Viyana Saldırısı Üzerinden Şov

Dokunulmaz sanılmanın büyük kibri, beraberinde güvenlik zafiyetleri doğurmuş ve ülke ilk defa bariz bir şekilde terör saldırısına maruz kalmıştır.  1980 sonrası yaklaşık on iki saldırının gerçekleştiği Avusturya’da bu saldırıların belirli bir çevrelere veya kişilere karşı yapılmış olması, rast gele sivil vatandaşlara karşı yapılan terör saldırısı olduğundan, 2 Kasım 2020 Viyana saldırısını çok farklı ele alınmasını zorun […]

Dokunulmaz sanılmanın büyük kibri, beraberinde güvenlik zafiyetleri doğurmuş ve ülke ilk defa bariz bir şekilde terör saldırısına maruz kalmıştır. 

1980 sonrası yaklaşık on iki saldırının gerçekleştiği Avusturya’da bu saldırıların belirli bir çevrelere veya kişilere karşı yapılmış olması, rast gele sivil vatandaşlara karşı yapılan terör saldırısı olduğundan, 2 Kasım 2020 Viyana saldırısını çok farklı ele alınmasını zorun kılmaktadır. 

Temel eğitimini vatandaşlığını aldığı Avusturya’da yapmış yirmili yaşlarda bir gencin, otomatik silah tedarik ederek üstelik IŞİD ile bağlantısının daha önce bilinmesine rağmen böyle bir eylemi gerçekleştirmesi, yani istihbarat birimlerinin bu saldırıyı önceden engelleyememiş olması en azından böyle bir saldırıyı öngörememiş olması, dokunulmaz olduğunu düşünmekten kaynaklanan bir güvenlik boşluğu olarak da görüle bilinir. [Not: İsviçre ve Slovakya emniyeti saldırgan hakkında bilgi verdiği sonradan ortaya çıktı.]

2 Kasım 2020 Pazartesi akşamı gerçekleşen saldırı, kentin en kalabalık meydanlarından birinde gerçekleşti. Ancak ilginç olan 31 Ekim 2020 Cumartesi günü o günün başbakanı Sebastian Kurz, 3 Kasım 2020 Salı gününden itibaren Korona salgını nedeniyle kafe ve restoranların kapatılacağını açıkladı. Başbakanın Salı günü kafe restoranların kapatılacağı açıklamasının bilgisi, daha önce basına sızmamış yani cumartesi günü kamuoyu için sürpriz bir açıklama olmuştu. 

Bu açıklamaya göre, saldırıdan bir gün sonra yani salı günü saldırının gerçekleştiği meydandaki kafe ve restoranlar kapalı olacak dolayısıyla sokaklar da insanlar olmayacaktı. 

Bu bilgiler doğrultusunda mantık yürütüldüğünde, saldırgan, kentin en kalabalık [Not: saldırı ‘Schwedenplatz’ İsveç Meydanı’nda gerçekleşti.] meydanının boş olacağını biliyordu. 

Cumartesi akşam üstü başbakanın yaptığı kapanma açıklamasından sonra, saldırı planı yapan saldırgan, pazartesi akşam 18.00’dan sonra otomatik silahıyla birlikte yürüyerek saldırıyı yaptığı meydana geldi. 

Tabi ki saldırı aylar öncesinden planlandı. Ancak hesapta olmayan Korona salgını ve dolayısıyla kafe ve restoranların kapatılması, saldırının öne çekilmesine neden oldu. 

Saldırının ön tarihe alınması, saldırıyı planlayanlar için büyük risk olsa da bu riskten doğan avantajı Avusturya istihbaratı değerlendirememiş, dolayısıyla IŞİD davasından şüpheli olarak geçmişte tutuklanan gencin katliam yapmasını engelleyememiştir.

Dört masum sivilin ölümü ve yedisi ağır 23 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırının ardından büyük bir operasyon başlatan Avusturya, İslami yapılanmalara karşı başlattığı operasyonlar için, “bu önceden planlanmıştı” açıklamasını yaparak ülkede başlatılan Müslüman avını gizlemeye çalışmıştır. 

Graz savcılığı emriyle başlatıldığı ileri sürülen “Luksor Operasyonu” kapsamında, Müslüman Kardeşler ve Hamas üyelerine yönelik baskınlar düzenlendiği medyada özellikle altı çizilerek vurgulandı. 

Viyana saldırısı üzerinden ilk şov böyle başladı. 

Bir yıl önce İçişleri Bakanı Karl Nehammer (ÖVP), Müslüman Kardeşler’e ve terör örgütü olarak nitelenen Hamas’a yönelik “belirleyici bir darbe”den söz etmiş, o meşhur cümleyi oda kurmuştur: “Siyasal İslam’a Avusturya’da yer yok!”

Ancak geçtiğimiz günlerde Graz mahkemelerinde “Luksor Operasyonu” kapsamında tutuklananlardan birinin duruşması görüldü: Tam anlamıyla fiyasko…

Graz savcısı birkaç ciddi suçlamada bulundu: terör örgütü, terörün finansmanı, kara para aklama, suç örgütü ve devlet karşıtı bağlantılar. Ancak: Bu suçlamaların hiçbiri doğrulanamadı. Graz Bölge Ceza Mahkemesi savcının iddianamesini inandırıcı bulmadı. 

