Peki aşı karşıtlarına neden inanalım?

Avusturya’da bugün Korona virüsü salgınını ‘‘küresel oyun’’ olarak gören ve aşıya karşı çıkan yaklaşık 35 bin kişi, başkent Viyana’da saatlerce süren bir protesto yürüyüşü yaptı.  Hükümeti diktatör olmakla suçlayan aşırı sağ Özgürlük Partisi [FPÖ] tarafından organize edilen yürüyüşe, hükümlü Neo-Nazi Gottfried Küssel, Kimlikçiler lideri Martin Sellner ve radikal sağcı holiganlar katıldı.  Hükümet tarafından 22 Kasım […]

Avusturya’da bugün Korona virüsü salgınını ‘‘küresel oyun’’ olarak gören ve aşıya karşı çıkan yaklaşık 35 bin kişi, başkent Viyana’da saatlerce süren bir protesto yürüyüşü yaptı. 

Hükümeti diktatör olmakla suçlayan aşırı sağ Özgürlük Partisi [FPÖ] tarafından organize edilen yürüyüşe, hükümlü Neo-Nazi Gottfried Küssel, Kimlikçiler lideri Martin Sellner ve radikal sağcı holiganlar katıldı. 

Hükümet tarafından 22 Kasım Pazartesinden itibaren geçerli olacak sokağa çıkma yasağının ve 1 Şubat 2022 tarihinden itibaren de aşı zorunluluğunun cuma günü ilan edilmesi, sıradan insanların gecen hafta duyurusu yapılan bu yürüyüşe katılımını tetikledi. 

Bu ve bunun gibi gösterileri Virgül gazetesinde, bizzat ben “korona inkarcıları, aşırı sağ, Neo-Nazi gruplar, Kimlikçiler, kökten dinciler” olarak nitelendirmem, kimi çevrelerce eleştiriye maruz kalmış, içinde bulundukları çıkmaza kulp bulmak için bu faşist ve ırkçı grupları kendilerince aklamaya çalışmışlardır. 

Çünkü bir göçmen olarak, Neo-Nazi gruplarla aynı kortejde yürümeyi başka türlü çocuklarına ve çevrelerine ve hatta kendilerine açıklayamazlar. 

Bilimsel hiçbir alt yapısı olmayan aşı karşıtlığının yanı sıra, bir de ırkçı-faşist gruplarla yan yana-kol kola yürümenin, Türkiye’den ekonomik sebeplerden dolayı gelmiş ve her fırsatta ben “Müslümanım” diyen bir göçmenin, gösteri alanında bana saldırması sadece içinde bulunduğu çıkmazın bir göstergesinden başka bir şey değildir. 

Ellerinde siyah-beyaz-kırmızı renkli Alman İmparatorluğu bayraklılar, elinde aşı karşıtı dövizler olan türbanlı kadını selamlıyorlardı. Kadın onlara baş parmak hareketi ile onay işareti veriyor, sağ elindeki birayı sol eline alan göstericilerde, kadına onay işareti gösteriyordu. Kadın yaptığı işin onaylandığını, belki de ilk defa Avusturyalılar tarafından onaylanan bir iş yaptığının sevincini yaşıyordu. Zira kadın başörtülüydü ve Avusturya’da baş örtülülere hiç de iyi davranılmadığı yine baş örtülü kadınlar tarafından dile getiriliyordu…

Ama olsun, ortak bir noktada Avusturyalılarla buluşulmuş ve karşılıklı baş parmakla onay alışverişi yapılmıştı. Aşı vurulanlara geri zekalı diyebilen bu anlayış, çok ileri bir hamle yaparak, Avusturyalıların en geri ve kültürel anlamda en alt tabakası olan, siyasi bir birlik üzerine kurulan bir devletin etnik ırkçılığını yapabilecek kadar zekâ özürlü katmanıyla, yani aşırı sağ kesimle bütünleşmişti. 

Kadın orada yürüyenlerle aynı görüşteydi. Tek farkları coğrafi acıdan farklı yerlerde düşüncelerinin iktidar olmalarını istiyorlardı. Zira ırkçılığın ve milliyetçiliğin evrensel değerleri yoktu. İçinde bulunduğun toplumun dışına çıktığında ve içine girdiğin yeni toplum ile aynı siyaseti yürütmeye çalıştığında, mensubu olduğun etnik kimliğe karşı savaş açmış olursun…

İşin kısası, Türk milliyetçisi, Avusturya aşırı sağ ile bir arada hareket edemez… 

Yürüyüşe katılanları aşırı sağ olarak nitelendirmeme kızanları, konuyu çok iyi bilmediklerinden ciddiye almıyorum. Çünkü Nazi dönemi hakkında bilgisi olmayanın, bu günkü yapılan gösteriler hakkında bir fikrinin olmasını beklemekte saflık olur. 
Avusturya medyasının da gözünden kaçan onlarca pankart ve konuşmada, Nazi dönemi övülmüş ve o günlerin hasretle beklendiği mesajı verilmiştir. 

