadelesinde yaklaşık 2.000 oy kaybına neden oldu.
2020 seçimlerinde SÖZ Partisi’nin hatasını, duygusal yaklaşımın bir sonucu olarak değerlendirmiştim. SPÖ’lü kadın aday ise, 2020’de aldığı 3.571 tercihli oya rağmen beş yıl boyunca kayda değer bir icraat ortaya koyamadı. Bu siyasi edilgenlik, stratejik zafiyet, ihtiras ve temelsiz özgüvenin doğurduğu nedenlerden oluşan “karşıt medya ütopyası” 2025’te benzer başarıyı yakalayamamasının başlıca nedeni oldu.
Askerî stratejist Niccolò Machiavelli, Prens [Il Principe] adlı eserinde siyasetçinin başarıya ulaşmak için ahlaki ya da duygusal kaygılardan ziyade gerçekçilik ve güç dengelerini gözetmesi gerektiğini söyler. Ona göre siyaset, iyilikten çok çıkar, güç ve sonuç odaklı bir alandır.
SPÖ’lü aday, seçim kampanyasında Türkiye’nin beş şehrinden AK Partili belediye başkanlarını Viyana’ya davet etti; spor ve sanat camiasından tanınmış isimlerle çalıştı; altı haneli bir bütçeyle dikkat çeken bir kampanya yürüttü. Ancak tüm bu çabalara rağmen, 2020’deki 3.571 tercihli oya karşılık, 2025’te oy sayısı 1.500’lerde kaldı. Bu sonuç, kampanyanın beklentileri karşılamadığını ve fiyasko ile sonuçlandığını gösteriyor.
Medya ve Seçimler
Seçimler, yalnızca reklam geliri uğruna başlık aktarmaktan öteye geçemeyen sosyal medya fenomenlerinin değil, aynı zamanda Avusturya medyasının da en önemli geçim kaynağıdır. Bu nedenle 2020 ve 2025 seçimleri, gazetecilerle siyasiler arasında büyük aşkların ve çatışmaların yaşandığı bir döneme dönüştü.
En dikkat çekici olansa, medya gruplarının aldıkları reklamlar doğrultusunda siyasi pozisyon alarak, rakip medya kuruluşlarına adeta düşman kesilmesi ve siyasilerin diliyle konuşmalarıdır. [Bu eleştiriler, tüm Türkçe medyayı kapsamamaktadır.]
Stratejik Hatalar
SÖZ Partisi 2020’de göçmen partisi olmanın dezavantajını göz ardı ederek, daha yolun başında Türkçe yayın yapan basınla ters düşmüştü. Bu durum, etki-tepki kuramına göre hareket eden bazı medya gruplarının SÖZ Partisi’ne mesafeli durmasına neden oldu. Partinin Avusturyalı liste başı adayının açıklamaları, Türkiye kökenli seçmen tarafından kabul edilmedi ve Der Virgül bu açıklamaları kamuoyuna taşıyan ilk yayın oldu.
SÖZ Partisi, Der Virgül’ü marjinal bir yayın olarak görmüş, bu önyargının siyasi acemilik olduğunu sonradan fark ederek daha profesyonel adımlar atmaya başlamıştır.
“Elinden geleni yaptı | Ama elinde bir şey yoktu”
SPÖ’lü adayın seçim kampanyası; [Uluslararası Demokratlar Birliği Viyana] UID’nin açık desteği, Türkiye’den gelen AK Partili belediye başkanları, SPÖ’nün desteklediği etkinliklere katılan solistler ve spor kulüpleri, afişleri değiştirerek destek veren paralı çalışanları ve bağımlı hale getirilen, canla başla adayı içselleştiren bazı Facebook haber sayfalarına rağmen tercihli oy sayısında ciddi bir düşüşle sonuçlandı.
Bu düşüşün temel nedeni, siyasetçinin bireysel ihtiraslarına ve duygularına teslim olmasıdır.
Tıpkı 2020’de SÖZ Partisi’nin yaptığı gibi, SPÖ’lü aday da Türkçe medya gruplarının bir bölümüne savaş açmıştır.
Kendisine gönderilen her metni belki de hiç okumadan veya editöryal politikaya uygunluk denetimi yapmadan, kısacası haberin sonuçlarına karşı sorumluluk almayacak Facebook haber sayfaları, adayın seçimden bir gün önce kendi sayfalarından yaptığı açıklamayı engelleme gibi bir çabaya girmeyerek, adayın en büyük stratejik hatasını yapmasına seyirci kalmışlardır.
Adayın, 2022 yılında ve ÖVP-SPÖ-NEOS tarafından kurulan koalisyon hükümetinin hemen sonrasında, SÖZ Partisi’nin gündeme taşıdığı “Ehliyet sınavlarında Türkçe uygulamasının yeniden getirilmesi” konusunu ve Yeşiller Partisi Eyalet Milletvekili Berivan Aslan’ın iki yıl önce Viyana eyalet meclisine sunduğu “huzurevi projesini”, kendi projesi gibi vaat etmesi, siyasi akıldan uzak bir hamleydi.
Seçmen Sandığa Gitmedi
Hem genel hem de Türkiye kökenli seçmen özelinde katılım oranı, önceki seçimlere kıyasla düşüktü. Seçim kampanyasında soyut söylemlerden öteye geçemeyen siyasetçiler, somut sorunlara çözüm sunamayınca, seçmen sandığa gitmekten vazgeçti.
SÖZ Partisi, duygusal bir yaklaşımla Filistin meselesini seçim kampanyasının merkezine alarak, Avusturya’daki yerel dinamikleri göz ardı etti. Federal düzeydeki göçmen sorunlarına odaklanmak, eyalet seçimlerinin doğasına uygun bir strateji değildi. Seçmen, ekonomik kaygılarla şekillenen gündelik hayatına yabancı kalan bu büyük vaatleri satın almadı.
SPÖ’lü aday ise, beş yıl boyunca somut bir icraat ortaya koyamadığı gerçeğini görünmez kılmak için, seçmeni feodal bağlarla yönlendirmeye çalıştı. Bu çaba, seçmende karşılık bulmadı.
Der Virgül ve Seçim Gerçeği
2020’de SÖZ Partisi’nin liste başı adayı hakkında haber yapan Der Virgül, 2025’te Viyana Belediye Meclisi’nde SPÖ ve NEOS’un sunduğu ve kabul edilen “Türkiye’deki Gelişmeler Konusunda Endişe” başlıklı önergeyle İmamoğlu’nun serbest bırakılması çağrısını ilk haberleştiren mecra oldu. Bu duruş, UID’nin desteğiyle kampanya yürüten adayı zora soktu.
Virgül, “cambaza bak” oyununu bozarak, seçmeni “cambazın ipini kim tutuyor?” sorusunu sormaya teşvik etti.
Sonuç
Büyük bir katılım beklentisine rağmen, seçimlere katılım oranı hayal kırıklığı yarattı. Gerçek ve somut sorunlardan uzak seçim kampanyaları, gösterişli ama etkisiz etkinliklerle birleşince, seçmen sandığa gitmeyi tercih etmedi. Cami ve derneklerin seçim günü düzenlediği kermes ve kahvaltılar da seçmenin fikrini değiştiren etkenlerden biri oldu.
80 bin seçmenden yalnızca yaklaşık 15 bininin oy kullandığı hesaplandı.
Kazanan kim mi?
Kazanan kim bilmiyorum.
Ama kaybeden biz değiliz…
Kaybeden: gelecek neslimiz, çocuklarımız…