Sultan Süleyman’ın boğdurduğu Şehzade Mustafa’ya vasiyetnamesi

Şüphesiz vicdan sahibi her insan tekinin en büyük azap duyduğu Hüseyni cinayetlerden birisi de Şehzade Mustafa’nın katlidir.

Sultan Süleyman’ın boğdurduğu Şehzade Mustafa’ya vasiyetnamesi

İktidar vesvesesi öyle bir zehirdir ki tarihimizi Hüseyni mazlumlar ve Yezidi zalimlerle doldurmuştur.

Şüphesiz vicdan sahibi her insan tekinin en büyük azap duyduğu Hüseyni cinayetlerden birisi de Şehzade Mustafa’nın katlidir.

Bu cinayetin azmettiricisi Rüstem Paşa, yezidi bir sıfatı fazlasıyla hak eder.

Bilinenin aksine Sultan Süleyman’ın öyle büyük bir vicdani buhran yaşadığına dair kanıları haksız çıkartan iki önemli gelişme söz konusudur.

Bunlardan ilki ve en talihsiz olanı Rüstem Paşa’nın azledildikten bir süre sonra tekrar vezarete getirilmesidir.

Ayrıca Sultan Süleyman, Şehzade Mustafa dışında bir oğlunu daha ve tam altı torununu da Şehzade Mustafa’dan sonra katletmekten çekinmemişti.

Bu zulme taş olsa çatlar da vicdan sahibi kimse ses yükseltip bir söz söylemez mi?

Elbette vicdan ve namus sahibi birçok kişinin yanı sıra Yeniçeri Ocağının ağaları da itiraz etmişti.

Halk asırlar geçmesine rağmen şehzade Mustafa’ya olan muhabbetini artırarak devam ettirmişti.

Şairler, Şehzade Mustafa’nın yaşadığını daha olayın failleri hayattayken dizelere yansıtmıştı:

Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı
Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı
Tulundı mihr-i cemâli, bozuldı dîvânı
Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmânı.
Geçerler idi geçende o merd-i meydânı
Felek o cânibe döndürdi şâh-ı devrânı.
Yalancınun kuru bühtânı bugz-ı pinhânı
Akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicrânı.
Cinâyet itmedi cânî gibi anun cânı
Boguldı seyl-i belâya, tagıldı erkânı.
N’olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm
Yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm.

Bunun gibi işi kim gördü, kim işitdi acep
Ki oğluna kıya bir server-i Ömer-meşreb?

(Taşlıcalı Yahya)

| Kanuni Sultan Süleyman

Kanuni Sultan Süleyman, henüz bir şehzade iken babasının dedesini tahttan indirmesine şahit olmuştu.

Bunun kişiliğinde kuvvetli vehimlere sebep olduğu aşikâr.

Velhasıl asıl konumuza gelirsek Kanuni Sultan Süleyman tahtın mutlak varisi oğlu Mustafa’ya şüphesiz her daim ölümü layık görmemişti.

Şehzade Mustafa Manisa’da Sancakbeyi iken oğlu için kaleme aldığı Vesâyâ-nâmede’yi evvela dikkate sunalım:

Günümüz Türkçesi ile;

1- Gündüzün aydınlığı ve gecenin zifiri karanlığı nasıl malum ve meşhur ise, dünya ve âhirette yücelik ve saadet payesinden nasiplenmek istersen, gençliğini sarf ederken ve bir kabiliyet bahçesi ve yaratılış bağı olan o en güzel günlerinde zelil cahillerin karışık olduğu dikenlikten uzak durasın!

2- Temiz ve bir ayna gibi parlak olup ilim ve irfanın çeşit çeşit çiçeği ve ilmin meyveli ağacı ve sonsuz faziletleri ile içini ve dışını cennet bahçelerini kıskandıracak hâle getiresin!

3- Huzur verici İrem bağı misali dünyada, yiyip içip gezip dolaşma ile meşgul olmayasın hatta bunları kendine haram eyleyesin!

4- Daima misk renkli mürekkep, kase, divit ve kalemlerle birlikte ve yalnızlığın dostu risale ve kitaplarla beraber olasın!

5- Kalb huzuruna arkadaş ve faydalı konuların sahhafı olan yakınındaki irfan erbabı ile sohbetin güzelliklerine erişesin!

