Avusturya’da İslam | Diplomatik krizlerin argümanları

Avusturya’da her 1400 Katolik/ Hristiyan’a bir kilise düşerken, her 1223 Müslümana bir cami veya cami derneği düşmekte. Ülkede yaşayan Müslümanlar, ülke yönetiminden, ülke yönetimi ise, Müslümanların kurumlarından şikâyetçi oldu. Avusturya’da Müslüman toplum, eşittir Türkiye kökenliler olarak görüldü…

Avusturya’da İslam | Diplomatik krizlerin argümanları

| Adem Hüyük

Avusturya devleti Avrupa’nın diğer ülkelerinden farklı olarak, kitlesel bir Müslüman göçü olmadan önce İslam’ı 1912 yılında resmen kabul etmiştir. 1960 yıllarından sonra başlayan Müslüman misafir işçi göçünden sonra, ülke İslam yasalarında yeni düzenlemelere gitmiştir.

Avusturya’ya Türkiye ve eski Yugoslavya’dan gelen işçi göçüyle ülkedeki Müslüman sayısının artması ve bu artışın beraberinde doğurduğu kurumsallaşma zorunluluğu, kendisini ilk olarak 1962’de Bosnalı entelektüel Smail Balić tarafından‚ Müslümanlar için Sosyal Hizmet Derneği’nin (Moslemischen Sozialdienst) kurulmasıyla başlamıştır.

Türkiye’den gelen Müslüman işçilerin cami dernekleri etrafında toplanması, özellikle 1970 yıllarına dayanmakta ve dernekleşme ideolojik kaynağını Türkiye’den almaktaydı. 1980 yılına kadar neredeyse Türkiye’de faaliyet gösteren dini cemaatlerin bir uzantısı Avusturya’da yer edinmiş ve Türkiye’den gelen işçilerin arasında İslam birliği sağlamayı hedeflerken, cemaatlere bölmüştür. O günlerde başlayan ayrışma bu günlerde, yani 2024 yılında dahi devam etmektedir.

1979 yılında kurulan Avusturya İslam Cemaati [IGGÖ Islamische Glaubensgemeinschaft in Österreich], 1912 yılında resmen kabul edilen İslam dini mensuplarının kamusal alanda hukuksal savunucusu ve planlayıcısı görevini görmüştür. Bu gelişmenin en önemli sonucu ise, Müslümanların çocukları için okullarda İslam dini derslerinin resmen verilebilir olmasıdır.

11 Eylül 2001 saldırılarıyla bütün dünyada değişen dengeler, Avusturya’da da kendisini göstermiş ve o günden bugüne Avusturya hükümetleri, Müslümanların örgütlü yapısını özellikle Türkiye ile olan diplomatik ilişkilerinde koz olarak ön plana çıkarmıştır.

Siyasetin gölgesindeki Müslümanlar

Bazı araştırmacılara göre 745.600 Müslümanın yaşadığı Avusturya’da, Avusturya İstatistik Kurumu tarafından resmi bir araştırma yapılmadığında, ülkedeki Müslüman sayısı tam olarak bilinmemektedir.

Ülkedeki Müslüman olarak tanımlanan dini gruplardan söz edildiğinde, etnik anlamda akla ilk gelen kuşkusuz Türkiye kökenliler olmuştur. Yine net olarak bilinmemekle birlikte ülkede yaklaşık 320.000 T.C. vatandaşı ve Avusturya vatandaşlığına geçmiş Türkiye kökenli yaşamakta.

Bu gün ülkede en kapsamlı ve disiplinli yapılanmaya giden dini kurumların arasında, Avusturya Türk İslam Birliği [Atib] yer almaktadır. Ülkenin her eyaletinde cami derneklerinin mülklerini dahi alan bu kurum, Türkiye Avusturya ilişkilerinin en çok kurbanı olmuşluğuyla bilinmektedir.

2016’da başlayan Türkiye-Avusturya diplomatik krizi sonrasında mercek altına alınan Atib, 2017 yılındaki Sosyal Demokrat [SPÖ] Başbakan Kern tarafından atanan özel savcı ile denetimlerden geçirilmiştir.

Sebastian Kurz Başbakanlığı dönemi olan 2018 yılı, ülkenin iç siyasetine harcanan Müslümanlar yılı olmuştur. Sağ popülist Özgürlük Partisi [FPÖ] ile koalisyon kuran Halk Partisi [ÖVP] ve Başbakan Kurz, bütün çıkmazlarında bir cami kapatmaktan söz ederek, bugün ortaya çıkan yolsuzluklarını kapattığı/kapatmak istediği anlaşılmıştır.

“İslam Haritası” | Avusturya’da 623 İslam’i Kurum Var

Sebastian Kurz başbakanlığındaki Avusturya Hükümeti, halen görevde olan Entegrasyon Bakanı Susanne Raab’a verdiği görevle, 2020 yılında ‘’Siyasi İslam Dokümantasyon Merkezi’’ kuruldu.

