Irkçılık Cahilin Sığınağıdır

Pierre Berton, “Irkçılık cahilin sığınağıdır. Bölmek ve yok etmek ister. Özgürlüğün düşmanıdır” der. Aslında ırkçılık toplumun özünde yoktur, toplumu oluşturan bireyler tarafından sonradan öğrenilmektedir. Diğer yandan ırkçılık; geçmişten günümüze süregelen bir davranış biçimi olarak etnik köken ya da ülkelerin gelişmişlik düzeyleri fark etmeksizin her toplumda görülen yaygın bir sorundur. Bu nedenle de gelişmiş ülkelerde ırkçılığın […]

Pierre Berton, “Irkçılık cahilin sığınağıdır. Bölmek ve yok etmek ister. Özgürlüğün düşmanıdır” der.

Aslında ırkçılık toplumun özünde yoktur, toplumu oluşturan bireyler tarafından sonradan öğrenilmektedir.

Diğer yandan ırkçılık; geçmişten günümüze süregelen bir davranış biçimi olarak etnik köken ya da ülkelerin gelişmişlik düzeyleri fark etmeksizin her toplumda görülen yaygın bir sorundur.

Bu nedenle de gelişmiş ülkelerde ırkçılığın olmayacağını düşünmek büyük bir yanılgı olacaktır.

Malcolm X’in söylediği “Irkçılık olmadan kapitalizm de olmaz” sözü kapitalizm ve ırkçılık politikaları arasındaki ikircikli ilişkiyi açıklamakla kalmaz, ırkçılığın bitirilmesi için kapitalizminde bitirilmesi gerektiğine işaret eder.

Irk temelli ya da ayrılıkçı politikaların gündeme gelmesinde en önemli vasıta; insanların gündelik enformasyon ihtiyaçlarını karşılamak için kullandığı medyadır.

Medya, günümüz toplumların en temel insani ihtiyaçlarından biri olarak kabul edilmektedir.

Gündelik hayatın tüm bilgisine kendi olanaklarıyla ulaşma gücünden yoksun olan insan, bizzat deneyimleyemediği gerçeklerin bilgisine erişmek için medyaya bağımlı durumdadır.

Son birkaç yıldır, ırkçı gelenek kendisini göstermeye başlamış, araç olarak da en etkin silahı olan medyayı kullanmıştır.

Avusturya’da yaşayan göçmenleri de içine alan, mülteci karşıtı bir tutum izleyen ve alttan alta, mültecilerin topyekûn ülkenin huzurunu kaçırdığı enjekte edilmiştir.

Aynı Avusturya’da, Müslümanlara karşı da yürütülen psikolojik anlamda ırkçı bir saldırı söz konusu.

Irkçı saldırıların kaynağı tek nokta olmasına rağmen, bu saldırılara karşı duruş ise, tek vücut halinde değildir.

Irkçılığa maruz kalan kesim, bir diğer kesim ile ortak noktada birleşmek yerine, kendi derdine düşmenin yolunu seçmiştir.

Özellikle Müslümanlara yapılan ırkçılık etrafında bir araya gelen, İslam’i örgütler, ırkçılığa karşı pasif bir duruş sergilemekteler.

Lakin bu duruşun, temelinde de yine ırkçı bir düşünce yatmaktadır.

Zira, Müslümanlara yapılan ırkçılığın dışında yaşanan, ırkçı saldırılara karşı sessiz kalmanın başka bir açıklaması olamaz.

Uzun süreden beridir takip ettiğim İslami yayınlarda, ırkçılık karşıtı görsellere yer verilmekte, ırkçılığın insanlık sucu olduğunun altı çizilmekte.

Ama ne yazık ki, sadece Müslümanlara karşı yapılan ırkçı saldırılar ele alınmakta.

Öte yandan, ırkçı saldırılara karşı yayın yaptıklarını sanan Türk medyası, özünde ırkçılığa karşı mücadelede, ‘’karşı ırkçılığı’’ palazlandırmaktadır.

Irkçılığın panzehiri karşı ırkçılık değil, her koşul ve ortamda ırkçılığın her türünü reddedip “birlikte” hareket etmeye yönlenmektir.

Avusturyalılar arasında ırkçı yönelimde olan kesimin en çok takip ettiği  Österreich / oe24.at medya grubu patronunda itiraf ettiği, ‘’bizim yayınlarımız entelektüel değil.

Zaten entelektüel bir okuyucu kitlesine de hitap etmiyoruz.’’ Buradan da anlaşılacağı gibi, ırkçılık cahilliği, cahillik ırkçılığı sığınak olarak seçmiştir.

Bu gibi medya kuruluşları, ırkçılık çağrıştıran haberleriyle, toplumun eğitim seviyesi düşük ama büyük çoğunluğuna hükmetmekteler.

Adı gecen medya kuruluşları, ırkçılığı kullanarak nefret söylemlerinin egemene dönüşmesine sebep olur ve bunun sonucunda toplumun kanıksamaya başladığı “klişeler” aracılığıyla “öteki”lerin tanımlandığı bir düzene aracılık eder.

Klişeler, basmakalıp değer yargıları toplumun bilincine yerleşerek “bizden olmayan”ların “biz”e her yönüyle bir tehdit olarak kabul edilmesine sebebiyet verir.

Yukarıdaki son paragrafı daha anlaşılır duruma getirirsek; Yaratılmak istenen düşünce, mülteciler havuza gitmesin, parkta oturmasın, sokağa çıkmasın, kısacası varlıklarını hissetmeyelim-dir.

Bu otuz yıl önce, Türkiye kökenliler havuzlara gelmesin diyen ırkçı zihniyetin devamıdır.

Irkçılık aynı zamanda psikolojik bir hastalıktır.

Zira hiçbir becerisi olmayan kişilikler, kendilerini bir tarafa ait hisseder ve başkalarının fikirlerini ‘sorgulamadan’ kabul ederler.

Bu kabul ediş, beraberinde övünülecek ve savunulacak bir ideolojiyi beraberinde getirir.

En cahili ise, bütün vasıflardan ayrı düşmüş, savunacak hiçbir şey bulamamış olanıdır.

İşte o kesim ise, katliamlara imza atarak kendisini ispatlamak isteyebilecek olan ırkçılardır.

Bütün bu gelişmelerin ışığında, hem bize yapılan ırkçılığa, hem de içimizdeki ırkçılığa karşı durabilmek için, sizin değil, çocuklarınızın eğitimini tamamlamasını sağlayınız.

Çünkü ırkçılık toplumun özünde yoktur, toplumu oluşturan bireyler tarafından sonradan öğrenilmektedir.

Unutmayın ki, ırkçılık cahilin sığınağıdır…

Yayınlama: 26.07.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.