6- Ölmeyecek kadar yiyip içerek insanlığın en iyisi ve parmakla gösterileni, el üstünde tutulanı ve ileri gelenleri arasında olup iki cihanın makbulü olasın!

7- Biliş ve anlayış kabiliyetinden uzak ve fazilet ve ilmin güzelliğinden ayrı düşmüş olanlar, hikmet ve zekâ sahipleri önünde dilsiz bir ceset belki ondan da hakirdir!

O hâlde bu derecelerden garaz ve bütün niyet ve bu satırların asıl maksadı budur ki Allah‟a hamd olsun, senin yaratılıştan olan alnındaki kabiliyet yıldızı parlak ve hilkatinde var olan zekâ nuru pırıltılı olup uğraşacak zamanın ve tahsil edecek vaktin var iken bir saat ve bir an vaktini nefsanî meşguliyetlerle ve eğlence ve gaflet ve şenlikte geçirmeye izin vermeden aralıksız ilim ve irfan öğrenip yazı talimine devam edip ve hiç durmadan güzel bir çalışma sergileyesin! 7-Arınmış olan nefsini, keder rezaletinden kurtarıp ilmî delillerin şerefli yoluyla Hakk‟ın merhametine mazhar olmuş Mevleviyyet rütbeli âlimlere bağ ile yaşıt ve benzerlerin arasında seçkin ve zamanının üstünü olasın!

İhsanı bol mülk sahibi Allahın izniyle.

(Kânûnî Sultan Süleyman’ın
Şehzâde Mustafa’ya Yazdığı
Vasiyet-nâme – Nevin Mete)

Orijinal metin:

Cennet-mekân Kânûnî Sultân Süleymân Hazretlerinin Tahsîl-i ‘İlme ve Ma’ârife Dâir Şehzâde Sultân Mustafa’ya İrsâl Buyurdukları Vesâyâ-nâme’dir Nûr-dîde-i encümen-safâ ve nûr-ı hadîka-i mekn-i vefâü‟l-hufûf be-letâ‟if-i „avâtıfü‟lmülkü‟l-a„la oğlum Mustafa erşede Allah Te‟âla ilâ tariku‟s-sedâd-ü‟l-ulyâ selâm-ı „anber-âsâ ve kelâm-ı „abher-sîmâ ithâfından sonra inhâ ve inbâ olunan oldur ki eğer bu cânibin ahvâl ve etvârından isti‟lâm ve istifhâm olunursa bi-hamdillâhi‟l-mülkü‟l-„alâm hiyâm-ı selâmetde ârâm ve makâm-ı sıhhatde ber-devâm olup ümiddir ki „an karîbü‟l-eyyâm ol cânibe „avdet ve mürâcaat olunup mülâkât müyesser ve mukadder ola. Bâdezâlik manend-i ziyâ-yı hurşîd ve zalâm-ı şeb-i deycûr ma‟lûm ve meşhûrdur ki devlet-i dâreyn ü sa‟âdet menziletinde behremend olmak endîşe idenlerin pîşesi hadâset-i civânî ve sinn-i ünfivânîde riyâz-ı kâbiliyet ve keşt-zâr-ı cibilliyetlerin has ü hâşâk-ı hevâ vü heves ve hâristân-ı muhâlatât-ı cühhâl-ı nâkısdan refte ve pâk ve âyine-sıfat tâb-nâk idüp şakâyık-ı mütenevvi‟a-i ma‟ârif ü irfân ve eşcâr-ı müsmire-i ‟ulûm u fezâ‟il-i bî-pâyân ile derûn u bîrûnın reşk-i gülzâr-ı cinân idüp ve seyr-i deşt-i bâğ-ı İrem-ârâm u ekl ü şürb ü tena‟um-ı ta‟âmı kendüye harâm eyleyüp müdâm müdâmî-i midâd-ı müşkîn-fâm ve kâsesi devât u aklâm u enîs-i halveti resâ‟il ü kitâb ve celîs-i selveti sahaf-ı mesâ‟il-i savâb u nüdemâsı ehl-i irfân mükâlemesi mübâhese-i bedi‟ ve beyân olup zamân-ı kalîlde ihtiyâr-ı kıllet ve irtikâb-ı me‟ûnet ile zübde-i zümre-i insân ve müşâr-ı bi‟l-benân ve şehbâz-ı hümâ-pervâz gibi destnişin-i a‟yân ve erkân ve makbul-i cihân ve cihâniyyûn vâki„ olur.

