Avusturya’da Yabancı Sorunu Yok! Yabancıların Sorunları Var!

Neredeyse her zaman göçmenlerden söz edildiğinde, Avusturya siyasetinde ve Avusturya medyasında sorunlardan bahsedilir. Öte yandan, olumlu gelişmeler nadiren bildirilmekte veya hiç sözü edilmemektedir. Diğer taraftan, özellikle Türkiye kökenli göçmenler cephesinden, tam tersi bir tavır sergilenir. Ankara’dan ziyarete gelen siyasetçisinden tutunda, Ankara’dan atanan diplomatına kadar hepsi, Türk toplumu diyerek başladıkları sözlerini, Avusturya’ya çok büyük değerler kattığından […]

Neredeyse her zaman göçmenlerden söz edildiğinde, Avusturya siyasetinde ve Avusturya medyasında sorunlardan bahsedilir.

Öte yandan, olumlu gelişmeler nadiren bildirilmekte veya hiç sözü edilmemektedir.

Diğer taraftan, özellikle Türkiye kökenli göçmenler cephesinden, tam tersi bir tavır sergilenir.

Ankara’dan ziyarete gelen siyasetçisinden tutunda, Ankara’dan atanan diplomatına kadar hepsi, Türk toplumu diyerek başladıkları sözlerini, Avusturya’ya çok büyük değerler kattığından söz ederler.

Her iki yaklaşımda, soyut olup, gerçeklere biçimsel bir yaklaşımdan başka bir şey değildir.

Avusturya ve Türkiye merkezli siyasi ve medya çevrelerinin bu kavramsal hataları, konunun gerçek muhatabı olan göçmenleri yönlendirmekte ve kendilerini gerçekten bir ‘sorun’ olarak görmeye başlamalarına neden olmaktadır.

Avrupa Birliği Ülkeleri’nde yaşayan Türkiye kökenli göçmenleri arasında, sosyolojik acıdan en sıkıntılı ülke olan Avusturya, eğitim ve nitelikli iş gücü konusunda geriden gelmektedir.

Bu gerçeklikten yola çıkacak olursak, içinde bulunduğumuz toplumun bir üst aşamaya geçmesinde, medya, siyasetçi ve sivil toplum kurumları olarak rol oynamalı ve genç nesilleri eğitim noktasında teşvik edici olmalıdır.

Her şeyden önce, Türkiye göçmenleri kendilerini bir sorun olarak, görmelerine-gösterilmelerine dur demelidirler. Hiçbir toplum sorun değildir.

Sadece çeşitli nedenlerden dolayı, ‘’sorun olarak gösterilir’’.

Türkiye göçmenlerinin çocuklarının, 15 yıl önce yüzde 46’sı zorunlu eğitimin dışında eğitim görmezken, bu oran bugün yüzde 19’a düşmüştür.

Bu demek oluyor ki, artık zorunlu eğitimden sonra, gençlerimiz bir üst eğitim aşamasına geçmiştir.

Artık daha fazla sayıda Türkiyeli ebeveyn çocuklarını liselere gönderiyor.

Hatta çocukları gitmek istemese bile. Ve bugün daha fazla sayıda ebeveyn, zorunlu okulun ötesine geçen bir dereceye sahiptir ve çocukları için aynı şeyi beklemektedir.

Eğer gelişme devam ederse, 2022’de Türkiyeliler, yerli halkın eğitim grafiğine yetişeceği Avusturya İstatistik Kurumu tarafından söyleniyor.

Zira bir önceki nesil, zorunlu eğitimin dışında eğitim hayatına devam etmemenin bedelini ödeyerek, aynı bedeli çocuklarının ödemesini istemiyor.

Doğu Avrupa ülkelerinden göç eden vasıflı işçilerin, Türkiyelilerin iş alanını daraltması, pratik bir deney etkisi yapmıştır.

Dolayısıyla, iş piyasasında niteliksizliğin, işsiz kalmak olduğunu görmüşlerdir.

Göçmenleri ‘’sorun’’ olarak gösterenlerin bilmesi gereken, bir toplumun çocuklarının dörtte biri başarısız oluyorsa, O ülkenin eğitim sisteminde sorun var demektir.

Bugün, Avusturya Mevcut milli futbol takımının dörtte biri ikinci kuşak göçmenlerden oluşmaktadır.

Daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek vereyim; Yabancı düşmanı, metro durağında, metronun içindeki yolculara, ‘’yabancılar dışarı’’ diye bağırır.

Bunu duyan ve göçmen olan metro sürücüsü de, metrodan inerek, yabancı düşmanlığı yapan kişinin yanına giderek; ‘’ben yabancıyım ve metrodan dışarı çıktım, der.’’- Ve metroyu sürecek kişi yoktur artık.

Yabancı düşmanlığı üzerinden siyaset yapanların çıkmazını anlatan bu durum, göçmenlerin yaşadıkları ülkeye kattıkları, katkı ve değerin bir göstergesidir.

Avusturya’da yabancı sorunu yoktur!

Avusturya’da yabancıların sorunları vardır!

Avusturya’daki göçmenlerin içinde bulunduğu durum üzerinden, yerli-yabancı çatışması varmış gibi göstermek çok yanlış olacağı gibi, çift taraflı ırkçılığın palazlanmasını da tetikler.

Halihazırda, her alanda, yüzü aydınlığa ve eğitime dönük nesiller yetiştirmek için çaba sarf etmeliyiz.

Ama bunu, ‘’Türkçe Dünyanın Her Yerinde’’ yazısının altında, İngilizce sunum yaparak değil, daha gerçekçi daha somut adımlarla yapacağız.

Viyana’da, Türkçe dilinin önemine işaret eden bir kurum, Türk Film Haftası gerçekleştirmiş, ünlü bir yönetmenle sohbet imkanı sağlamıştır.

Sadece on kişinin Türkçe bilmediği salonda, sunum ve soru-yanıt İngilizce yapılmıştır. Aslında pek de önemli değildi, İngilizce dilinin kullanılması, şayet sahnede ‘’Türkçe Dünyanın Her Yerinde’’ yazılı pankart olmasaydı.

Yukarıda, yabancı düşmanlığının çıkmazını, metro örneğinde vermiştim.

Bu örnekte göçmenlere öncülük ettiğini iddia eden kurumların çıkmazıdır.

Yönetmen İngilizce biliyor diye, Almancayı bile tam kavrayamamış topluma bu dayatma neden yapılır?

Bütün bunları öğrenerek, öğreterek yolumuza devam edeceğiz.

Lakin göçmenlerin en büyük sorunu, kendi dinamiklerine sahip değiller.

Dışarıdan gelen-atanan-yönetenler, göçmenlerin ruh halini anlamaları mümkün değildir.

O nedenle, son istatistiklerin ışığında daha çok eğitime önem vermemiz ve göçmenleri ”sorun” olarak görenlere, göçmenlerin aslında sorunlarının kaynağının ”onlar” olduğunu yüzlerine haykırmalıyız…

Yayınlama: 14.12.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.