Viyana’daki Media Markt mağazasında herkese dinletilen Müslüm Gürses

Pazartesi günü [MediaMarkt Wien Columbus] yani Viyana’nın 10. Bölgesindeki, daha önceki yazılarıma da konu olan Favoriten Caddesi üzerindeki Columbus meydanındaki elektronik mağazası olan MediaMarkt’a uğradık. Uğradık diyorum zira iki kişiydik…

Dizüstü bilgisayar ihtiyacımız gereği bilgi almak istiyor, satın almak istediğimiz bilgisayarın olmadığını öğrenmemizle birlikte, son zamanlarda otomobil de dahil olmak üzere ülke dışından satın alınan ürünlerin, dünya ve Avusturya konjonktürel durumunun güvensizliğinden kaynaklı stok yapılmadığını bir kez daha teyit ediyorduk… Ama şu an konumuz bu değil…

Columbus meydanındaki elektronik ürün satan MediaMarkt’ın bilir kişilerinden bilgisayar üzerine bilgi almaya çalışırken, mağazada alttan alta gelen müzik dikkatimi çekti ve görevliyle konuşma mı yarıda keserek, yanımdaki arkadaşıma; “Türkçe müzik melodisi değil mi bu, hatta bu bir arabesk tarzı bir parça” dedim. Çünkü kimi zaman Tarkan’ın sınır dışına çıkan birçok parçasının çalınmasına alışkındık… Biraz daha bekledikten sonra, Müslüm Gürses’in sesi mağazada yankılanmaya başladı…

Müslüm Gürses’in insanları acıdan beslenmeye iten bu parçasını MediaMarkt’ta dinletildiğini inandıramayız diye, arkadaşım video bile çekti.

Avusturya’nın Başkenti Viyana’daki elektronik ürün satan uluslararası bir zincir olan MediaMarkt’ta Müslüm Gürses’in acılı arabeski yaklaşık üç dakika neden dinletildi bilemem ama bu olay bana Arabeskin hayatımızdaki yerini hatırlattı…

MediaMarkt’ta Müslüm Gürses’in “Senden Vazgeçmem” adlı şarkısı gibi 12 Eylül Askeri Darbe sonrasında sistemli bir şekilde palazlandırılan içine dönük ve kabullenen birey anlayışı, kültürel anlamda da geliştirilerek, önce müzik, bunun devamında sinema filmi olarak, rejime karşı oluşabilecek hesap sormayı, kaderine küsen ve kendisine acıyana çevirdiler.

Hayatımızda müziğin olmadığı bir an bile yok!

En basitinden örneklendirecek olursak; Müslüman insanların doğan çocuklarının kulağına okunan ezan müziktir…öldüğünde de okunan sela müziktir. Ağıt veya ilahi gene müziktir…

Müzik evrenseldir. Ancak bir süre sonra, kişinin dinlediği müzik tarzı ve yazılan sözlere yapılan besteler, o insanın kişiliğinin ve karakterinin aynası olur.

Klasik müziği dinleyen-le Arabesk dinleyen kişilerin karakter farklılıkları bu müzik türleri ile kendisini ve kişinin toplum içindeki yerini hatta davranışlarını anlamamıza yardımcı olduğu gibi, belirleyici de olur. [Müzik tercihlerinden dolayı kimse küçümsenemez, ötekileştirilemez.] Zira yukarıda vurgu yaptığım “kültür yozlaşması” dünya ülkelerinde şu günlerde bile bilinçli bir şekilde, toplumları pasifleştirme aracı olarak kullanılıyor…

Yedi nota beş de siyah tuş, 12 nota eder. 12 nota ile trilyonlarca beste yapılmıştır ve bunların hiçbiri diğerine benzememektedir. Müzik sanatın en önemli olanıdır. Kulağı duyan her insana değen ve etki yapan sanat dalı…