Dokümantasyon Merkezi,” Avusturya’da ilk kez, siyasi İslam’ın tehlikeli ideolojisiyle, bağımsız ve bilimsel olarak ilgilenen ve şimdiye kadar gizli ağlar hakkında bilgi verecek bir organ görevi göreceği’’ söylendi. Dokümantasyon merkezinin görevleri ise, bilimsel araştırma ve dokümantasyonun yanı sıra dini motivasyonlu siyasi aşırılık hakkında bilgi toplayacak. İnternette ve sosyal medyada da faaliyetler gözlemlemek olarak tanımlandı.

Bu kurum IGGÖ tarafından eleştirilmiş olsa da faaliyetlerine başladı ve çok tartışılan “İslam Haritası” başlığında bir istatistiktik araştırmanın sonucunu yayınladı.

Viyana Üniversitesi’ndeki araştırma projesi başkanı Ednan Aslan, bu sadece siyasi İslam’ı gösteren bir harita olmadığını vurgulayarak,”623 dernek, organizasyon ve cami kaydettik ve anlattık.” Amaç, zayıflıkları ve güçlü yönleri görünür kılmak olduğunu ifade etti. Aslan, araştırmanın entegrasyon çalışması için avantajlar doğurduğunu iddia etti.

Öte yandan “tehlikeli eğilimler” de gösteriliyor, diyen Aslan, “Politikacıları bunlardan haberdar etmek istiyoruz” dedi.

Bu açıklamaya göre İslami kurumlar istihbarat birimlerinin taktikleri kullanılarak denetlenecek, zararlı görülen gelişmeler hükümete bildirilecekti.

Hükümet, Dokümantasyon Merkezi ve İslam Haritası gibi projeleri, ülkede yaşayan Müslümanları “siyasal veya radikal İslam’dan” korumak için hayata geçirdiğini belirtmişti.

’Siyasi İslam Dokümantasyon Merkezi’’ kuruluş ilanında, Avusturya’da, 1 Mart 2019 tarihinde itibaren yasaklanan bazı bayrak ve sembollerin içerisinde bulunan Bozkurt işaretine atıfta bulunan entegrasyon bakanı, kurumun aynı zamanda Türk Milliyetçiliğini de [Bozkurtları] mercek altına alacağını vurgulamıştı.

Ibiza skandalı, hükümet krizi seçimler derken, hiçbir neden iç siyasetin en verimli argümanı olan Müslüman göçmenlerin üzerindeki psikolojik baskıyı kaldırmadı.

2 Kasım 2020’de Viyana şehir merkezinde IŞİD yanlısı bir saldırganın dört kişiyi öldürdüğü ve bazıları ağır olmak üzere 20’den fazla kişiyi yaraladığı saldırı, ülke çapında bazı kurum ve evlere operasyon yapılmasını sağladı.

Korona salgını ve Ukrayna savaşı Müslümanları unutturdu

Sıradan Müslüman halkın bire bir etkilenmediği Avusturya iç siyasetinin baskısından, Korona salgının başlamasıyla İslami kurumlarda sıyrılmış ve gündeme pek gelmez olmuşlardır.

Her ne kadar hükümetin popülist siyasetinde en verimli argüman olan Müslümanlar, istatistiklere göre inanç özgürlüklerinden çok şey kaybetmediler.

Virgül’ün o dönem yapmış olduğu araştırmaya göre, Avusturya’da her 1400 Katolik/ Hristiyan’a bir kilise düşerken, her 1223 Müslümana bir cami veya cami derneği düşmekteydi. Bu sonuçta ibadet özgülüğünün mekânsal anlamda bir kısıtlamaya uğramadığını göstermektedir.

Devletin bütün kurumlarıyla Korona salgınıyla mücadele kararı alması ve Ukrayna savaşı, ülke gündeminde piyon olarak kullanılmak için etnik veya dini grup ihtiyacını ortadan kaldırdı.

Öte yandan, Ukrayna savaşının yeni koşullar yaratması, Türkiye-Avusturya ilişkilerinde yeni bir dönem başlatmış, karşılıklı çıkar ilişkileri kapsamında olumlu adımlar atılarak, işbirlikleri sağlanmıştır.

En baştan söylediğim gibi, Avusturya’da Müslümanlar denildiği zaman akla, ilk olarak Türkiye göçmenleri gelmektedir. Her iki ülke için de güçlü bir argüman olan 320 bin kişi, her iki tarafa da bağımsızlığını ilan edemez ve gücünü gösteremezse, diplomatik krizlerin kurbanı olmaya devam edecek gibi… | ©DerVirgül

Yayınlama: 11.03.2024
Düzenleme: 11.03.2024
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.