Viyana saldırısı üzerinden ikinci şov ise, Siyasal İslam Dokümantasyon Merkezi adı altında oluşturulan kurumun icraatları ile yapıldı. Kurum, Müslümanlara ait kurumların detaylı bilgilerinin yer aldığı, fişlemeyi andıran dijital bir harita yayınladı ve “İslam Haritası” adı verildi. Ancak haritada dini yapılanmalarla alakası olmayan çeşitli derneklerinde yer alması, bu kurumun faaliyetlerinin Avusturya halkının Viyana saldırısına olan tepkisini azaltmak için yapıldığını kısa sürede göstermiş, bu, kurumun yapıcı ve olumlu bir süreçte ilerlememesiyle görülmüştür. 

Tabi bütün bu fişleme ile gelişmelere hakimiz izlenimi bırakılırken, öte yandan istihbaratın içinde bulunduğu çukurdan da çıkartılması gerekmekteydi. Bu nedenle üst kademelerde istifalar yaşandı. Birim başkanları değiştirildi. Her ne yapıldıysa da Viyana saldırısının öncesine dair kapsamlı bir bilgiye ulaşılamadı veya ulaşılan bilgiler kamuoyuyla paylaşılmadı. 

Viyana saldırısının en önemli şovları ise, saldırı anında yaralı polis memuruna yardım eden üç Müslüman genç oldu. 

Saldırgan bir polis memurunu yaralamış ve rast gele ateş etmeye devam ediyordu. O sırada işvereni ile çalıştığı restorana gelen paketleri indiren Filistinli genç, herkesin canını kurtarmak için saklandığı bir anda, yaralı polise yardım etmiş, onu yerde sürükleyerek ambulansa yaklaştırmıştır. Bu esnada diğer Türkiye kökenli iki genç yardıma gelmiş ve yaralı polis kurtarılmıştır. 

Buraya kadar her şey çok olumlu ve insani…

İlk önce iki Türkiye kökenli genç gündeme geldi. Yaptıkları davranış haklı olarak taktir edildi. 

Bütün medya bu iki gençten bahsederken, Almanca sosyal medyada bir isim daha kendisini gösterdi. İlk olarak Der Virgül tarafından Türkçe haber yapılan Filistinli gencin, sürecin baş kahramanı olduğu ortaya çıktı. 

Kahramanlar ikiye bölünmüş, Almanca sosyal medya kullanıcılarına servis edilen, Haziran Favoriten olaylarında çekildiği anlaşılan videolarda, yaralı polise yardım eden Türkiye kökenli gençlerden birisinin Avusturya’da yasaklı olan “Bozkurt” işareti yaptığı yayınlanmıştı.

Artık taraflar kendi kahramanlarını bulmuş ve onların üzerinden kendi kavgalarını yapmaya, kendi şovlarını sergilemeye başlamışlardı. 

Oysa, ortada bir insani bir durum vardı ve üç genç yaralı polise yardım etmişti. 

Türk büyükelçi Türkiye göçmeni iki gence plaket vermesiyle, Viyana Belediye Başkanının vermemesi olmazdı. O da makamına davet etti ve plaket verdi. 

Viyana emniyeti Filistinli gence plaket verirken, birkaç gün sonra ayrımcılık olacağını düşünmüş olacaklar ki, diğer iki gence de birer plaket verdi. 

Plaket verme işinin iyi prim getirdiğini gören dönemin başbakanı ve içişleri bakanı, saldırganı vurarak etkisiz hale getiren özel polis birimi WEGA memurlarına plaket verdi ve gazetecilere, diğerleri gibi boy boy poz verdi. 

Ayrıca başbakan ve içişleri bakanı basın açıklamalarına ilk defa, ”Avusturyalılar ve Avusturya’da yaşayanlar” cümlesiyle başladılar. 

Saldırıdan bir hafta sonra olay yerinde görüştüğüm iki gencin şu sözlerini hiç unutmuyorum: “Abi inan yardım ettiğimize pişman olma durumuna geldik.” 

Çünkü gençler, kendilerinin bazı çevrelerce siyasi amaçlarınca kullandıkları hissine kapılmışlardı. Haksız da değillerdi…

2 Kasım 2020 Pazartesi akşamı gerçekleştirilen saldırı sonrasında, dört kişinin hayatını kaybetmesinin dışında somut bir gerçek olmadığı, her an böyle saldırıların Viyana’nın göbeğinde gerçekleşme ihtimalin hep olduğu, tarafların saldırılar üzerinden birbirlerine siyasi üstünlük sağlamak istedikleri, tamamen insani duygularla yaralı polise yapılan yardımın nasıl suiistimal edildiği ve şova çevrildiği görülmüştür. 

Filistinli genç ne mi oldu? 

Bu günlerde, kasabasında Müslüman istemediğini açıkça söyleyen ırkçı belediye başkanı tarafından, ailesinin aldığı evin bir bölümü ruhsatsız diye yıkılmak isteniyor. Ruhsatsız denilen bölüm 30 yıl önce yapılmasına rağmen…

Yayınlama: 03.11.2021
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.