Mülteci bir Aşk Serüveni: “Nikah Masası” [Bölüm 2]
![Mülteci bir Aşk Serüveni: “Nikah Masası” [Bölüm 2]](https://www.dervirgul.com/wp-content/uploads/2025/08/image-v2-558a505130d031c5ca9c26e4394b33b6-detail.webp)
| Ramazan Yaylalı
Birinci bölümde Avusturya’nın Graz kentine yakın bir kasabada bulunan Schiwago Dans Kulübü’nde genç mülteci gençlerin hikayelerini ele almıştık; ikinci bölümde bu hikayelere devam ediyoruz…
Genç mültecilerimiz, Schiwago Dans Kulübü’nde tanışacakları olgun yaştaki Avusturyalı kadınlarla evlilik yoluyla Avusturya’da özgürce “oturma ve çalışma izni elde edeceklerdi. Ünlü Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nün kavramlarıyla ifade edersek, “bürokratik yapı” ile girişilen bu mücadele, genç mültecilerimiz açısından ilk aşamasını sorunsuz bir şekilde geride bırakmış gibi görünüyordu.
Serbest Piyasa Paradoksu.
Yüksek düzeyde sanayileşmiş kapitalist Batı Avrupa’da, her birey “emek gücünü” özgürce emek piyasasında sunma hakkına sahipken, ne yazık ki “resmi çalışma izni” (arbeitserlaubnis) bulunmayan gençlerimiz için bu olanak mevcut değildi. Tek istekleri alın teriyle çalışarak geçimlerini sağlamak iken, devlet otoritelerince dayatılan bürokratik engeller, onları sürekli olarak alternatif yollar aramaya mecbur bırakıyordu.
Serbest piyasa dinamiklerinin dahi bile işlevsiz kaldığı bu dünyada, taşralı prenslerimizin, sahip oldukları “taşraseksüel cazibeyi” ya da daha doğru bir ifadeyle söylersek gençecik erotik sermayelerini, asıl hedeflerine ulaşmak için dolaylı yollarla kullanmaktan başka seçenekleri bulunmuyordu.
Anadolu’dan gelen bu gençlerimiz, Bourdieu’nün sermaye teorisiyle ifade edersek, mevcut durumda
- ne ekonomik sermayeye,
- ne kültürel sermayeye,
- ne simgesel sermayeye,
- ne de sosyal sermayeye sahipler idi.
Dolayısıyla, gençlerimiz doğuştan sahip oldukları yegâne sermaye olan “erotik sermaye”ye (das erotische Kapital) sahiptiler. Bu durum, Ahmet Kaya’nın “Neyleyim” şarkısındaki “Elimde gençliğim vardı, onu verdim neyleyim” dizelerini andırıyordu. Dolisyla Mülteci kardeşlerimiz sahip oldukları yegâne sermaye olan erotik sermaye sayesinde otorite tarafından dayatılan “bürokratik engelleri” aşabilirlerdi.
Fakat sorun su ki Erotik-Sermaye’nin önce simgesel sermaye’ye, oradan da ekonomik sermaye’ye dönüşmesi ağır ve yavaş ilerleyen bir süreçti.
Bu süreç üç aşamadan oluşuyordu:
- Erotik sermayenin doğru bir stratejiyle, doğru bir pazarda (örneğin Schiwago Eğlence Kulübü) piyasasında pazarlanması
- Bir Kurum (örneğin nikah dairesi gibi) üzerinden bu ilişkinin resmi bir şekilde tasdiklenmesi
- Bu sayede elde edilecek “Oturma-Statünün” yani simgesel sermayenin, bürokratik kurumlar tarafından resmi olarak onaylanması (anerkannt/approved).
Toplu Nikah öncesi büyük heyecan.
Uzun bir flört döneminden sonra Genç Mültecilerimiz ve olgun yasta olan Avusturyalı sevgililerini evliliğe ikna ettikten sonra hemen hızlıca evlenme dairesinde toplu bir nikah töreni için randevu aldılar. Randevu ne kadar erken bir tarihte alınırsa o kadar iyiydi, çünkü her an dış bir etkenden dolayı bu kadınların aklı karışabilir ve kararlarından cayarak, bu gençleri ortada bırakabilirlerdi.