Bazı metinler üzerine uzun uzun yorumlama ve şerhler yaptığımızı dikkatli okurlarımız bilir.

Lakin şu metni okuduktan sonra insan üzülmekten başka bir şey düşünemiyor.

Kanuni Sultan Süleyman, tartışmasız Osmanlı Devleti’nin en kudretli padişahıydı.

Onun iktidarını gölgeleyen en ihtilaflı yan şüphesiz ailesiydi.

Muhteşem Süleyman, iki öz evladını ve 6 torununu siyasi gerekçelerle katledecekti.

Bilhassa katledilen torunların henüz çocuk olması ahali tarafından teessürle karşılanmıştı.

Halk arasında ve Yeniçeri Ocağı’nda Şehzade Mustafa son derece sevilen bir şehzadeydi.

Bu ölümün arkasındaki kişiler Rüstem Paşa ve Hürrem Sultan olarak gösteriliyordu.

Velhasıl-ı kelam, iktidar hırsı keskin bir bıçaktır, günün sonunda mutlaka sahibini de keser.

Hürrem Sultan, kendi öz evlatlarının iktidar savaşına tanık olacak ve oğlu Şehzade Beyazıt’ın yanı sıra, 5 torununun katledilişini görerek bu dünyadan göçüp gidecekti.

| Şehzade Beyazıt temsili

Kanuni Sultan Süleyman’ın en sevdiği oğlu Şehzade Cihangir de bu zulme dayanamayacaktı.

1531 senesinde Hürrem Sultan’dan dünyaya gelen evladı Cihangir, Kanuni Sultan Süleyman üzerinde en büyük tesiri meydana getiren şehzadelerin başında geliyordu.

Doğuştan kambur olması nedeniyle bizzat Kanuni tarafından “Dünyanın yükünü çeken” anlamına gelen Cihangir ismi verildi.

Cihangir, kamburunun yanı sıra zayıf bir bünyeye sahipti.

Belki ölüme bu denli yakın ve tahta da bir o kadar uzak olması nedeniyle Cihangir’in zengin bir iç dünyasıyla güçlü bir basireti vardı.

Onun bu hasletlerini Kanuni Sultan Süleyman ve Şehzade Mustafa fark etmişlerdi. Padişah, sancağa çıkma yaşı gelmiş olmasına rağmen Cihangir’i yanından ayırmamıştı.

Onu beraberinde hemen her yere götürüyor ve gönlündeki tüm yükü anlattığı dert ortağı olarak görüyordu.

Hakeza, aynı anneden olmamasına rağmen Şehzade Cihangir ve Şehzade Mustafa’nın münasebeti de bundan farklı değildi.

| Şehzade Cihangir temsili

Cihangir, saraydaki entrikaları kavramış ve ağabeyi Mustafa’ya büyük bir bağlılık içerisindeydi.

Şehzade Cihangir Mustafa’nın ölümüyle sarsılmıştı. Cihangir, 1553’te ağabeyi Mustafa’nın hemen ardından kahrına dayanamayarak Halep’te hayatını kaybedecekti.

Şehzade Mustafa’nın ölümüne dair Kanuni Sultan Süleyman ne hissetti açıkça bilemiyoruz; ama Cihangir’in ölümü padişah için yıkım olmuştu.

Padişah, Cihangir’in cenazesini İstanbul’a getirtip görkemli bir cenaze merasimi hazırlattı. Genç şehzadenin ölümü için “Firdevs ede makamı Cihangiri ol Celil, sene 960 (1553)” kaydı düşüldü.

Padişah, Cihangir’i ölümüne çok üzüldüğü bir diğer oğlu Şehzade Mehmet’in hemen yanına defnetti.

Sultan Süleyman, Şehzade Cihangir adına “Cennetmekân Sultan Süleyman Hân tâbe serâh hazretleri hayrât-ı celîlelerinden Tophane-i Âmire’de kâin Cihangîr Cami-i Şerifi” kaydıyla bir cami inşa ettirecekti.

Ayrıca Cihangir semti de şehzadenin adıyla anılacaktı.

Kanuni Sultan Süleyman, Şehzade Mustafa’nın canını alırken istemeden de olsa gözünün nuru Şehzade Cihangir’in de ölümüne sebep olmuştu. | Mehmed Mazlum Çelik | The Independentturkish

 

 

Yayınlama: 13.11.2023
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.