Aranan ‘Ara’ Kültür

Alman tarihçi Karl Schlögel, “Dünyayı 21. yüzyılda daha çok bir göçebeler gezegeni olarak isimlendirebiliriz,” demişti.   Türkiye göçmenlerinin Avusturya’da 55. yılını doldurduğu şu günlerde, yerli halkın, Türkiye’den ilk gelen işçilere “bugün gelen ve yarın giden”ler olarak baktığını, en azından öyle olmasını istediklerini biliyoruz.   “Bugün gelen ve yarın giden”ler olarak görülen bizler, belirli süre sonra, […]

Alman tarihçi Karl Schlögel, “Dünyayı 21. yüzyılda daha çok bir göçebeler gezegeni olarak isimlendirebiliriz,” demişti.

 

Türkiye göçmenlerinin Avusturya’da 55. yılını doldurduğu şu günlerde, yerli halkın, Türkiye’den ilk gelen işçilere “bugün gelen ve yarın giden”ler olarak baktığını, en azından öyle olmasını istediklerini biliyoruz.

 

“Bugün gelen ve yarın giden”ler olarak görülen bizler, belirli süre sonra, “bugün geliyor ve yarın kalıyor” şeklinde nitelendirildik.

 

Avusturya’da, 1985’lere kadar ülkedeki yabancıları ‘Gastarbeiter’ (misafir işçi)

olarak tanımlamaktaydı.

Çünkü bir ‘göçmen ülkesi’ olmak istenmiyordu.

Ancak zamanla geri dönüşleri gecikince ‘Mitarbeiter’ (Çalışma/İş arkadaşı), ülkede kalıcı oldukları kesinleşince de ‘Migranten’ (Göçmenler) terimi kullanılmaya başlandı.”

 

Bu gün hale ‘’gurbetçi miyiz’’ yoksa ‘’göçmen mi?’’ tartışmaları yapılırken bile, siyasi kaygılar güdülmekte.

‘’Gurbetçi ve Göçmen terimlerinin, hangi kesimler tarafından ve hangi amaçla kullanıldığını başka bir yazımda ele almayı düşündüğümü belirtmek isterim.’’

 

Avusturya’ya ilk gelenlerin, bir araya gelme, sıkı sıkıya kenetlenme duyguları, onları milliyetçi olmaya itmiş, korunaklı olma duygularından yeşeren beraberlik, zamanla yerli halkla sert ayrışmalara neden olmuştur.

 

Türkiye göçmenlerinin, Türkiye ile bağlarının kopacağı korkusunu yaşayan kesimler, yapay milliyetçiliği devamlı körüklemişler, siyasi hesaplar nedeniyle, Türkiye göçmenlerinin yaşadıkları sorunlar görmemezlikten gelinmiştir.

 

Göçmenlere, gurbetçi denmesinin altında da yatan gerçeklikte, siyasi çıkar hesaplarının sonucunda kendisini göstermiştir.

 

Göçmenleri bekleyen bir başka sorun ise, tam tatil aylarında başlamakta.

 

Avrupa’da yaşayan Türkiye göçmenlerinin, Türkiye’deki adı ‘’Almancıdır.’’

Bu söz aslında hor görme ve aşağılama anlamında kullanılmakta olduğunu, ‘kabul etmesek te,’ hepimiz biliriz.

 

Günümüzde halen “almancı” ve “alamancı” gibi yakıştırmalarla bizler dışlanmaya çalışılmaktadır.

 

Oysaki tüm yıl memlekete gitme umudu ve özlemiyle yanıp tutuşan Türkiye göçmenleri bu tür yakıştırmaları hak etmemektedir.

 

Son yıllarda yeni jenerasyonda görülen yaşam biçimleri, Avusturya’daki  Türkiye kökenlilerde aidiyet sorunu yaşandığı görülmektedir.

 

Diğer göçmen katmanlara göre, akademik-sosyal-kültürel ve siyasal başarı gösteremeyen gençler, her iki ülkeye de kendilerinin yabancı olduklarını hissediyorlar.

 

Türkiye’de yaşayan akrabaların yurt dışında çalışanlara karşı bu ve buna benzer olumsuz yaklaşımları, Türkiye’ye karşı bu insanların artık mesafeli durmalarına ve anayurtlarına geri dönmeyi sorgulamalarına neden olurken, Avusturya’da gelişen olumsuz gelişmeler yüzünden de, Avusturya’da ileriye dönük hesapları sekteye uğramakta.

 

Dün bir toplantıda TC. Viyana Büyükelçisi, kendi benliğimizi kaybetmeden, burada önemli yerlerde yer almalıyız diyerek, bunu yaparken de, bir sentez yapılmasına işaret etti.

 

Diğer söylediklerinden bağımsız, Büyükelçinin sentez vurgusu önemliydi.

Çünkü, Türkiye göçmenlerinin  Avusturya’daki yaşamları bir gün sona ermeyecek, aksine yıllar geçtikçe buradaki Türkiyeli nüfusu artarak devam edecektir.

 

Bugüne kadar Avusturya tarafından sürekli uyumsuz olmakla, Türkiye tarafından yozlaşmışlıkla, ara bir kültüre sahip olmakla suçlandık.

 

Gelinen aşamada Avusturya’da Türkiye göçmeni gençlerin büyük bir kesimi için Almanca bir problem olmaktan çıkmış ve hatta kendi ana dilleri ile eş zamanlı öğrendikleri ikinci bir ana dil durumuna gelmiştir.

 

Kültüre bakıldığında ise, Türkiye kökenlilerin Türkiye ve Avusturya  ve hatta diğer göçmen katman grupların kültürünü harmanlayarak ara bir kültür oluşturmuştur.

 

Söz konusu olan bu sentez kültür, Avusturya’da yaşayan Türkiye kökenliler tarafından doğal süreçte ortaya koydukları kaçınılmaz bir kişilik oluşumunun göstergesidir.

 

İçinde bulunduğumuz süreci ve yeni gelişen toplumsal karakter yapısını, ‘’asimile olmuş toplum’’ olarak nitelendiren gerici düşüncelerden bağımsız olarak, Avusturya’da yaşayan Türkiye göçmenlerinin ‘’doğal-asimilasyon’’ yoluyla etkileşimin engellenemeyeceği bilinmelidir.

 

Her birey toplumun dokularının oluşmasında ve gelişmesinde negatif veya pozitif bir misyona sahiptir.

Bizlerin yetiştireceği çocukların, toplumda pozitif bir misyona sahip olması dileğiyle, iyi tatiller diliyorum…

 

Yayınlama: 15.06.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.