BİN BİR GÖZLÜ İNSAN…

1480 yılından kalma el yapımı bir kitabın giriş cümlesi tam olarak şöyledir:   “okumak, insanı bin bir gözlü yapar.” Çoğu insanın vakitsizlikten yapamadığından şikayet edip aslında yapmadığı bir eylemdir okumak.   ‘Kitap oku!   Kitap oku, bak filancanın kızı – oğlu sürekli okuyor.’   Çocuk yaşta işin içine emir ve kıyaslama girince birçoğumuzun soğuduğu olay […]

1480 yılından kalma el yapımı bir kitabın giriş cümlesi tam olarak şöyledir:
 

“okumak, insanı bin bir gözlü yapar.”

Çoğu insanın vakitsizlikten yapamadığından şikayet edip aslında yapmadığı bir eylemdir okumak.

 

‘Kitap oku!

 

Kitap oku, bak filancanın kızı – oğlu sürekli okuyor.’

 

Çocuk yaşta işin içine emir ve kıyaslama girince birçoğumuzun soğuduğu olay okumak…

 

Çocukluk dönemi bitip ergenlik dönemine geçiş yaptığımızda biraz okuyayım dediğimiz ve geç kaldığını hissettiğimiz zamanlarda çok üzüldüğümüz durumdur okumak.
 

Kitap okumak yılda bir sefer tatilden tatile yapılacak bir eylem değildir…
 

Kitap okuma boş zamanda yapılmaz, zamanını kitap okumak için boşaltmalı insan.

 

Öyle okunmuş olmak için de yapılmaz.

 

Film gibi içine girip o kahramanların yerine geçerek empati yapmaktır okumak..

 

Okuduğumuz kitapları yıllar geçip te tekrar aynı heyecan ve duygu ile okumaktır.

 

Kitaplarına gözü gibi bakmaktır. kısacası hayattır okumak…

 

Okumak güzeldir…..

 

Ama hangi kitabı?
 

Tam olarak ne işe yarar kitap okumak?
 

Tam olarak ne bekleriz kitap okuyan insanlardan?
 

Okuyanların diğer insanlara nasıl davranmasını bekleriz?

 

Daha naif?

 

Daha dürüst?

 

Daha insani?
 

Şahsen ben severim kitap okumasını…

 

Ama insanların karakter analizlerini yaparken kitap okumayanlar ile ilgili vizyonsuz diye yaftayı yapıştırmam çünkü kitap okumuyor ama gazete okuyor, köşe yazısı okuyor olabilir.

 

Kitap okuyan insanlara karşı ilk sorum “ne okuyorsun?” olur.
 

İnsanlara sorular sorduğumuzda eğer bize verecekleri kaliteli cevapları yoksa aşırı kitap okudukları bilgisi hemen cebimize iliştirilmeli.

 

“Ekonomi Bakanı kim? ” diye sorsak bilmiyorlar.

 

Bu durumda ne yaparız ki karşının okuduğu aşk romanını?

 

İtiraf edelim çoğu insanımızda var bu aşk romanı okuma sevdası.

 

Okumayalım demiyorum ama sürekli de o tarz okumanın pek bir faydası olduğuna inanmayanlardanım. 

 

Şimdi kitap okumak kime ne katar?

 

Hangi tür kitap okumak insana bir şey katar..

 

Ya da insan kendinde eksik olan için mi “aşk” romanı okur mesela? Kocasından karısından görmediği şefkati görmek için mi?

 

Hayallerinde hissetmek için mi? Kitap okumak düşündüğünüz kadar masum ve yararlı bir şey değildir her zaman.

 

Ama bilin ki aşk romanı ile kültürlü birey olunmuyor.

 

Önemli olan okuduğunu sorgulamayı, düşünmeyi öğrenmektir.

 

Senede yüz kitap bitirsen bile ancak okuduğun kitaplar kadar düşünüyorsan okudukların hiçbir işe yaramıyor demektir.

 

Bütün kitaplar, sizin griye çalan gökyüzünüz de şiir kuyruklu birer düş uçurtması olmalı…

 

Okuduğunuz her kitap bir kucak dolusu kitapla göğsünüze gelip oturmalı ve merak duygusu pompalayan bir damara dönüşmeli.

 

Aslında şunu demek istiyorum.

 

İnsanlar görürüz iş yerinde, sokaklarda çantasında kitap ile gezerler.

 

Gece yatarken okurlar, servisle gelip giderken okurlar.

 

Ne güzel değil mi?

 

Bu tür insanlara baktıkça imreniriz çoğu zaman.

 

Olmalı da bu tür davranışlar ama şu var ki bazen kafamızda büyük hayranlık uyandıran o kişilerle iki muhabbet ettiğimizde bizdeki kooocaaamaann hayranlık balonu bir anda PATT!

 

Diye patlar beynimizde.

 

Nedeni diyalogda edindiğimiz kazanımdır – genel kültür sıfırdır- konuşmasıyla hak yer mi yer…

 

Yalan söyler mi ?