Yakın bir tarihe nikah günü almayı başaran mülteci gençlerimiz, o güne kadar hazırlıkları tamamlamışlardı. Bütün davetiyeler gönderilmiş ve büyük bir heyecanla o günün gelmesini bekliyorlardı.
Ve sonunda o gün geldi çattı….
Nikah günü çiftlerimiz şık elbiseleriyle ve ellerinde çiçekleriyle on iki kişilik nikah masasında büyük bir heyecanla yerlerini aldılar. Salonda gelin tarafı büyük bir takım halinde yerini almışken, damat tarafında ise çok yoğun bir katılım yoktu. Sadece daha önce Asylheim‘da (mülteci kampında) kaldığı sırada tanıştığı bazı arkadaşları ve Schiwago gecelerinde kraliçelerle flört ederken o anlarda onlara sürekli zorla gül satan iki Mısırlı çiçekçi, Kulübün Arnavut asıllı bodyguardları ve lavabo önünde kolonya servisi yapan Hintli bir bayan dışında başka kimseyi davet etmemişlerdi.
Kısa bir sessizlikten sonra, nikah memuru Herr Schweinberger (Bay Schweinberger) salona arka kapıdan giriş yaptı, tek tek çiftleri ve konukları selamladıktan sonra, klasik bir şekilde prosedürü uygulamaya başladı. Arada şakalar yaparak ortamın heyecanını dindirmeye çalışıyordu fakat genç delikanlılar, başlangıç seviyesi sayılan A2 Almancaları yüzünden, havada uçuşan esprileri bazen anlamakta güçlük çekiyor, esprileri arada bir anlasalar bile çoğu zaman çok geç oluyordu. Tabiri caizse ses ile görüntü ayni anda gelmiyor, bir nevi senkronizasyon sorunu yaşıyorlardı.
Her neyse sonunda imzalar atıldı ve çiftler büyük bir mutluluk içinde kadehlerini havaya kaldırıp mutluluklarını davetliler ile paylaştı. Nikah töreni sonrasında After Party için tanıştıkları ilk eğlence kulübü olan Schiwagoya doğru yol aldılar. Schiwagoda gece boyu şampanyalar ve Latin dansları eşliğinde nikah sonrası “after party” son derece eğlenceli geçmişti…
Mahalle Baskısı ve Jigolo suçlamaları.
Nikah töreninden bir kaç hafta sonra çiftler kasabada bazı sorunlar yaşamaya başladılar. Kasaba içinde bir kesim, bu ilişkileri onaylamıyorlardı. Onaylamamakla kalmayıp, çiftler çarşı pazarda gezerken itici bakışlarla bu insanları tedirgin ediyor ve mevcut ilişkiyi tasvip etmediklerini açıkça belli ediyorlardı.
Kasaba ahalisi kendi içinde çiftleri “sugar mommy ya da jigolo” gibi lakaplarla alay konusu ederek, resmen psikolojik bir şiddet uyguluyorlardı. Bu durum tabi çiftlerimiz için zorluklar yaratıyordu. Gençlerimiz hayatları boyunca yaşadıkları onca zorluğa göğüs germiş olmanın verdiği rahatlık ile bu tip çevre baskısına, biraz da tam olarak Almanca bilmemenin verdiği, anlamama , rahatlığı ile bu tür tacizleri pek takmazken, hanımlar için ayni durum söz konusu değildi. Yıllarca içinde yaşadıkları bir toplumda, dışlandıklarını hisseden bu kadınlar, ne olursa olsun o kasabaya aitlerdi. Orada doğmuş ve büyümüşlerdi. Kasabada herkes birbirlerini çocukluğundan beri tanırdı. Kadınlar için bu tür, inceden alaylı bakışlara maruz kalmak hafife alınacak bir mesele değildi.
Zamanla kasaba ahalisinin bu duruma alışacaklarını ümit ederek şimdilik onlarda mülteci gençler gibi sorunu görmezden gelmeye çalışıp kasabada dönenen dedikodulara kulaklarını tıkamaya başladılar. Fakat bu süreç zorlu bir şekilde devam edecekti yani kraliçelerimiz ve gençlerimizi daha çok kötü günler bekliyordu.| ©DerVirgül
Devam edecek…