Göstericiler, aşı zorunluluğunu protesto ederken, ters psikoloji ile bir yöntem geliştirip, aşı olmayanları işaretlemişlerdir. Verilmek istenen mesaj, “aşı olmayanları hükümet fişliyor ve toplumdan dışlanmasını sağlıyor.”

Peki bunu yaparken sembol olarak neyi kullandılar? – “Sarı Yahudi Yıldızı’nı”

Aşı olmayanları Hz. Davud’un Yıldızı sembolüyle gösterdiler. 

Peki bunu neden yaptılar? Neden ters psikoloji diyorum?

1 Eylül 1941 tarihinde Nazi Yönetimi Almanya ve işgal bölgelerindeki altı yaşından büyük Yahudilere açık alanlarda üzerinde Davud’un Yıldızı bulunan sarı bant takma zorunluluğu getirdi. Uygulamada ise sarı bant üzeri siyah Davud’un Yıldızı ve içinde de yerel dillerde “Yahudi” yazılması öngörüldü. Bu günkü yürüyüşte, savundukları düşüncenin tarihte Yahudi çocuklarına yaptığının kendilerine yapıldığını ima ederek, ters psikoloji ile propaganda yapıyorlar. 

Kadın aşı olmamak benim en demokratik hakkım diyor…

Kimse bu hakkımı elimden almaz… İsteyen olur istemeyen olmaz… 

Kadının savunması bu şekil uzayıp gidiyor. 

İkinci halife Hz. Ömer’in rızası olmayan bir kişinin arazisine yapılan camiyi geri yıktırdığı örneğini veren kadın, bu nedenle rızam olmadan bana aşı yapılmasını doğru bulmuyorum dedi… Ancak rızası olmayan birçok ülkeye savaş açarak, toprakların [arazilerin] genişletilmesini hatırlatmam hiç hoşuna gitmedi (…) 

Sinirlendikçe haksızlığı gün yüzene çıkan kadın, gün yüzüne çıkan haksızlığını savunmak için inanmadığı demokrasiye sığınarak ve demokrasinin sırtına basarak ortaçağ düşüncesini bana kabul ettirmeye çalışması gibi bir çıkmazın içinde, demokrasinin böyle bir şey olmadığını anlatmamla, demokrat olmadığını itiraf etti. 

Aşı karşıtlarının özgürlüğü kendi dar alanlarında kullanmaları şartıyla uçsuz ve bucaksızdır. Ancak toplumun sağlığını tehlikeye atmaya başladığı andan itibaren, demokrasi ve özgürlük tek başına bir anlam taşımaz. Burada demokrasi, özgürlük ve eşitlik gibi kavramların önüne veya arkasına bir sıfat gelmek zorundadır. Nasıl ki eşitlik tek başına çoğu cümlede anlamsız kalıyorsa, özgürlükte bazı durumlarda tek başına bir anlam ifade etmez. 

Özgürlük bireysel ve toplumsal olarak iki ana hattan oluşur ve bu iki ana hat kendi içerisinde çok çeşitli kollara bölünür. Toplumun sağlığını tehlikeye atıldığı an, orada toplumun sağlıklı yaşama özgürlüğü devreye girerek, diğer özgürlükleri geçersiz kılar. Zira özgürlük görece ve soyut bir olgudur. 
 

Aşı karşıtlarının, aşı olmakta özgür karar vermek istemeleri, salgın dönemlerinde aşı vurulmuş ve özgürce sokaklarda gezmek isteyenlerin özgürlüğünü kısıtlıyorsa, yani pazartesi günü Avusturya’da aşı vurulanlarında sokağa çıkmalarının yasaklanması, aşı vurulmayanların yüzünden olduğunu düşünürsek, burada özgürlük kavramının yanına “adalet” kavramını eklemek zorundayız. 

Kadın elindeki aşı karşıtı dövizi, sadece bir şey söylemek için taşıdığını, bilimsel hiçbir veri sunamadığını anlamış ama saldırmaktan vaz geçmemişti – oradaki diğer saldırganlar gibi. 

Son söz olarak, madem bu kadar haklısın – haklısınız neden bu kadar saldırgansın – saldırgansınız?

Ve yine bilim insanlarına, doktorlara inanmayarak size ve buradakilere neden inanayım? 

Yayınlama: 20.11.2021
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.