Türkiye’nin bir önceki Viyana Din Müşaviri ile bir sohbetimizde, doğal asimilasyonun kaçınılamaz olduğunu söylemiş, özellikle Avusturya’daki üçüncü neslin bundan etkilenmesinin yadsınamaz teorisini savunmuştum… Din Müşaviri: Öyle diyorsunuz da Adem bey; bu gençler Avusturya sokaklarında arabalarında son ses arabesk müziği dinliyor… Bunu nasıl açıklayacaksınız?” diye sormuştu…

Doğru bir tespit ve yerinde bir soruydu…

Başa dönersek, belki de MediaMarkt mağazasında çalışan Türkiye kökenli bir genç sevdiğinden ayrılmış, bunun verdiği duygu yoğunluğuyla Müslüm Gürses’in “Senden Vazgeçmem” adlı şarkısını dinleterek, hislerinin derinliğine bizi şahit etmek istemişti…

Ancak şarkının sözlerini tam olarak anlamayan bu gençler, Din Müşavirinin de söylediği gibi neden Arabesk müzik dinleme ihtiyacı duyuyordu?

Her sorunun bir yanıtı vardır… Yanıtı olmayan söz, soru olamazdı…

Soruyu yaratan-düşündüren-üreten onun karşıtı yani diyalektik yöntemin ön gördüğü “yanıt-ıdır”.

Öteden beri popüler kültür alanına ait bir alt kültür niteliği gösteren arabesk müzik, ayrımcılığa uğrayan ve emanet ikamet duygusu yaşayan “gurbetçilerde” karşılık bulması kaçınılmazdı. Zira protesto kültürüne çok uzak olan gurbetçi, kaderine sığınma, içine dönük kaderci isyanı ve bir gün ana vatana dönmenin ekonomik sonuçlarını beklemekten başka seçeneği-bilinci yoktu.

Gurbet kaderciliğini bugün bile miras olarak devralan üçüncü nesil, acılardan beslenmeyi arabesk müzikle tercih ediyor.

Arabesk müziğin sözlerindeki çaresizlik, karamsarlık, acı ve isyanla kendini ifade etme, hatta bu duruma alışma veya yalnızlaşma gibi ruh halleri, gurbetçi mirasçılarının bir türlü uyum sağlayamadığı yerli halkla arasındaki sınır çizgilerinin kalınlaşmasını sağlıyor.

Miras kalan Arabesk kültürün, Avusturya’daki reel yaşamın sürdürülmesini kolaylaştırarak ve başka türlü bir yaşam olabileceğini düşünmekten alıkoyan, kabul görmediği-istenmediği ve acıları hafifleten bir işlevi olduğuna inanıyor…

“Alın yazısı, kaderim böyleymiş, anlın da ne yazıyorsa o” gibi pasifleştiren söylemleri İslam dininin emriymiş gibi sunan anlayış ile acıdan beslenmeye davet eden ve yaşam koşullarının kötü olmasını biraz önce saydığım, İslam dininin emriymiş gibi sunulan “kader” anlayışına sıkıştıran anlayış aynıdır. Oysa İslam dini mutlak teslimiyeti kabul etmediği gibi, kaderine küseni de beceriksizlik ve basiretsizlik olarak görür.

Arabesk müzik dinlemeyin demek gibi bir derdim yok.

Acılar içinde kıvranarak söylendiğini sandığınız şarkıları söyleyenler, inanın sizin dinlerken yaşadığınız duygu yoğunluğunu bile yaşamıyorlar… Tabi istisnalar var…

Sonuç olarak, müzik evrenseldir ve insanlara farklı duygusal deneyimler sağlar. Herkesin müzik tercihleri farklı olabilir ve bu tercihlerin kişinin karakteri veya toplumsal durumu üzerinde etkisi olabilir. Arabesk müziğin bazı insanlar için kederle başa çıkma ve kimlik arayışında bir araç olarak kabul edildiği göz önünde bulundurulmalıdır, ancak müzik tercihlerini genellemek veya yargılamak doğru olmaz.

 

Yayınlama: 04.07.2023
Düzenleme: 06.07.2023
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.