Darbenin Ruhunu Anlamadan Darbeye Karşı Gelinmez

‘’Son dakika: 15 Temmuz ihanet gecesine ait yeni görüntüler ilk kez yayınlandı!’’ Bu gibi sloganlarla, son iki yıldır, bazı çevreler 15 Temmuz gecesi yaşananları, ilk günkü gibi canlı tutma telaşı içerisindeler. Sürekli yaşananlarla ilgili yeni görüntüler servis edilmekte. Gecen yıl 15 Temmuz tarihli gazete ve televizyon son dakika haberlerini hatırlarsak, bu gün de aynı manşetler […]

‘’Son dakika: 15 Temmuz ihanet gecesine ait yeni görüntüler ilk kez yayınlandı!’’ Bu gibi sloganlarla, son iki yıldır, bazı çevreler 15 Temmuz gecesi yaşananları, ilk günkü gibi canlı tutma telaşı içerisindeler.

Sürekli yaşananlarla ilgili yeni görüntüler servis edilmekte.

Gecen yıl 15 Temmuz tarihli gazete ve televizyon son dakika haberlerini hatırlarsak, bu gün de aynı manşetler altında yeni görüntülerin servis edildiğini görüyoruz.

Dikkatimi çeken, yeni görüntülerin nerdeyse tamamı, kamuya ait güvenlik kamaralarına ait.

Bu durumda, bu görüntülerin üç yıl önce incelenmemiş olması imkansız.

Görüntüler arşivlenerek, her yıl birazı medyaya servis ediliyor. Bu sayede, geniş kitlelerin 15 Temmuz fikri taze tutuluyor, azalan ilgi ve alaka tekrardan canlandırılmak isteniyor.

Bu durum harp kuralları gereği anlaşılır bir psikolojik savaş taktiğidir.

Yaşananlar dramatik bir boyut kazanmışsa, yani ölüm olayları yaşanmışsa, görsel medya aracılığıyla, var olan görüntüler başka acılardan montaj yapılarak yayınlanır ve ya var olan görüntüler, sürece yayılarak, her yıl dönümünde birazı fon müziği eklenerek yayınlanır.

Riskli bir strateji ile yola çıkılmış olsa da, taktiksel olarak bu gibi uygulamalar, bizim gibi unutkan ülkelerde devamlı işe yaramıştır.

Neden riskli bir strateji olduğuna gelirsek, iktidar, kendisine yapılmak istenen darbeyi, kendi kitlesiyle bertaraf etmiş ve kitlelerin görevi bitmiştir.

Burada görev artık iktidarın!

Öteden beri var olan bir yapılanmayı, kendi bağrında palazlandırdığının hesabını verip, kendi içine dönük operasyonları açık bir şekilde yapması gerekmekteydi.

Ama yapmadı, yapamadı…

İçine dönük temizlik yapamayan iktidar, 15 Temmuz gecesi yaşananları hafızalarda canlı tutarak, duygu sömürüsü üzerinden zaman kazanmak istemektedir.

Zira bu halk, 250 insanın ölümüne mal olan olayların hesabını, darbecilere soracağı gibi, buna neden olan ve zemin hazırlayan siyasi gelişmeleri de sorgulayacaktır.

 

Dün Viyana’da 15 Temmuz basın açıklaması yapıldı.

Toplamda 35 kişinin katıldığı etkinlikte, Türklük ön plana çıkartılırken, darbe girişiminde bulunanlarında, Türklük üzerinden ilerlediklerini unutmamak gerekir.

Yapılmak istenen darbe, Türk etnik kimliğine karşı bir girişim olmadığı gibi, Türklük aynı zamanda, darbecilerin de ön plana çıkarttıkları bir araç olmaktan öteye gidememiştir.

Darbe girişiminin ruhunu anlamadan, darbe girişimine karşı gelmek ancak bu kadar olur.

Oysa darbe ve ya girişimi, ‘burjuva demokrasilerinde’, halk tarafından seçilmişlerin silahlı kuvvetler veya silahlı kuvvetler içerisinden bir cuntanın, silah zoruyla yok edilmesi ve iktidardan indirilmesidir.

Bu durumda, darbe girişimlerine karşı gelmek, demokrasiyi savunmak demektir.

15 Temmuz darbe girişimi gecesi, saflar netleşmeye başlayınca, yani darbecilerin teslim olmaya başlamasıyla, Viyana’daki Gülen Cemaati etrafında toplanmış ama çıkar ilişkileri nedeniyle AK Partiye de göz kırpan bazı kesimler, 16 Temmuz sabahı, Gülen Cemaatine düşman olmuş, AK Parti saflarında, AK Parti kadrolarından daha radikal parti savunuculuğu yapmışlardır.

Viyana’da halen kimlerin hangi ilişkiler üzerinden yükseldiği bilinmemekte veya görmezden gelinmektedir.

Eski UETD başkan yardımcısının Avusturya’da kurduğu SÖZ partisi, bu gelişmelerin neresinde yer almaktadır?

Zira, AK Parti Avusturya yapılanması, SÖZ partisine mesafeli yaklaşmakta, desteklememektedir.

AK Partili olduğunu her fırsatta söyleyen, A Haber Avusturya muhabiri, SÖZ partisi başkanı hakkında, özellikle 15 Temmuz gecesi takındığı tavır nedeniyle ciddi iddialar ileri sürmekte.

Bütün bu gelişmeler, AK Partinin Türkiye ve yurt dışında, kendi içine dönük ‘FETÖ’ operasyonlarında etkisizliğini göstermekte.

Çünkü kurulan SÖZ partisi etrafında bir araya gelen kesim, yine AK Parti taraftarlarından oluşmakta.

15 Temmuz darbe girişimi yıl dönümünde, Viyana’da sadece 35 kişinin katılmasının nedeni, darbeye karşı gelmenin ruhunu, AK Parti tam anlamıyla yerine getirememesinden kaynaklanmaktadır.

Avusturya’da yüzlerce sivil toplum kuruluşu var iken, neden, 15 Temmuz etkinliklerine katılmıyorlar?

Bu soru bile tek başına, yaşanılanların yanıtı olma özelliği taşımakta.

15 Temmuz kimin bayramı?

Şayet AK Parti 15 Temmuz’u herkesin bayram olarak kabul etmesini istiyorsa, kendi içerisinde köklü bir temizliğe gitmesi kaçınılmazdır.

Aksi taktirde, iktidar değiştiğinde, 15 Temmuz’un bayram olmaktan çıkartılmasını göze almalıdır.

Bunun örneği Türkiye’de daha önce yaşanmıştır.

Eğer, AK Parti OHAL döneminde muhalif kesimlere karşı gösterdiği baskıcı hassasiyeti, Gülen Cemaati yapılanmasına göstermiş olsaydı, hem kendisi hem de ülke tertemiz olacaktı…

 

 

Yayınlama: 15.07.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.