 

Ooo hem de kaç kez…

 

Yani bu fiilleri kötülemek değil kastım.

 

Ben yukarda da belirttiğim gibi insanın ufkunu açacak düşünce dünyasına katkıda bulunacak onarıcı kitapların okunması taraftarıyım.

 

Yalnız sadece gözler değil beyin de kalp te okumalı diyorum.
Birer düş uçurtmasıdır azizim   Konuya paralel olarak şimdi büyük bir iddiada bulunayım.

 

Okumayı seven milletiz.

 

Şaşırdınız değil mi?

 

Evet, evet doğru söylüyorum.

 

Geçen gün metroya binmek üzere dışarı çıkmıştım.

 

Kendimle baş başa sakin bir şekilde yürürken çevreyi de gözlemliyorum tabi.

 

Herkesin elinde telefon…

 

Yemek yerken, metroda giderken, yolda yürürken, sevgilisi ile konuşurken vs. Okuyorlar…

 

Ne okuduklarını bilmiyorum.

 

Sosyal medyada bir şeylere bakıyorlar işte.

 

Ama, o okuma eylemi, nesneleri görüntülemekten öteye geçmiyor.

 

O tüketimin sonucunda faydalı bir bilgi edinilmiyor ve/veya bilgi üretilmiyor.

 

Modern aydının yerini postmodern “fenomen” in aldığı korkunç bir çürüme içinde, insanlarımız boş beleş şeyleri okuyorlar.

 

Tabi bu arada görsel malzemeyi de bu okuma işlemi içinde elde edilen bir bilgi olarak değerlendiriyorum.

 

Bu çürüme herkesi etkilemiş durumda.

Bir fenomenin ortaya attığı uyduruk bir cümle, binlerce hesapta beğeni alabiliyor; ya da insanlar, duygularını emojiler ile ifade etme yoluna gidiyorlar, ki bu da dilin unutulması, ilkel bir dilin kullanılmaya başlaması, insanın düşünsel açıdan basitleştirilmesi anlamına geliyor.
 

Şimdi değerli okuyucularım ,buraya kadar yazdığımı okuduysanız ne güzel.

 

Çoğu okur yarısına gelmeden çıkıp gidebilir.

 

Haklılar da. 140 karakterlik atarlanmalar varken kim uğraşacak benim gibi bir acemi yazarın saçmalamaları ile…

 

Değil mi?

 

Kimilerine abartılı gelebilir:

“Shakespeare okumamış beyin cerrahının masasında olmak istemem, Dostoyevski okumamış psikiyatra asla güvenmem, yunus emre bilmeyen bir matematik öğretmeni bize gerçekte bir şey öğretemez” gibi iddialı cümleler; ama gayet anlamlı aslında.

 

Düşünsenize: dünyanın bugüne kadar gelmiş geçmiş en önemli beyinleri kitap yazarak fikir, hayal, duygu, gözlem vb.. aktarmışlar.

 

Bu büyük yazarları okumamış biri bomboş kalacaktır.

 

Hatta boşa yaşamış olacaktır.

 

Bu kadar bariz bir gerçeğin göz ardı ediliyor oluşu, insanlara “bakın, kitap okumadan olmaz” demek zorunda kalınması ne acı…

 

Okuyun ki öğrenin, okuyun ki dinlenin, okuyun ki boş uğraşlara zaman ayırmak yerine güzel bir iş ile meşgul olun.

 

Okumak, başkaldırmaktır.

 

Okumak, bir eylemlilik halidir.

 

Kitaptan veya tabletten, fark etmez, nitelikli bilgiyi almak, onu derleyip başka bilgileri üretmek ve paylaşmak; önemlidir.

 

Okumaya ne gerek var diyecekler…

 

Orda durun!

 

Kaleme erimiş bir yalnızlıktan söz edeceğim size

 

İçim boş

 

Gök yüzüne gerilmiş iki mandal arası üvey bir bilgelik

 

Beynimizin kuytusu sulak her gece

 

Ellerimiz ne zamandır kalemsiz…

 

Okumadan dolabilir mi insan?

 

Ve dolmadan yazılabilir mi duygular…?

 

Yukarda edebiyatımla süslediğim cümlelerde kısaca okuyup ta dolan insanların bir şeyler karalamak isteyeceklerine değinmek istedim.

 

Sadece kısaca ve özce…

 

Şimdi sevgili okuyucularım bir kitabın orta yerinde düşünün kendinizi

 

Göğsünüzden göğe uçmaya hazır yüzlerce kuş sürüsü.

 

Şimdi bir kitap alıp okuyarak orta yerinde bizi bekleyen kendimizi, o kuş sürüsüyle birlikte özgür bırakmaya ne dersiniz?

 

Haydi o zaman BAŞLAYALIM MI ?

 

Sağlıcakla ve Kitapla kalın efendim.

 

Yayınlama: 19.05.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.