Viyana’da Aşırı Sağ Kaybetti! Ama Bizde Kazanmadık!

Avrupa Birliği Ülkeleri arasında en güçlü aşırı sağ parti olarak görülen, Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) ülkede artarda yapılan iki seçim de yenilgiye uğraması, Avusturya’da ırkçılığın azaldığı, diğer bir deyişle, geniş kitlelerin yapılan ırkçı siyasetin farkına varması olarak değerlendirebilir miyiz? İbiza skandalından sonra dağılan hükümetin ardından yapılan 2019 erken genel seçimlerinde başlayan düşüş, 11 Ekim 2020 […]

Avrupa Birliği Ülkeleri arasında en güçlü aşırı sağ parti olarak görülen, Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) ülkede artarda yapılan iki seçim de yenilgiye uğraması, Avusturya’da ırkçılığın azaldığı, diğer bir deyişle, geniş kitlelerin yapılan ırkçı siyasetin farkına varması olarak değerlendirebilir miyiz?

İbiza skandalından sonra dağılan hükümetin ardından yapılan 2019 erken genel seçimlerinde başlayan düşüş, 11 Ekim 2020 Viyana eyalet seçimlerinde, aşırı sağ parti FPÖ’nün bariz bir şekilde erimesiyle devam etti.

1956 yılında kurulan partinin ülke siyasetin de etkin olduğu yıllar, Sovyetler Birliğinin dağılması ve ardından çıkan Yugoslavya iç savaşıyla birlikte ülkeye başlayan göç ile, PFÖ yüzde 3’lük oy oranını yükselterek, ülkeyi cumhuriyetin kuruluşundan beri yöneten SPÖ – ÖVP ana akım partilerine muhalefet yapacak bir konuma gelmiştir.

2019 erken genel seçimleri ve Viyana eyalet seçimlerinde büyük bir yıkıma uğrayan aşırı sağ, dışarıdan bakıldığında, en azından biz göçmenler acısında sevindirici görülebilir.

Ancak, her şeyden önce bu yıkım Ibiza videosuyla başlayan, siyasete güvensizlik ve öncü görülen partiye verilen bir ceza olarak değerlendirilmelidir.

Zira, aşırı sağın kaybettiği oyların gittiği partiye ve o partinin özellikle Viyana seçimlerindeki sloganlarına bakıldığında, aşırı sağ parti katmanlarının, fikir değiştirmediği, sadece parti değiştirdiğini görebiliriz.

Halk Partisi (ÖVP), özellikle Viyana seçimlerinde, FPÖ’nün ırkçı söylemlerini biçimsel olarak değiştirip, içerik olarak aynı versiyonunu uygulayarak seçmenden oy istemiş ve bunu da başarmıştır.

ÖVP’nin içerik bakımdan FPÖ ile aynı dili konuşması üzerine 2019 genel, 2020 Viyana yerel seçimlerinde başarı sağlamıştır.

Bu durumda kazanan ve kaybeden kim?

Viyana seçimlerinde Sosyal demokratların oylarını artırmış olmasından bağımsız olarak, aşırı sağın oylarının merkez sağa kayması, aşırı sağın bir yenilgisi olarak görülemeyeceği gibi, biz göçmenlerin ülke genelindeki şartlarında bir değişikliğin olmasını beklememeliyiz.

Çünkü aşırı sağ anlayış, sadece kabuk değiştirmiş, ırkçılık hastalığı kendisine yeni bir beden bulmuştur.

Ne yapmalı?

Viyana seçimleri bizlere tekrardan, ayrılıkçı ve istem dışı milliyetçi örgütlenmelerin ve partilerin bir yarar sağlamadığını göstermiştir. Irkçı partilerin panzehiri, aynı şekilde karşılık vermek değil, ırkçılık yapan ulusun ilerici mensuplarıyla birlikte, ırkçılığa karşı gelmektir.

Bu anlamda, siyasi arenaya yeni çıkan ve yabancı düşmanlığına karşı durma iddiasında bulunan SÖZ partisi de, evrensel değerleri koşulsuz ve cesaretle kabul etmeli ve parti içerisinde sürece yayarak içselleştirmelidir. Türkiye eksenli siyaset yapmadığını iddia ederek, Türkiye kökenli seçmenin dini ve ulusal hassasiyetini popülist siyasetine alet etmeden, gerekirse, Türkiye’de uygulanan anti-demokratik uygulamaları cesurca ve kararlı bir şekilde dile getirmelidir.

Aksi taktirde, inandırıcı olmaz ve Avusturyalı ilerici çevrelerce ciddiye alınmaz.

Irkçılığa karşı verilecek mücadele evrensel boyutta yapıldığı sürece, geniş kitlelerden destek görebilir.

Kendi içindeki ırkçılığı yenemeyen siyasi yapılanmalar, ırkçılığa karşı mücadele veremez, dolayısıyla biz göçmenlerin haklarını savunamaz.

Biz göçmenler, kamusal alanda, medyada, sokakta, bir bütün hayatın her alanında, ırkçılığa, ötekileştirmeye karşı durabilen siyasi yapılanmaların etrafında yer almalı, onların içerisine girmeli, onların göremediği ama bizim yaşadığımız ırkçılığı göstermemiz gerekmektedir.

Bunu nasıl yapacağız?

Buna bir örnekle yanıt vermek istiyorum. 2019 genel seçimlerinde SPÖ tarafından, göçmen adayları tanıtma gecesi düzenlendi. Bizde davetliydik.

O gece yarısı yazdığım Türkçe eleştirel bir yazı, ertesi gün Almancaya çevrilmiş olarak SPÖ içerinde bazı yetkililere ulaşmıştı. O yazıda, SPÖ gibi evrensel sosyal demokrasi anlayışını ve özü itibariyle Avusturya-Marksizm’ini savunan bir parti, nasıl olurda, göçmen adaylarını ‘ayrı’ bir etkinlikle tanıtır-dı.

SPÖ, nasıl olurda böyle bir ayrıma gidebilirdi? Sonuç olarak bize hak veren çok sayıda SPÖ yetkili oldu.

Biz göçmen siyasetçi ve gazetecilerin asli görevlerinden birisi, ırkçılığa karşı savaş verirken, yanımızda olan yerli halka da ırkçılığa karşı verilen savaşta ders vermek, ırkçılığı görünür kılmak olmalıdır- çünkü ırkçılığa biz maruz kalıyoruz.

Ve unutmamamız gereken en önemli şey Irkçılığı en iyi bilenler, ona maruz kalanlardır…

Yayınlama: 25.10.2020
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.